logo

08 Ekim 2018

Keşke bu kadar çok ve gereksiz üniversitemiz olmasa


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Demokrasilerde iktidarların yaptıkları icraatlarla övünmeleri herhalde siyasetin en fiyakalı taraflarından birisidir. Çünkü her işin külfeti kadar nimetinin de olması doğaldır. Ancak her övünmede belli risklerin olduğunu da unutmamak gerekiyor. Mesela, ülkeyi yönetenler her vesileyle yaptıkları açıklamalarda, memlekete ne kadar çok üniversite kazandırrıklarını, her ilçede bir yüksek okul açtıklarını ballandıra ballandıra anlatmaktan pek keyif alırlar. Elbette her siyasi iktidarın eğitim konusunda yaptıklarını anlatmasından daha doğal bir durum olamaz. Çünkü iktidarların ülkenin eğitim kalitesini yükseltmek, kalkınmasını sağlamak, adaleti tesis etmek, vatandaşlarının can ve mal güvenliğini temin etmek, özgürlükleri teminat altına almak  gibi temel görevleri vardır.

Ancak eğitim konusunda esas mesele, çok üniversite açmak değil, öncelikle mevcut üniversitelerin eğitim kalitesini yükselterek bilimsel alanda dünya ile yarışır hale getirebilmektir.

Evet üniversitelerimizin sayısı o kadar çok ki, neredeyse yarısından fazlası olmasa memlekette hiçbir eksiklik hissedilmez. Dünya Üniversite Sıralaması Merkezi (Center for World University Rankings-CWUR), 2018-2019 yılları için hazırlamış olduğu dünyanın en iyi üniversiteleri listesini yayınladı. Ne yazık ki Türkiye’den hiçbir üniversite ilk 100 içine girmeyi başaramadı.

Bu liste hazırlanırken hiçbir sorgulama veya anket yapılmıyor. Üniversitelerin sıralamaları belirlenirken öğretim kalitesi, iş gücü piyasasında mezunlara olan talep, akademik personelin kalitesi, yayın sayısı, yayın kalitesi, bilimsel ortamdaki etkisi ve kaynak gösterilmesi gibi kriterlere bakılıyor.

Kabul edelim ki bu tablo, üniversitelerimiz açısından dramatik bir duruma işaret ediyor. Çünkü bizim üniversite anlayışımız bilimsel özgürlüğe, kaliteli eğitime değil, görkemli binalara dayanıyor.

Maalesef üniversitelerimizden mezun olan binlerce gencimiz, bitirdikleri okullarda hiçbir teknik ve mesleki beceri kazanamadıkları için iş bulma imkanları da bulunmamaktadır.

Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde yöneticilerin, her mahallede bir üniversite açmakla övündüklerini göremezsiniz. Çünkü üniversite kalitedir, bilim merkezidir. Kalkınmış ülkelerdeki eğitimin amacı diplomalı işsizler yaratmak değil, özellikle lise düzeyindeki okullarda gençlere mesleki bir beceri kazandırmaktır. Ayrıca herkesin üniversite eğitimi almasını hedefleyen bir eğitim zihniyeti olamaz.

Türkiye’deki eğitim sisteminin perişan halini çok net olarak anlayabilmek için, geçtiğimiz günlerde gazetelerde çıkan şu haberi dikkatle okumakta yarar var. Kastamonu’da etkili olan dolu yağışı sebebiyle büyük hasar alan arabaları tamir için Brezilya’dan kaporta ustası ithal etmiş bulunuyoruz.

Brezilya’dan göçük tamiri için gelen Douglas Sabastiao Nunes Dasilva diyor ki: “Işık ve çubuklar yardımıyla arabaları eski haline getiriyoruz. Kastamonu dolusu çok ağır olduğu için onarım süresi 4 ya da 6 gün sürebiliyor.”

İstanbul’dan Kastamonu’ya gelen kaporta ustası Erkan Küçükkurt ise diyor ki: “Brezilya’da bunun üniversitelerde de dersi var. Profesyonel şekilde orada öğreniyorlar ve eğitimden sonra da dünyanın çeşitli yerlerine dolu yağdıkça çalışmaya çıkıyorlar. İstanbul’da yaklaşık 4 bin araç tamir ettik. Kastamonu’da bizim serviste 10 kişilik Brezilyalı ekibimiz var.”

Artık şunu biliyoruz; uçaklarımızı, arabalarımızı, dijital teknolojileri ithal etmek zorundayız, çünkü bilim ve teknolojideki halimiz ortada… Bu konuda çok sayıda mazeret üretebiliriz, iyi güzel de kaporta tamircisi ithal etmeyi kendimize nasıl izah edeceğiz?

Aslında eğitim dahil bütün problemlerimizin çözümünü konuşurken, öncelikle yaşadığımız bir zihniyet kirlenmesinin altını çizmek gerekiyor. Maalesef devletin bütün kurumlarında kalite ve liyakati esas alan bir anlayışın çok uzağında bulunuyoruz. Eleştirel düşünce zihniyetini kaybettiğimiz için eğitimdeki perişan halimizi tartışamıyoruz, neredeyse bütün gelecek perspektifini yitirmiş siyasetin kan kaybını konuşamıyoruz ve artık liyakatin hiçbir anlam ifade etmediği devlette kurumların sessizce yok oluşunu sadece seyrediyoruz.

Eğer bir ülkede kurumların gelecek tasarımını liyakati esas alan bir zihniyet değil, ideolojik bakış açıları tayin etmeye başlamışsa, o ülkenin her yerini üniversitelerle donatsanız bile bilimde, sanatta, kültürde, teknolojide mesafe almanız asla mümkün olmayacaktır.

(KARAR)

Etiketler:
Share
527 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...