logo

07 Aralık 2018

İki önemli olayı hatırlarken


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Dün ABD’nin Kudüs’ü resmen İsrail’in başkenti olarak tanımasının birinci yıldönümüydü. Yarın da birinci intifadanın başlamasının 31. yıldönümü. Bu vesileyle bu iki olayı hatırlamak ve gündemimize taşımak istiyorum.

* ABD Başkanı Trump 6 Aralık 2017 Çarşamba akşamı imzaladığı kararla ABD parlamentosundan 1995 yılında çıkarılmış olan ancak uygulamaya geçirilmesi güvenlik gerekçesiyle sürekli ertelenen yasanın artık uygulamaya geçirilmesini isteyerek, Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti olarak tanıdığını ve ABD büyükelçiliğinin buraya taşınması için hazırlıkların yapılması talimatı verdiğini ilan etti. Trump daha sonra imzaladığı bir kararla büyükelçiliğin nakli için hazırlıkların yeterli olmaması gerekçesiyle bu işlemin altı ay ertelenmesini kabul etti.

Trump’ın bu kararı bütün İslâm âleminde hatta tüm dünyada tepkilere neden oldu. Kararın protestosu için dünyanın değişik şehirlerinde gösteriler düzenlendi. Filistin’de işgal rejiminin Kudüs’le ilgili politikalarının reddi amacıyla eylemler ve gösteriler düzenlendi.

Kararın açıklanmasından kısa bir süre sonra İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT)’nın dönem başkanı Türkiye’nin çağrısıyla bu teşkilat tarafından İstanbul’da Kudüs konulu olağanüstü bir zirve gerçekleştirildi. Zirvede Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak tanınması kararlaştırıldı.

İstanbul’daki toplantının ardından ABD kararının geçersiz ve Kudüs konusunda BM Güvenlik Konseyi’nin 1980’de çıkarmış olduğu 478 sayılı kararının geçerli sayılması için Mısır tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne bir karar tasarısı sunuldu. ABD bunu veto etti.

Türkiye öncülüğünde, İİT üyesi bazı İslam ülkelerinin girişimiyle aynı tasarının BM Genel Kurulu’nun onayına sunulması istendi. Normalde BM Genel Kurulu kararları herhangi bir yaptırımı gerektirmediğinden, kabul edilmesinin ABD’yi Kudüs’le ilgili kararından vazgeçmeye zorlaması imkânı yoktu. Bununla birlikte ABD’nin yardımları keseceği yönündeki şantajlarına rağmen 128 ülkenin desteğiyle kabul edilmesi ABD’ye ciddi bir tepki anlamı taşıyordu.

* Filistin’in birinci intifadası, 7 Aralık 1987’de Filistinli işçileri taşıyan arabaya bir Yahudinin kamyonetiyle çarparak dört Filistinlinin ölümüne dokuz Filistinlinin de yaralanmasına sebep olması üzerine bu olayın ertesi günü yani 8 Aralık 1987’de başladı. Söz konusu çarpma olayında ölen ve yaralanan Filistinliler Gazze Şifa Hastanesi’ne getirildi. Tümü İslami hareket mensubu olan Gazze İslam Üniversitesi Öğrenci Meclisi üyeleri de hastaneye giderek yaralılarla ve ölenlerin aileleriyle ilgilenmeyi kararlaştırdılar. Bu kararlarını hoparlörlerle duyuran öğrenciler halkı da Şifa Hastanesi etrafında toplanmaya çağırdılar.

Halk bu çağrıya uyarak 8 Aralık sabahı erkenden Şifa Hastanesi’nin etrafını sarmaya başladı. Ardından işgalci askerler gelerek kalabalığın dağılmasını istedi. Kalabalık dağılmamakta direnince askerler ateş etti. Ama halk yine dağılmadı ve işgalci askerlere taşlarla karşılık verdi. Bu olay intifadanın başlangıcı oldu. Sonra Filistin’in ve özellikle Gazze’nin her tarafında işgalci askerler taşlandı. İntifada İslami hareketin öncülüğünde başlatılmıştı. Daha sonra bütün Filistin’e yayılmasını ve tüm halk tabanına mal edilmesini sağlayan da İslami hareket oldu. 14 Aralık 1987’de İslami Direniş Hareketi (Hamas) adına Gazze’nin her tarafında bildiri dağıtıldı. Harekete mensup gençler de işgal kuvvetlerine karşı eylemlerde öncülük görevi görüyorlardı.

FKÖ’ye bağlı grupları temsil eden Birleşik Yönetim’in devreye girmesi ise intifadanın başlamasından kırk gün sonradır. Hamas, Birleşik Yönetim’e girmedi. Ancak bu yönetimle zıtlaşmaktan ve Filistin halkı arasında ayrılığa yol açacak faaliyetlerden de kaçındı.

(YENİ AKİT)

Etiketler: » » » » » » » » »
Share
390 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...