logo

27 Şubat 2019

İslamcı bir reformist


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

Sultan II. Abdülhamid dönemi Türkiye’nin tarihî yolculuğunu anlamak bakımından fevkalade önemli laboratuvarlardan biridir. Fakat ululaştırma ya da kötüleme tarzındaki ideolojik bakışlar körlük yaratıyor, genelde tarihe, özelde Abdülhamid ve Atatürk dönemlerine ‘laboratuvar’ gibi bakamıyoruz.

Bugün Abdülhamid’in İslamcı-reformist sadrazamı Tunuslu Hayrettin Paşa’yı yazacağım.

Abdülhamid ‘devleti kurtarmak’ için yetkileri şahsen kendi elinde toplamak istiyordu: Yönetim tarzı o zamanın deyişiyle “idare-i şahsiye” (otokrasi) idi.

Batı’daki gelişmeleri çok iyi bilen Hayrettin Paşa ise, yine ‘devleti kurtarmak’ için, yetkilerin anayasayla ve kanunlarla kurumlara ait olmasını, o zamanki şartlarda ‘hukuk devleti’ ilkesini savunuyordu: Tanzimat’tan beri ifade edilen “devlet-i muntazama” yani düzenli devlet…

Tunuslu Hayreddin Paşa

Prof. Bekir Karlığa Hocamız bilim tarihinde İslam-Batı ilişkileri konusunda değerli eserler yazdı, bize İbn-İ Rüşd ve Farabi gibi ‘öğretmenler’i tanıttı. Prof. Karlığa’nın yeni çıkan kitabı “Islahatçı bir İslam Düşünürü, Tunuslu Hayreddin Paşa ve Tanzimat” adını taşıyor. (Mahya Yayınları)

Modernleşme tarihimizin temel sorunlarını görmek bakımından değerli bir kitap.

Hayreddin, Tunuslu olarak İslami ilimleri çok iyi biliyor, imanla bağlı olduğu İslam tarihine bir sosyolog gibi bakıyordu. Tanzimat’ın Tunus’ta uygulanması çabalarında tecrübeler edinmişti. Avrupa’da uzun süre tetkiklerde bulunmuş, devlet yönetimi ve kamu hukukundaki yeni gelişmeleri çok iyi kavramıştı.

Görüşlerini “Akvem’ül Mesalik” (Yolların En Doğrusu) adlı kitabında yazmıştır. Karlığa şöyle diyor:

“İslam’da ıslah ve tecdit (yenilenme) düşüncesinin önde gelen ilk mümessillerinden birisi, belki de birincisidir. Onun Akvem’ül Mesalik’i yazdığı dönemde çağdaş İslam düşüncesi açısından aynı değeri haiz başka bir eser yoktu…” (S. 169)

Osmanlı sadrazamı

Abdülhamid, Şeyh Zafir Efendinin tavsiyesiyle, Tunuslu bu büyük beyni İstanbul’a davet etti, görevler verdi, layihalar (rapor) istedi, 4 Aralık 1878’de onu sadrazam yaptı.

Bu arada Hayreddin’in kitabı Türkçeye çevrilip yayımlanmıştı. Fakat kendisi sadrazamken ve de haberi olmadan kitap sansüre takıldı, toplatıldı!

Bu olay, birbirlerine çok değer veren Abdülhamid’le Hayreddin’in niye birlikte çalışamadıklarını anlatan bir simgedir.

Kitabı toplatılan Sadrazam Hayreddin “Batı’da yepyeni bir özgürlük anlayışının olduğunu, ferdî, siyasi ve ekonomik özgürlüklerin bugünkü Batı sisteminin temelini oluşturduğunu”, Müslümanların da bu yönde “ıslahat” yapmasını yazmıştı. (S. 50)

Hatta “adalet, kıtaların fethinden üstündür” diyordu.

Öyle bir devlette şahsi bir emirle kitap toplatma olabilir miydi?

Kurumlaşmış devlet

Prof. Karlığa’nın kitabında Hayreddin Paşa’nın Abdülhamid’e verdiği üç layiha tam metin olarak yer alıyor.

Paşa “her şeyi kanun ve kurala bağlı devlet” fikrini savunuyor, Abdülhamid’in askıya aldığı Osmanlı anayasasının (Kanun-ı Esasi) bazı düzeltmelerle ve yeni bir seçim kanunu ile yürürlüğe konulmasını, özellikle de “Bakanların Kurulu’nun yetki ve sorumluluklarının” kanunla belirlenmesini ısrarla talep ediyordu.

Böyle olmazsa her şey padişahın iradesine kalıyor, işlerin “kimin mesuliyeti altında olduğu tam olarak tespit edilemiyor”, devlet idaresinde “düzensizlik” oluyordu.

Abdülhamid bunu kabul etmediği için Hayreddin 8 ay sonra 28 Temmuz 1879’da sadrazamlıktan istifa etti.

Bizde emsali çok az olan ilkeli bir davranış.

Abdülhamid devlet yönetiminde ipler elinden çıkarsa tahtın ve devletin elden gitmesinden korkuyordu. Abdülhamid devlet yönetiminde kurumlaşmayı geliştirdi ama bu korkuyla çok sınırlı tuttu…

Tek parti devrinde de rejimin ve ülke bütünlüğünün tehlikeye girmesi korkusuyla 1924 anayasasının uygulanması çok sınırlı tutuldu.

Türkiye, devlet görevlerinin hukuka bağlı kurumlaşması konusunda elbette büyük mesafeler kaydetti. Ama bugün o devirlerin hamasi kavgasını yapmak yerine, aksama ve noksanları gidererek modern hukuk devleti haline gelmeye odaklanmalıyız.

Tunuslu Hayreddin Paşa ufuk açıcı bir düşünür ve değerli bir devlet adamıydı. Prof. Karlığa’nın kitabını mutlaka okumak lazım. Dr. Atilla Çetin’in 1988’de yayımlanan doktora tezi de çok değerli bir kaynaktır.

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » »
Share
503 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...