logo

14 Aralık 2018

İslam’ı doğru anlama gayreti neden fitne olsun ki?


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Bir Müslümanın, Kur’an’ın ve Hz. Peygamberin evrensel mesajlarının rehberliğinde yaşadığımız dünyayı anlaması, yorumlaması ve yaşanabilir bir dünyanın oluşması için kendince bir katkıda bulunma çabasından daha saygın bir davranış olamaz. Zira bu aynı zamanda insanın bizatihi kendi varoluşunu zihinsel düzlemde kavrama ameliyesinin bir cüzüdür.    

Zaten esas olan da, aklımızın sınırları dahilinde bu dünyadaki yerimizin ve varlığımızın hikmetini düşünmektir. İnsanoğlunun yüzyıllar içinde oluşturduğu tecrübeler göstermiştir ki, varlığımızı bu kainatın bir sayfası olarak okumakla ancak hikmete ulaşmamız mümkün olabilir. Çünkü biz istesek de istemesek de varlığımızın hikmeti, bu kainatın anlamında gizlidir.

Daha somut olarak ifade etmek gerekirse dünyanın ve insanlığın geçirdiği değişimleri, tecrübeleri akılla ve hikmetle kavramak ama bunu yaparken de önce İslam’ı doğru anlamak ve her çağın diline doğru tercüme etmek gerekiyor.

Aslında bugün yaşadığımız sorunlara çözüm üretebilmek için klasik kültürümüzden intikal eden İslam anlayışını yeniden gözden geçirme zarureti bulunmaktadır. Mesela Asr-ı Saadet dönemi her Müslüman için güzel bir özlemdir. Ancak saadet asrını Müslümanların kıyamete kadar aynı şekil ve kalıplar içinde yaşaması gerektiği gibi değerlendirirsek doğru sonuçlara ulaşmamız mümkün olmayabilir. Çünkü biz farklı zamanlarda, farklı kültürlerde yaşıyoruz ve bugün o dönemin coğrafi, kültürel ve de sosyolojik şartları içinde değiliz. Zaten tarihsel süreç içinde İslam’ın farklı yorumları, farklı uygulamaları hep var olagelmiştir. Elbette Allah’a iman, ahirete iman ve peygamberlere iman gibi temel akidelerde bir değişim söz konusu değildir.

Şunu biliyoruz ki yüzyıllar içinde toplumların günlük yaşayış kuralları, insanlar arasındaki ilişkiler, sosyal yapı ve kamu hayatına ilişkin kurallar sayısız kere değişti ve değişmeye de devam ediyor. Ama vahyin özü değişmedi, dolayısıyla bugün Müslümanlara düşen, Asr-ı Saadet kalıplarına aynen dönmek değil, evrensel mesajı akılla ve hikmetle değerlendirerek yaşadığımız çağa taşımaktır. Zamanı tersine çeviremeyeceğimize göre, modern zamanların şartları içinden İslam’ı okuyarak güncelleştirip hayatımıza nakşetmektir.

Maalesef günümüz İslam dünyasında ve özellikle de Türkiye’de İslam bağlamında Müslümanların sorunlarını konuşmak, tartışmak pek mümkün değil. Herkesin kafasında şekillenen görsel bir dindarlık algısı var ve dolayısıyla şekilleri zorlayan, sorgulayan yaklaşımlar hem tehlikeli hem de fitne olarak değerlendiriliyor.

Dini şekillere hapseden dindar kesimlerin İslam anlayışı yobaz olduğu kadar, tehlikeli de… Ne yazık ki bu kesimlere İslam’ın temel esaslarını oluşturan hak-hukuk, adalet ilkesini ve birey özgürlüğünü anlatmak mümkün değil.

Kimse ‘resmi dini söylem’in oluşturduğu geleneksel İslam konforunun bozulmasını istemiyor. Mesela sakal, sarık, cübbe, misvak gibi ritüelleri neredeyse dinin esası gibi algılayan günümüz Müslümanları, İslam’ın esası olan hukukun üstünlüğü ve kişi haklarının teminat altına alınması konusunda ne yazık ki aynı hassasiyeti göstermiyorlar.

Düşünün ki “İslam ülkelerinde hukuk yok, adalet yok, özgürlük yok, demokrasi yok, koyu bir istibdat hakim” benzeri bir ifade kullandığınızda, anında itirazlar başlıyor. Ve hemen savunmacı bir refleksle “Müslüman ülkeleri bırak, Batı’nın Müslümanlara yaptığı zulümleri anlat, ne var Müslümanların halinde?” benzeri yaklaşımlarla İslam toplumlarını aklama yarışına girilir.

Elbette Batı’yı aklamak ve onların günahlarını örtmek gibi bir niyet içinde olamayız. Ama unutmamalıyız ki, Batı’nın hatalarını konuşmak İslam dünyasındaki adaletsizlikleri ve zulümleri ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. İslam’ın çağlarüstü mesajını önemseyen her dindar, önce kendi evinin içini temizlemek, siyasal ve toplumsal alandaki bütün kirliliklere karşı tavır almak zorundadır.

(KARAR)

Etiketler: » » » » » »
Share
557 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...