logo

Kadına şiddetin sebebi, o ahlaksız dizilerdir!


Ali İhsan Karahasanoğlu
a.karahasanoglu@gmail.com

Şu kısır döngüye bakar mısınız?

Milyonları ekrana kilitleyen dizilerde, kadına şiddet doruk noktada..

Genç kızın ellerini ocağa tutmaktan başlayın..

Kadınları gayrimeşru hayata mahkum edenlere kadar..

5 yıl, 6 yıl süren dönemlerde, kadınları eve hapsedip, işkence yapma görüntülerine kadar..

Bu görüntüleri içeren filmlerin/dizilerin senaryolarını yazanlara bakıyorsunuz..

Gezi isyanında hemen kafayı çıkarıp, en önde saf tutanlar..

O dizilerde oynayan oyunculara bakıyorsunuz..

Gezi isyanı benzeri her olayda, hemen sahneye çıkıp, siyasi iktidar karşıtı gösterileri tahrik edici rolleri üstlenenler…

Bir yandan, kadına şiddet içerikli filmlerle, milyonlar kazanıyorlar..

Bir yandan da..

Dizilerde rol gereği üstlendikleri o sahnelerin, gerçek hayatta tekrarlanması üzerine, siyasi iktidarı hedef tahtasına koyup, saldırıyorlar..

RTÜK ise, bir kenara çekilmiş, “Dizileri, kadına şiddetin gerekçesi göstermek yanlıştır” modunda açıklamalar yapıyor..

RTÜK, dizileri aklayan bu açıklamayı yaparken, kadına şiddeti normalleştiren o dizilerde oynayanlar, “Kadına şiddetin sorumlusu sağcılardır, muhafazakarlardır” diyebiliyor..

Neresinden bakarsanız bakınız..

Aslında, dindarı suçlayanlar suçlu iken..

Baskın çıkıyorlar..

Hem kadına şiddeti tahrik ederek para kazanıyorlar..

Hem de, dönüp, suçsuz olan muhafazakarları suçluyorlar..

Muhafazakarların işbaşına getirdiği RTÜK kadrosu ise..

Dindarları suçlayıp, kendileri kadına şiddetin nemasını toplayan bir avuç azgın azınlığın aslında sanatçı olduklarını, onların kadına şiddette bir kusurları olmadığını ilan ediyor..

Başınız döndü değil mi?

Daha çok dönecek..

Her tarafı öylesine pis bir değnek ki, bu konu..

Bu eleştiriyi bu kadar gecikmeli yaptığım için..

Ben dahil, hepimiz suçluyuz..

Böyle bir rezilliğe insanlar nasıl seyirci olabilir?

Bir dizi..

Nikahsız birliktelik..

Hem de yıllar süren..

Dizinin ana teması, bu nikahsız birliktelik ve bu birliktelikteki kadına yönelik şiddeti konu alıyor..

Hani, kadına yönelik şiddeti yapan, bir dakika şiddet uygular, ardından 5 senelik hapis hayatında yaşadığı çileleri seyredersiniz..

Anlarım..

“Bir dakikalık işkencenin, nelere mal olduğunu gösteriyorlar” derim..

Ama tam aksi..

Saatlerce süren her bölümde..

Adeta, oynayanı ile, seyredeni ile, yayınlayanı ile, işkenceden zevk alan bir topluma dönmüşçesine..

İşkence görüntüleri..

Vicdansızca..

Ahlaksızca..

Acımasızca..

Gerçek hayatta en gaddar insanın bile yapamayacağı ağırlıkta insanlık dışı görüntüler, film adı altında evimizin içine kadar getiriliyor..

Haftalar, aylar boyunca yayınlanan tümbölümlerde, hep benzer işkence görüntüleri tekrar tekrar gösteriliyor..

Adeta dağ başında yaşayan, polis falan olmayan bir toplumdan bahsediliyormuş gibi, işkencenin normalleştirildiği, olağan kabul edildiği görüntüleri seyretmek zorunda bırakılıyoruz..

İşkenceyi yapanların, hiçbir cezaya muhatap olmadığı görüntüleri, evde çoluk-çocuk izlemek zorunda kalıyor..

Onlarca, binlerce RTÜK’e yapılmış şikayetler ise..

Hepsi sümenaltına süpürülüp, “Sanat eseridir. Ceza uygulanmasına gerek yoktur” diye kapatılıyor..

Bir tane gay ile, homoseksüel ile ilgili bir eleştiri getirildiğinde..

Koro halinde açıklama yapan psikologlar, psikiyatrlar..

Hepsi kulağının üstüne yatmış..

Seyrediyorlar..

TV dizilerinde saatlerce, bölümaşırı işkence sahneleri yayınlarken, “Burda olumsuz örnek üzerinden topluma ‘Yapılmaması’ yönünde bir mesaj verilmiyor.. Tam aksine, işkencenin yapılabilineceği, hatta cezasız kalabileceği örnekler, gerçek hayatta bile olmayan örnekler verilerek, toplum adeta işkenceye teşvik ediliyor” demeleri gerekir iken..

Bir tane bilim adamını, bu yönde açıklama yaparken görmüyoruz..

Bir tane ceza hukukçusu, “Hukuk devletinde, cezasız kalan bu görüntüleri içeren diziler, adalete güveni sarsar. Vatandaşı suça teşvik eder” demiyor..

Diyemiyor..

Ama sokakta, “Velev ki ibneyiz” diye pankart açan birisine iki çift laf mı edildi?

Anında onlarcası konuşma yapıyor..

“İnsan haklarına aykırıdır.. Nefret söylemini kabul etmek doğru değildir..” Vs.. Vs..

Bir tane bilim insanı çıkıp söylesin, “2 saatlik dizinin, 45 dakikaya yakın bölümünde, işkence sahneleri var ise, bu diziden toplum olumlu bir mesaj alabilir mi?”

O işkenceyi yapan insanların, dizi içindeki senaryo gereği, yıllarca elini kolunu sallayarak gezdiği bir fotoğrafın, işkenceyi normalleştirme dışında, işkencenin cezasız kalacağı yönünde algı oluşturma dışında, topluma vereceği ne mesaj olabilir?

Amaa.. Halk da izliyor bunları..

Amaaa.. Vatandaş da, şiddet görüntülerini merak ediyor..

Amaaaa. Şiddet içeren diziler, reyting rekorları kırıyor..

Bu savunmalarla, o ahlaksız dizilere kol kanat gerenlere ne demeli?

Halka süslü gösterilen, reklamlarla suni gündem haline getirilen, gazete sayfalarında bile, oyuncularının özel hayatları üzerinden reklam yapılan dizileri..

“Halk seyrediyor” diye, karışmamak..

Hatta cezasız bırakmak..

Bu toplumu nereye götürür, hiç düşünülüyor mu?

Bakınız, günlük hayatta kadına şiddete karşı çıkanlara..

Bir tanesi dahi, o dizilerdeki kadına yönelik şiddeti normalleştiren görüntülere itiraz etmiyorlar..

Bir tanesi bile, “Dizide ne gösterirseniz, gerçek hayatta da onu yaşarsınız..” demiyor..

“Diziler, gerçek hayatın bir aynası olması gerekirken, gerçek hayat, dizilerin aynası yapılmak isteniyor.. Bu gidişe hep birlikte dur dememiz gerekir” denilmiyor..

Bugüne kadar ne oldu ise oldu..

Bugünden sonrası için, artık bu rezilliğe son verilmeli..

İktidara yakını, iktidara uzağı demeden..

Gayrı ahlaki ne kadar dizi var ise..

Ne kadar, kadına şiddet içeren, çocuğa şiddet içeren dizi/film var ise..

Sanat-manat mavalına başvurmadan..

Gerekli cezalar verilmeli..

Toplum intihara doğru, hızlı adımlarla gidiyor..

Bizden hatırlatması.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
298 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...