logo

08 Haziran 2019

İslam dünyasında Ramazan bayramı (3)


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Suriye’deki Baas zulmü ve onun devam etmesi için gelmiş olan işgal güçleri bayram seyran demeden saldırmaya devam ettiler. Baas zulmünün ve onun arkasında duran işgal güçlerinin hedefinde son dönemde İdlib bölgesi var. İdlib’in, 4-5 Mayıs 2017 Astana toplantısında Türkiye, Rusya ve İran’ın ittifakıyla “Gerginliği Azaltma Bölgesi” ilan edilmesine rağmen, Suriye’de halen işgal güçlerini bulunduran İran ve Rusya anlaşmaya bağlı kalmayarak saldırılar gerçekleştirdikleri gibi Baas güçlerinin saldırılar gerçekleştirmesini önlemek için de herhangi bir girişimde bulunmuyorlar.

Baas güçlerinin ve arkasında duran işgal güçlerinin İdlib’deki saldırılarında büyük ölçüde siviller hedef alındığı için sivil savunmasız insanlardan sürekli can kaybı oluyor. Dediğimiz gibi bu saldırılar maalesef bayram öncesinde ve bayramda da devam etti.

Saldırılar zaman zaman rejim ve işgal güçleriyle direniş güçleri arasında çatışmalara da neden oldu. Bu çatışmalarda rejim güçlerinden ve hatta onlara destek veren işgal güçlerinden de kayıplara neden oldu.

Baas rejimi İdlib halkını sıkıştırmak için bir yandan da Halep’tekine benzer bir yöntem uygulamaya ve burada yaşayan ahaliyi aç bırakmaya çalışıyor. Ancak şimdilik Halep’te yaptığı şekilde İdlib’i de her taraftan kuşatma altına alma ve dışarıdan insani yardım ulaşmasını engelleme imkanı yok. O yüzden ahalinin gıda malzemelerini temin ettiği önemli kaynaklar niteliğindeki arazilerini yakıp, ekin alanlarını tahrip etmeye çalışıyor. Bu yöndeki faaliyetlerini bayram günlerinde de sürdürdü.

Baas rejimi “İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi” anlaşmasına rağmen bu bölgeye yüklenerek burayı aşamalı bir şekilde sıkıştırmak ve buraya sığınmış olan tüm mültecileri ya teslim olmaya ya da bu bölgeyi de terk etmeye zorlamak istiyor. Bu arada direniş güçlerini de silah bırakmaya zorlayacağını ve İdlib üzerinde kontrolü ele geçirebileceğini düşünüyor. Ancak direniş güçleri bu bölgeyi Baas güçlerine teslim etmemek için kararlı bir şekilde mücadeleye devam edeceklerini söylüyorlar.

Burada asıl önemli olan Astana’da yapılan anlaşmaya bağlı kalınması, saldırıların durdurulması ve bir an önce siyasi çözüme gidilmesi için faaliyetlerin yeniden başlatılmasıdır. İdlib’in sıkıştırılmasının Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgasına sebep olacağı, Türkiye’nin de bu yeni göç dalgasını kaldırmasının kolay olmayacağı o yüzden Suriye meselesinin kendi sınırları içinde bir çözüme kavuşturulmasının gerektiği biliniyor.

Bayramdan üç gün önce 1 Haziran 2019 tarihinde Mekke’de İslami İşbirliği Teşkilatı’nın 14. Zirvesi gerçekleştirildi. Zirveye Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani katılmadı. Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu temsil etti. İİT Zirvesi’nde en çok gündem oluşturan konu Kudüs meselesiydi. Zirveden sonra yayınlanan bildiride ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ve Filistin’in işgalini destekleyen herhangi bir uluslararası pozisyonun kınandığı dile getirildi. Fakat işin ilginç olanı bu açıklamayı yapan zirveye Filistin toprakları üzerindeki işgali meşrulaştırmak amacıyla hazırlanmış olan Yüzyılın Anlaşması planının hayata geçirilmesi için en önemli yardımcı güç olarak seçilen Suudi Arabistan’ın ev sahipliği yapması.

30-31 Mayıs 2019 tarihinde de yine Mekke’de Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi gerçekleştirildi. Önemli olan bir gelişme bu zirveye Katar’ın da davet edilmesiydi. Ancak Katar adına emir değil Başbakan Abdullah bin Nasır Âli Sani katıldı.

Aynı tarihlerde Mekke’de bir de Arap Birliği teşkilatının olağanüstü zirvesi gerçekleştirildi. Böylece 30 Mayıs – 1 Haziran günlerinde Mekke üç önemli zirveye ev sahipliği yaptı.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
378 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...