logo

27 Aralık 2018

Hukukun muhakkak korunması gereken otoritesi


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

Siyasetin konusu olan her şey; siyaset yapmanın tabiatı gereği ait olduğu sektörün gerçeklerinden uzaklaşmaya mahkumdur. Küçük ya da büyük herhangi bir mesele siyasi tartışma alanına düştüğünde artık konunun gerçekliği değil siyasal güçlerin bilek güreşi başlar. Çoğunlukla da oradan sadra şifa netice çıkmaz…

Mesele, siyaset sınıfının, medyanın, sivil örgütlerin, akademinin ve sokağın müşterek maharetiyle mümkün olan en az konusu siyasal alana taşıyabilmekte… Her problemin ait olduğu yerde ve sınırlarda tartışılıp karara bağlanabilmesini temin edebilmekte…

Elbette, herkesin bilhassa da politikacıların her istediğini konuşup tartışma hakkı vardır. Ama, aynı zamanda buna karşılık bütün branşlarda insanların, uzmanların ve taraf olanların kendi mesleklerini temsil otoritesi de bir haktır. Eğitimci, doktor, yargıç, savcı, tarihçi, sporcu, sanatçı, itfaiyeci ya da sendikacı kendi meselesine cümle tesirlerden bağımsız olarak hakim olma kabiliyetini korumak zorundadır. Bunu bazen siyasetin gücü karşısında, bazen de medyanın baskısını rağmen yapabilmelidir. Sadece demokrasinin değil, kaliteli, güçlü ve nitelikli bir toplumun gereği budur. Kim hangi sektördeyse, o alanın gerektirdiği standartların hakkını vermekle sorumludur.

En başta da hukuk insanları bu sorumluluğu taşımakla mükelleftir.

***

Türkiye, içinden geçtiği süreçler gereği ağır bir hukuk ve yargı gündemiyle yaşıyor. Bir yandan on yılların terör problemi bir yandan da 15 Temmuz darbe girişimiyle hayati tehlikenin ötesine geçen FETÖ yapılanmasıyla mücadele, yargıyı gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir. Adli takip ve davaların seyri, benzeri bir başka ülkede görülemeyecek boyutta yoğun bir yargı mesaisini kaçınılmaz kılmıştır. Elbette, hem teröre hem de devlet içindeki yapılanmaya karşı mücadele motivasyonu aynı zamanda siyasal bir faaliyettir. İktidar ve muhalefet, siyasetin her kesiminin bu motivasyonu üretme mecburiyeti de vardır.

Bununla birlikte ülkenin yargı gündemini daha fazla genişletmenin, daha çok alanı takibe almanın, maksadını aşan adli süreçler üretmenin faydası yoktur. Son günlerde gündeme gelen soruşturmalar dahil olmak üzere, bir süredir atılan bütün sansasyonel soruşturma ve yargılama adımları bunu açıkça göstermiştir. Birçoğu devasa boyuttaki davaları bile gölgede bırakacak gündem mesaisine yol açmış ve hukuk sistemimizi tartışma konusu haline getirmiştir. Yargı gündemi zaten yeterince ağır olan ülkede yeni soruşturmalar, yargılamalar, gözaltılar, ifadeler vs. toplamda hukuk devleti prensibine zarar vermekten başka netice doğurmamıştır.

Beraberinde demokratik atmosfer de zedelenmektedir.

Unutmayalım ki ifade özgürlüğü, sıradan ve genel geçer bir kavram değildir. Gerçek ve sınırları çok geniş bir fikir yelpazesinin yaşamasını garanti etmek zorundadır. Zira, herkesin kabul edeceği fikirler zaten ortak koruma altındadır. Dolayısıyla, ifade özgürlüğü ancak sarsıcı ve şaşırtıcı fikirler sözkonusu olduğunda işlerse anlamlıdır. Susturmak değil konuşturmak, yıldırmak değil tartışmak… Ne kadar çok kızdığımız, sinirlendiğimiz ve keyfimizi kaçıran fikre tahammül edersek o kadar çok güven içinde yaşarız. Bu ülkeyi ve herhangi bir ülkeyi sadece fikir zenginliği geliştirir ve güven içinde yaşatır.

Bu prensibi kaybetmeyelim… Hukuku ve yargıyı sadece siyasetin konusu olmaktan çıkarmakla yetinmeyip, hukuk sektörünün otoritesini sarsacak bütün unsurlardan uzak tutmayı başaralım. Bir demokraside faydası ve gereği tartışılamayacak tek otorite hukuktur…

(KARAR)

Etiketler: » » » » »
Share
339 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...