logo

03 Kasım 2019

İmamlar Kureyş’ten olur!


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

Peygamberimizin, “imamlar Kureyş’ten olur”, yani yöneticiler Kureyş kabilesinden olur diye bir hadisi var mı yok mu? Bu ayrı bir mesele, böyle bir hadis olduğunu söyleyerek siyaset yapılmış olması gerçeği ayrı mesele…

Günümüzde din-siyaset ilişkilerindeki sorunları görmek bakımından da ‘örnek olay’ niteliğinde bir meseledir.

Durup dururken nereden çıktı demeyin.

IŞİD’in kendinden menkul halifesi terörist Bağdadi öldürüldü ya, yerine Haşimi el-Kureyşi’nin getirilmesinin sebeplerinden biri adındaki bu “Kureyşli” ifadesiymiş. Halifeliğini kabul ettirmede “Kureyşli” olmasının, “Peygamber soyundan” sanılmasının etkili olacağını düşünmüşler. (DW ve Euronews)

IŞİD bir buçuk milyar Müslüman içinde sayısal olarak gerçekten yok hükmündedir.

Ayrıca, zamanımızdaki en büyük hadis âlimi Mehmet Hatiboğlu hocamız bu hadis rivayetinin uydurma olduğunu bilimsel araştırmayla ortaya koymuştur: “Hilafetin Kureyşiliği, İslamda İlk Siyasi Kavmiyetçilik.” (OTTO Yayınları)

Onun için bu “Kureyş” meselesinin çağımızda hiçbir önemi yok. Fakat siyasetin din referansıyla yapılması çağımızda da çok önemlidir.

ABDÜLHAMİD VE KUREYŞ

Kurayş meselesi Abdülhamid zamanında da önem kazanmıştı. Arap milliyetçileri “İmamlar Kureşyten olur” şeklindeki hadis rivayetini kullanarak Osmanlı’ya karşı çıkıyorlardı.

Abdülhamid bu hadisin bulunduğu hadis kitaplarını toplatıp yaktırmış, Jön Türk propagandası harekete geçmişti…

1896 yılında “İslam Ulemasına Şer’î Çağrı” adıyla 16 sayfalık bir kitapçık yayınladılar.

Orijinali: Ulemay-ı Din-i İslam’a Davet-i Şer’iye.

Kitapçıkta Mısır’da basılan bir hadis kitabını, Abdülhamid’in toplatıp yaktırdığı, bu hadisi çıkarttırarak İstanbul’da yeniden bastıracağı anlatılıyordu. Abdülhamid’in “Moskoftan beter” olduğu söyleniyordu!

Bu konuda İsmail Kara’nın “İslamcıların Siyasi Görüşleri” adlı kitabına bakabilirsiniz. (Sf. 131-141)

Hikmet Bayur’in “Türk İnkılabı Tarihi” adlı büyük eserinin fikir hareketleri cildi de önemli bir kaynaktır. (Cilt II, Kısım 4, s. 70-78)

ÇAĞLARA GÖRE DEĞİŞİYOR

Halbuki Müslüman Türk hükümdarları hiç Kureyş hadisini hatırlamamış, zaten kendilerine “Hakan, Sultan, Padişah” diye nitelemişlerdi. İlk Osmanlı hükümdarları bırakın Kureyş’i “Oğuz han neslinden” geldiklerini belirterek diğer beylikleri karşı meşruiyet üstünlüğü kazanıyorlardı.

Aşıkpaşazade Tarihi bu konuda tam bir klasik kaynaktır.

“Âl-i Osman” kavramı başlı başına güçlü bir karizma kazanınca “Oğuz Han” referansına da ihtiyaç duyulmayacaktı.

Fakat büyük devlet adamlarımızdan III. Selim’in bir meşveret meclisi toplayıp “karar” almalarını istemesi artık hanedan karizmasının yetmemeye başladığının işaretlerinden biridir.

Namık Kemal’le “irade-i milliye” kavramı gelişecektir,

Cumhuriyet’in temel kavramlarından biri “milli irade”dir.

Bugün muhafazakâr iktidar da meşruiyetini “milli irade”den alıyor.

Tarih boyunca meşruiyet kavramının nasıl değiştiğini görüyorsunuz. Zaten hilafetle ilgili hadislerin sonradan, Emevilerin meşruiyet arayışlarıyla ortaya çıktığı biliniyor.

Çağımızda meşruiyetin kaynağı anayasayla görev ve yetkileri tanımlanmış, kayıt ve şartları belirlenmiş “milli irade” dir. Bunun aksine, meşruiyeti dinî veya ideolojik kavramlara dayandırmak hukuki ve siyasi istikrarı en azından geciktirir, büyük gerilimlere yol açar.

İSLAM VE SİYASET

Zaten İslamiyet Müslümanlara siyasi konularda ahlak ve adalet gibi genel erdemleri emretmiş fakat bir hükümet şekli emretmemiştir. Bu alanı insan tecrübesine ve aklına bırakmıştır.

Bu, İslam’da eksiklik olması değil, akla önem verilmesidir.

Böyle olmasaydı on dört asırlık İslam tarihi içinde kaç seneyi ‘meşru’ görebilirdik?!

Ve hangi mezhebe, hangi cemaate, hangi fetvaya göre?!

Siyasetin dinle ilgili görevi, din ve vicdan hürriyetini sağlamaktır.

Fakat dinin adalet, ahlak, emniyet (emin olma) gibi yüksek değerlerini gözardı edip siyasi güç için dine referans yapılmasının ne büyük haksızlıklara, kul hakkı ihlallerine, istibdat ve zulümlere yol açtığını kim inkar edebilir?

Müslümanların ahlaki ve bilimsel alanlarda gelişmesini istiyorsak, bunun da yolu siyasi kavga için enerji israfından kurtulup, modern demokratik özgürlükler içinde ahlaki yüksekliğe ve bilimsel araştırmalara yönelmektir.

Müslümanların müstebitlerden kurtulmasının da yolu bu gerçeği görmektir.

(KARAR)

Etiketler:
Share
340 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...