Son Dakika
Suudi Arabistan’ın petrol tesislerinin vurulması bu ülkeye çok ağır darbe oldu ve maddi yönden de büyük külfet yükledi. Bir yandan tesislerin yeniden düzene sokulmasına ve üretime müsait hale getirilmesine kadar ülkede petrol üretiminin ciddi miktarda düşürülmesinden dolayı önemli bir kayıp olacak. Bir yandan da bu tesislerdeki hasarın giderilmesinin, gerekli düzenlemelerin yapılmasının önemli bir maliyeti olacak.
Saldırıları, Yemen’de Suud liderliğindeki koalisyona karşı savaşan ve İran’ın her yönden desteklediği Husi örgütü üstlendi. Ancak ABD saldırıların Yemen değil Irak veya İran cihetinden yapıldığını, arkasında da İran’ın olduğunu iddia etti. Suudi Arabistan da düşürülen SİHA’ların parçalarını sergilemesinden sonra yaptığı açıklamada kullanılan araçların İran yapımı olduğunu iddia etmişti. Suudi Arabistan’ın dış işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Adil Cubeyr de New York’ta düzenlediği basın toplantısında saldırının kaynağının belirlenmesi için soruşturma yürütüldüğünü hatırlatarak karşılık vermek için diplomatik, ekonomik ve askeri anlamdaki tüm seçenekleri değerlendireceklerini söylemişti.
Biz, Cubeyr’in bu açıklamasından sonra yayınlanan yazımızda ABD’nin doğrudan desteği olmadan Suudi Arabistan’ın İran karşısında askeri seçeneği değerlendirmesi imkânı olmadığını dile getirmiştik. ABD’de de medya organları Suudi Arabistan’ın hesapları için Amerikan askerinin hayatının tehlikeye atılmaması gerektiği yönünde yoğun propaganda yürüttü. Bazı yorumlarda Suudi Arabistan’ın İran’dan çok farklı olmadığı dile getirilerek onun Yemen’de gerçekleştirdiği katliamlara ve Cemal Kaşıkçı cinayetine dikkat çekildi. Her ne kadar ABD’den Suudi Arabistan’a patriot füzeleri ve asker gönderileceğine dair haberler yayınlandıysa da ABD yönetimi bu ülkenin yanında İran’a karşı savaşa girmeye istekli olmadığını izhar etti.
Bu arada İran yine Yemen’deki Husi sopasını kullanarak Suud’a karşı aktif ve psikolojik savaşını sürdürdü. Husi örgütü Suudi Arabistan’ın Necran bölgesine bir operasyon düzenlediğini, bu ülkenin üç tugayını dağıttığını ve birçok askeri aracını tahrip ettiğini, üst düzey subaylarından bazılarını öldürdüğünü ve binlerce askerini de esir aldığını iddia etti. Operasyona dair görüntüler de yayınladı. Suud yönetimi bütün bu iddiaları kesin bir dille yalanlayan açıklama yapamadı.
İran da ilk kez Husi örgütüne danışmanlık hizmeti verdiğini resmi ağızdan açıkladı. Ancak füze ve silah desteği verdiği iddialarını yalanladı. Ancak bu örgütün kullandığı askeri teçhizatın ve füzelerin İran tarafından verildiği biliniyor.
Bütün bu gelişmelerin ardından İran, Suudi Arabistan’dan aracı bir ülke vasıtasıyla Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye diyalog talebinde bulunan bir mektup ulaştığını ileri sürdü. İran Meclis Başkanı Ali Laricani de Suudi Arabistan’ın diyalog istemesi durumunda kapılarının açık olduğunu söyledi.
Sonra Adil Cubeyr bir açıklama yaparak İran devlet sözcüsünün, Suudi Arabistan’ın İran yönetimine mektup gönderdiğine dair açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını bunun bazı kardeş ülkelerin gerginliği azaltma amaçlı girişimleri olduğunu söyledi. Bununla birlikte İran’la diyaloğa kapılarının tamamen kapalı olmadığını belli ederek, diyalog için bazı şartlarının olduğunu dile getirdi.
Bütün bu gelişmeler gerek İran’ın gerekse Suudi Arabistan’ın gerginliğin bir savaşa dönüşmesini arzulamadığını, çözüm için diyalog kapısının açılmasını arzu ettiklerini ortaya koymaktadır. Ancak Suudi Arabistan perdenin arkasında İran’ın durduğu ve bu ülkenin desteğiyle ancak gerçekleştirilmiş olması mümkün olan birtakım saldırılardan dolayı ağır darbeler almıştır. Bu darbeler karşısında İran’a bazı taleplerini kabul ettirme ve kendini Husi saldırıları karşısında güvenceye alma ihtiyacı duymaktadır. Fakat bu isteklerini kabul ettirebilmesi için de ABD’nin güçlü bir desteğine ihtiyacı var.
(YENİ AKİT)
Etiketler: Ahmet VarolYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR