logo

Kaçırılmış kalınmış fırsatların gölgesinde…


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

Fırat’ın doğusunda kalan Suriye topraklarında dün fiilen başlayan devriye faaliyeti belki yetersiz ama sembolik bile olsa önemli bir adımdır. Uzun uzun anlatmaya gerek yok, bu derin bölgede Türkiye’nin kaygılarının tamamı yatmaktadır. İç savaşın sonunda böylesine büyük ve kalıcı bir güvenlik riski oluşturacağı belliydi ama YPG/PYD’nin Pentagon nezdinde IŞİD’le mücadele sayesinde kazandığı kredi ve saha hakimiyeti, problemi neredeyse başedilemez hale getirdi. Geç kalınmış ve dolayısıyla artık ideal çözümün imkansız olduğu bir noktaya varılmış olsa da zararın neresinden dönülebileceğine bakıyoruz. Durumuz budur.

“Geç kalınmış” parantezi içine şunu da koyalım da ileride çok konuşulacak bir faktörü ıskalamayalım. Türkiye’nin bir kez daha bir Kürt meselesinde erken davranma kaabiliyeti gösteremediğini; yani, bölgedeki Kürtleri himaye etmek veya bir yolla onların sempatisini kazanmayı beceremediğini belirtelim. Şimdi önümüzde büyük ve kalıcı bir problem olarak büyüyen meselenin en kolay çözüm yolunu böylelikle ıskalamış bulunuyoruz. Bundan sonra, ya ABD ile diplomatik oyun oynayarak ya da son zamanlarda sık tekrarlandığı gibi “Kendi göbeğimiz kendimiz keserek” askeri yollarla bu sorunu yöneteceğiz.

Ortak devriye başlamış olsa da bunun Ankara için güvenilir bir mekanizma olmadığı ve en başta bizim hedeflediğimiz sonuçla ABD’nin düşündüğü arasında kapanmaz bir uçurum olduğu aşikardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Müttefikimiz (ABD) bizim için değil terör örgütü için güvenli bölge istiyor” sözü de bunun açık ifadesidir. Türkiye, halihazırda Suriye sınırı boyunca neredeyse devletleşmiş bir örgüt olan PYD’nin tasfiyesini bekliyor. İlaveten, içeride 3.5 milyonu aşkın göçmenin ilk elde bir milyonunun sonra da geri kalanının bu hat boyunca iskan edilmesini istiyor. Bütün bunları da aceleyle ve bir an önce yapmayı tasarlıyor. Acelenin bir göstergesi de eğer bu plan işlemezse sınırları açarak Türkiye’deki göçmen Suriyelilerin Avrupa’ya geçişine izin verileceği kartını masaya sürmektir. ABD ile pazarlık yaparken Avrupa’yı sıkıntıya sokacak bir resti ilan ediyoruz. Bunun anlamı, Yunanistan ve İtalya’dan başlayarak Almanya’ya kadar ulaşan haritada bütün başkentlerin ABD’ye baskı yaparak Ankara’nın taleplerini kabul etmesini sağlamaktır. Fikir gerçekten buysa ABD’nin ve bilhassa Trump’ın Avrupa’nın göçmen sıkıntısı yaşamasını pek umursamayacağını hesaba katmamız gerekir. Washington, Suriye’de kurduğunu düşündüğü dengeden memnun ve bunu bozmak için masayı devirmek gibi bir mesaiye tevessül edebilir mi? Zayıf bir ihtimal…

Öte yandan, kapıları açmak politikası ne kadar uygulanabilir? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kapılar açıldığında ve göçmenler için Avrupa’ya geçiş kolaylaştığında Suriye’den daha büyük göç dalgası gelebileceğini söylemişti. Özetle, biz kapıları açarız Avrupa da sıkı sıkıya kapatır ve sonuçta daha büyük bir Suriyeli göçmen nüfusu kaçınılmaz olabilir. Kapıları açmak senaryosu kulağa hoş gelse de kolay değil, hatta uygulaması imkansıza yakın bir yöntemdir.

Türkiye bu noktada ABD ile sınır devriyesini titizlikte sürdürmelidir. YPG riski bu yolla çözülemeyecek olsa bile çözümün imkansızlığını göstermek adına bu aşamanın geçilmesi gerekiyor. Süreci böyle yönetip doğrudan askeri güç kullanmak seçeneğini her an devreye girecek bir enstrüman olarak göstermek hakkı vardır. Zaten, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün yetkililer bunu ifade etmekten geri durmuyor.

Şimdiden sonra atılacak ve atılmayacak her adımın kaybedilmiş fırsatlar gölgesinde yaşanacağını, kolay olmayacağını bilelim. Bilelim de sahadaki kaybın üzerine bir de sinir harbinin kaybedeni olmayalım.

(KARAR)

Etiketler:
Share
322 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...