logo

10 Ekim 2018

İslam hem din hem devlettir ama…


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

İslam bütün dinler gibi insanlığa yaşanabilir bir dünya oluşturmaları için temel evrensel mesajlar sunmuş, doğruyu ve yanlışı göstererek insanlara akıl ve özgür iradeleriyle seçme imkanı vermiştir. Dini alandaki düzenlemeler bizzat Kur’an’ın vazettiği ilkelerle yapılmış, ancak siyasi alanla yani devletle ilgili düzenlemeler insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bir başka ifadeyle devletin oluşum ve işleyişi Müslümanların içtihadına bırakılmıştır.

Nitekim Hz. Peygamberin vefatıyla birlikte henüz daha defnedilmeden, Ensar Beni Saide Sakifesi’nde toplanarak halife seçimini konuşmaya başlamışlar, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in de katılımıyla uzun tartışmalardan sonra Hz. Ebu Bekir’in halife seçimi gerçekleşmiştir. Çünkü kimin halife olacağı, seçimin nasıl gerçekleşeceği konusunda gerek Kur’an’da, gerekse Hz. Peygamberin işaret ettiği bir hüküm bulunmamaktadır.

***

İslam’ın ilk dönemindeki bu örneklere bakarak söylemek gerekirse, zaman zaman İslam dünyasında dillendirilen ‘İslam devleti’ idealinin dini bir temelden çok, Hz. Peygamber sonrasında özellikle de Emevi ve Abbasi dönemi örneklerinden kaynaklandığını belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla ‘İslam devleti’ kutsallaştırmasının arka planında din bulunmamaktadır.

Peki İslam’ın bir yönetim modeli önermemesi eksiklik midir? Elbette hayır, zira yönetim meselesi tamamen siyasi bir konudur ve insanın ‘yeryüzünü imar etmek’üzere yaratılmasının hikmeti de budur. Muhammed Abid el-Cabiri ‘Arap Siyasal Aklı’ adlı eserinde son derece net bir yorumda bulunuyor: “Bize göre İslam, hem din hem de devlettir. Ama, dinle ilgili yaptığı düzenlemeler gibi, devlet için de düzenlemeler yapmamıştır, hatta devlet işlerini Müslümanların içtihadına bırakmıştır. Bu durum, peygamberin vefatından sonra, Beni Saide Sakifesi’nde yapılan sahabenin toplantısında açıkça ortaya çıkmıştır. Kurulu bir devlet olmasaydı Peygamberin yerine geçecek kişiyi belirlemek için toplanmazlardı. Öte yandan da İslam, yönetim biçimini ve yöntemini açıklamış olsaydı, peygamberin yerine geçecek kişi konusunda farklı görüşler benimsemezlerdi, bizzat Hulefa-i Raşidin döneminde halife seçim yöntemleri farklılık göstermezdi. İslam’da yönetim meselesi, içtihada dayalı bir kamu yararı meselesidir.”

Hz. Peygamber sonrasındaki dört halife dönemini konuşurken bile İslam’ın tarif ettiği bir ‘İslam devleti’ modelinden değil, o günün sosyal, siyasal ve kabilevi şartlarında insanların tartışarak oluşturduğu bir yönetim modelinden söz ediyoruz. Dolayısıyla Müslümanların oluşturacağı bir devlet elbette Kur’an’ın ve Hz. Peygamberin sunduğu evrensel perspektifi dikkate alacaktır, ama bu her dönemin kendine özgü sosyal, siyasal ve sosyolojik şartlarını dikkate alan ve hayatın içinde olan bir devlet olacaktır, ütopik ve hayattan kopuk bir devlet değil…

***

Maalesef günümüz İslam toplumlarında İslam nasıl bilinemez, anlaşılamaz ve sırlarla dolu bir din olarak algılanıyorsa, bir ideal olarak sunulan ‘İslam devleti’hayali de aynı şekilde erişilmesi ve uygulanması mümkün olmayan ütopik bir modeldir. Böylesine modern dünyanın gerçeklerinden kopuk bir devlet sisteminin hayata geçmesi, herhalde ancak hayallerde mümkün olabilir.

Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor ki, günümüz İslam dünyasında demokrasiye karşı çıkışlarda, modern dönemde dini düşüncede ciddi bir yenileşme yaşanmamasının payı büyüktür. Önceki asırların devlet tecrübeleri, kültürleri bugünün insanlarına bir alternatif gibi sunulmaya devam edildiği sürece Müslüman dünyanın hukukun üstünlüğüne dayalı, modern anlamda demokratik bir devlet oluşturmaları mümkün değildir.

Eğer bugün İslam dünyasında yönetim anlamında ortada bir sorun varsa, bu İslam’ın evrensel ve kuşatıcı mesajını ideolojik bir devlet projesine mahkum etmenin bir sonucudur.

(KARAR)

Etiketler:
Share
464 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...