Kaşıkçı cinayetini CIA biliyordu

Bülent Orakoğlu

b.orakoglu@gmail.com

Washington Post gazetesi CIA içinde ’’yüksek güvenilirliği’’ olan yetkililere dayandırdığı haberinde Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi emrini Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın verdiğine yönelik kesin tespit yapıldığını açıkladı. Gazeteye göre ‘’CIA Kaşıkçı’nın ortadan kaybolduğu 2 Ekim’den sonra arşivdeki dinlemelerin incelenmesi sonuçlarına bakarak bu bilgilere ulaşmış.

CIA bu sonuca ulaşırken, Veliaht Prens’in kardeşi Suudi Arabistan Washington Büyükelçisi Halid Bin Selman’ın Kaşıkçı ile yaptığı bir telefon görüşmesinin de olduğu birçok istihbarat kaynağını incelemiş. ABD istihbaratının dinlemelerine takılan görüşmede Halid bin Selman Kaşıkçı’ya İstanbul’daki başkonsolosluğa gidip belgelerini almasını bunun güvenli olacağını söylemiş. Yetkililer Halid’in cinayetten haberi olup olmadığını bilmedikleri ancak bu konuşmayı Muhammed bin Selman’ın yönlendirmesiyle yaptığının kesin olduğunu ifade etmişler. CIA ayrıca İstanbul Başkonsolosluğu’ndan 15 kişilik suikast ekibi içinden Mahir Abdülaziz Mutreb’in Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın en yakın danışmanlarından Suud el-Kahtani ile görüştüğünü tespit etmiş.’’

Washington Post gazetesinde yayınlanan bu haberi detaylı bir şekilde aktarmamızın nedeni Kaşıkçı’nın hayatı tehlikede olduğunu CIA’nın 2 Ekim’den yani Kaşıkçı’nın katlinden sonra öğrendiğine yönelik Kaşıkçı’nın vahşi infazında CIA’nın rölünü ve katkısını örtme amaçlı hazırlanan senaryoyu delilleriyle ortaya koyma amaçlıdır. Zira Kaşıkçı cinayetini CIA önceden biliyordu. Bilmekten öte CIA cinayetin merkezinde MOSSAD ile birlikte azmettirici ve planlayıcı bir rol üstlenmişti. Washington Post gazetesinin tamamı incelendiğinde Amerikan İstihbaratı’nın Kaşıkçı’nın ölümünden çok önceleri Kaşıkçı’nın infazında rolü olan Suudi Büyükelçiliği ve konsoloslukları ile infazda görevlendirilen kişileri (Kaplan timini) dinlemeye aldığı görülebilecektir. M.bin Selman’ın CIA tarafından organize edilen saray darbesi ile Veliaht Prens yapıldığı bu süreçten önce Trump’un damadı ve Ortadoğu danışmanı CIA ajanı Jared Kushner’in araya girmesiyle Veliaht Prens ile ABD Yahudi Lobisi ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun iyi ilişkiler kurması sağlanmıştı. Ayrıca daha önceki köşe yazılarımızda belirttiğimiz gibi M.bin Selman ve Kushner ikilisinin CIA bağlantılarını deşifre etmiştik. M.bin Selman’ın Veliaht Prens olmasından sonra başlattığı sözde yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınan prensler ve işadamlarının listesi ve mal varlıklarına ait bilgiler ile Kaşıkçı’nın da isminin bulunduğu bir suikast listesi farklı tarihlerde Amerikan istihbaratı üzerinden Kushner tarafından Veliaht Prens M.bin Selman’a iletilmişti. Bu iki operasyon da CIA tarafından tezgahlanmıştı. CIA’nın, Kaşıkçı’nın vahşice infaz edilmesi emrini veren kişinin Veliaht Prens bin Selman olduğunu açıklaması Trump’un M.bin Selman’ı gözden çıkardığı anlamına geliyor mu? Bu durumda Veliaht Prens Selman’ın suç ortaklarını itiraf etmesi de mümkün. Adaletin tecelli etmesi açısından Prens Selman’ın arkasındaki İsrail ve Amerikalı azmettiricilerin (Trump ve Netanyahu) ortaya çıkması önemli olsa da bu ihtimal bu konjonktürde neredeyse imkansız görünüyor. Zaten CIA analistleri bu konuda önlemlerini almış görünüyorlar. Kaşıkçı skandalına rağmen Muhammed bin Selman’ın tahtını kaybetme tehlikesinin olmadığına inanıyorlarmış. Kaşıkçı’nın vahşice parçalanarak infaz edilmesini skandal olarak niteleyen zihniyet Veliaht Prens’e konuşma işareti veriyor. Mükafat olarak ta tahtını kaybetmeyeceği ve yargılanmayacağı müjdeleniyor.

İstihbarat birimlerimizin Türkiye’ye ve milli güvenliğimize yönelik tehdidi doğru değerlendirip Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda aldıkları önlemle ortam dinlemesi yapılarak (teknik takip) cinayet anı ve öncesi ses kayıtları elde edilmiştir. Bu durum İstihbarat birimlerimizin büyük bir başarısıdır. Zira elde edilen ses kayıtlarıyla Türkiye uluslararası camiayı belli bir strateji içinde düzenli bir şekilde bilgilendirerek, olayın örtülmesini önlemiştir. Şimdi Türkiye’ye düşen önemli görev cinayetin tüm yönleriyle açıklığa kavuşması için uluslararası bir soruşturmanın devreye sokulmasını sağlamak olmalıdır.

(YENİ ŞAFAK)