logo

29 Kasım 2018

İstanbul’u nasıl kurtarırız?


Kemal Öztürk
k.ozturk@gmail.com

İstanbul’u nasıl kurtarırız? Benim seçimde başkan adaylarına soracağım soru bu. Şimdi eminim kraldan çok kralcılar çıkıp, ‘İstanbul’un kurtarılacak hali mi var?’ diyecekler. Var tabi. Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul’a ihanet ettik. Sorumlusu da benim” der miydi?

Yıllardır İstanbul’da yaşıyorum. Her geçen gün şehrin nasıl değiştiğine şahidim. Âşık olduğumuz şehirden ilk defa taşınmayı düşünüyoruz.

Çirkin dikey mimari, ürkütücü betonlaşma, çarpık şehirleşme yüzünden bu güzelim şehre bakamıyoruz artık.

Korkunç trafik yüzünden işten eve gitmenin haricinde hareket edemiyoruz. Zorunlu olmasa evden çıkmayacağız. Dünyanın en kıymetli şehirlerinden birinden bahsediyoruz. Üzüntü içinde şehrin her geçen gün perişan olmasını izliyoruz anlayacağınız.

Herkes olayın farkında. Ama kimse dillendirmiyor. O yüzden eğri oturup doğru konuşalım.

Bu şehri nasıl kurtaracağız?

Cevabını aradığımız soru budur.

İSTANBUL’A ÖZEL YASA ÇIKARILMALI

Son dönemlerin en özgür tartışma programı haline gelen Tvnet’teki Karşı Karşıya programında, bu konuyu tartışırken (26.11.2018), değerli meslekdaşım Nihal Bengisu Karaca, cümleyi benden önce kurdu: “İstanbul’a özel yasa çıkarmadan şehri yönetemeyiz.”

Kesinlikle katılıyorum.

Dünyanın en kıymetli şehirlerinden, nüfusu bazı ülkelerin nüfusundan daha kalabalık hale gelmiş ve dünya mirası için eşi benzeri olmayan bu şehir için özel yasa çıkarmak zorundayız. Başka türlü bu şehir kurtulmaz.

Her tarafı beton gökdelenlerle dolmuş, yol, meydan yapmaya yer kalmamış haliyle nasıl kurtulacak bilmiyorum ama mevcut yasalar, yönetim şekliyle şehri yaşanabilir hale getirmek imkânsız.

Hatırlarsanız Erdoğan belediye başkanıyken, Maslak’ı New York Manhattan’a çevirmek isteyen Mustafa Sarıgül’e şiddetle karşı çıkmıştı. Yine Erdoğan şehri perişan eden iç göçe karşı vize uygulanması gerektiğini dile getirmişti. Yeniden tartışmalıyız bunları.

Yasal düzenlemeler olacak şeyler bunlar.

BÜYÜK BİR DEĞİŞİM PROJESİNE İHTİYAÇ VAR

En başta şehir için büyük bir zihinsel değişime ihtiyaç var. Büyük fotoğrafa bakmalıyız. Dünya ile rekabete girebilecek potansiyele sahip bu şehir için, bir vizyon değişimine ihtiyacımız var.

Bunu da ancak dünya şehirleriyle bizi rekabete sokacak vizyonda başkan, meclis üyesi, ilçe belediye başkanıyla olur. Bugün ilçe belediyelerinin ayrı bir vizyonu, planı, ajandası var, büyükşehir yönetiminin ayrı. Ortak hayalleri, ortak gelecek planları, ortak vizyonları var mı sizce?

O yüzden validen başkana, İlçe belediye başkanlarından muhtarlara kadar herkesi içine alan ve ortak bir hedefe yönelten fikirsel bir vizyona ve bunu zorunlu kılan yasal bir düzenlemeye ihtiyacımız var.

ŞEHRİN VE BAŞKANININ STATÜSÜ DEĞİŞMELİ

Bu kadar büyük, bu kadar kalabalık ve bu kadar önemli bir şehrin statüsü farklı olmak zorunda. Tabi başkanının da. Eminim diğer büyük şehir belediye başkanları da buna hak verecektir. İstanbul’la diğer belediyeleri aynı kanunla ve sistemle yönetmek imkânsız.

Başta Washington, Paris ve Londra olmak üzere, dünyada bunun birçok örneği var. Neden bizde olmasın? Bu özel düzenlemeyi, özerk yapı, bölünme tartışmasına çekmek isteyenler olabilir. Nitekim bahsettim programda meslektaşım Nazif Okumuş bu çerçevede itiraz etti özel statü konusuna. Ama bana göre duygusal bir tepki bu.

Düzenlemeyi yönetim bilimi açısından zorunlu kılan bir hali var. Şehre özel statü kazandırmak, ülkeden koparmak anlamına gelir düşüncesi, sadece duygusal değil, aynı zamanda gerçeklerden uzak bir itiraz.

Ben şahsen yaşadığım şehrin başka türlü kurtulacağını düşünmüyorum.

Oyum, ‘İstanbul’u nasıl kurtarırız?’ sorusuna en iyi, en vizyoner ve en gerçekçi cevabı veren başkana olacaktır.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » »
Share
455 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...