logo

23 Haziran 2019

Issızlık, yalnızlık


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

 

Turan Engin diye bir adam vardı. Türküyü güzel söylerdi. Çın çın bir sesi yok. Öyle sesler fazla dinlediğim zaman beni yoruyor. Çok parlak, çok cilalı da değil sesi. Hele hele gevrek, hiç değil. Ama sağlam.

Bana mı öyle geliyor, derinlemesine işliyor insana.

Sanki, köyün ya da kasabanın kahvesinden bir adam söylüyor türküyü. Ya da esnaftan biri. Ama dertli, gün görmüş, feleğin çemberinden geçmiş bir adam.

Türkülerin arasında bir ‘aah’ çekmesi vardı ki. Bazı şovmen türkücülerin türkü aralarında viyaklamasına bakınca, ne kadar içtendi…

Bu ‘Ah’ için “Deli gönül bizim ele gidersen” türküsünü dinleyebilirsiniz.

“Gülü solmuş dallar bana küsmesin

Ilgıt ılgıt esen yeller bana küsmesin” diye devam ediyor.

Baktım şimdi, vefat edeli 13 sene olmuş. Allah rahmet eylesin.

‘Vardım Hint eline kumaş getirdim’i, ‘Engin ol gönül engin ol’u çok güzel söylerdi mesela.

Ali Kızıltuğ’un şu türküsünü de güzel söylerdi.

“Asr-ı gurbet harap etmiş köyümü

Bülbül gitmiş baykuş konmuş gel hele

Ben ağayım ben paşayım diyenler

Kapıları kitlemişler gel hele”

Köylü olmanız gerekmez, kentte de tadabilirsiniz bu ıssızlığı.

Tattıysanız, bilirsiniz, nasıl bir ıssızlık!

Varırsınız. Ne eski dostlar, ne eski ruh. Hepsi gitmiş.

Ne kadar daralırsınız, ne tadar eksilirsiniz.

Tatmayana tabii ki sözüm yok.

Bu türkü beni bir başka türküye götürdü. Yine ıssızlık.

Ali Kızıltuğ’u ‘asr-ı gurbet’ dertlendirmiş.

Bayburtlu Zihni’yi de Rus harbi. Muhtemelen, 1830’ların Bayburt’unu anlatıyor.

“Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş

Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı

Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş

Sakiler meclisten çekmiş ayağı”

“Zihni dehr elinden her zaman ağlar

Vardım ki bağ ağlar bağban ağlar

Sümbüller perişan güller kan ağlar

Şeyda bülbül terk edeli bu bağı”

Türkü dediğime bakmayın. Türkü formunda da şarkı formunda da bestelenmiş. Ama aslında ne türkü, ne şarkı.

Derin bir ‘Ah’ işte, memleketimizin o zamanki ahvaline dair.

Zihni, 19. Yüzyılın nev’i şansına münhasır bir şairidir. Onu ayrıcalıklı kılan, kanaatimce, Anadolu toprağını çok çiğnemiş, bu toprağın insanlarıyla çok hemhal olmuş olmasıdır.

Issızlık gibi, bir de yalnızlık, kimsesizlik var.

Şairi kim, bilmiyorum. Afyon taraflarından, İbrahim Hıdırbozan derlemiş.

Türkü olarak dört başı mamur olmasa da, dile getirdiği öksüzlük, kimsesizlik, arkasızlık, dokunuyor insana.

Sanatçılar, söylerler ya hani, türküyü sunarken, falana gelsin, filana gelsin diye…

Arkası olmayanlara gelsin.

“Benim saçım uzun olur daranmaz

Ben öksüzüm, benim ardım aranmaz”

Devamını boş verin, baş tarafıyla mütenasip gelmedi bana. Belki de doldurmak için eklemişlerdir.

Şimdi yeri geldi. Şair arkadaşım Şaban Abak’a selam göndereyim. Gerçi bir önceki selamıma mukabele etmiş sayılmaz. Belki benim işitmeyeceğim bir şekilde mukabele etmiştir.

Olsun, ben kendi verdiğim selamı kendim de almayı biliyorum.

Nasıl mı?

Gelenekte şöyledir. Selamün Aleyküm dersin. Alan olmazsa ‘Aleyküm Selam’ diyerek kendin alırsın.

“Karpuz kestim yiyen yok.”

Şaban’ın bu isimde bir kitabı var. Kitapta, bu türkünün içindeki yalnızlık teması da anlatılıyor.

Türkü, oldukça hareketli. Derler ya, ‘fıkır fıkır.’

Gerçi, Ankara ortalamasına göre ağır sayılır.

Ankara, dünyanın en kıvrak, en fingirdek nağmelerinin çıktığı coğrafyadır.

“Karpuz kestim yiyen yok

Halin nedir diyen yok”

Yalnızlığın ta kendisi. Ayrıntılar için Şaban Abak’ın kitabını tavsiye ederim.

Kötü bir şey değil mi, sofranıza kimsenin iştirak etmemesi?

Devamında da yalnızlık.

“Yenile bir yar sevdim, gözün aydın diyen yok.”

Eskisini bırakmış demek ki…

Belki ondandır, kimsenin karpuz yemeye gelmemesi. Ya da etrafın hasetliğinden.

Issızlık, yalnızlık, biraz hüzünlü oldu farkındayım. Bugün öyle denk geldi, ne yapayım.

Sofranın makbulü, üzerinde çok el olanmış.

Hepinizin sofraları Halil İbrahim sofrası olsun.

(KARAR)

Etiketler:
Share
523 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...