logo

* Hint-Pakistan savaşı? Peki, neden şimdi? * Müslüman coğrafyayı Doğu’dan da kuşatmak. * Kimse kızmasın, bir şey söylemeye çalışıyorum..


İbrahim Karagül
i.karagul@gmail.com

Müslüman dünya Hindistan’la savaşmamalı, çatışmacı bir geleceğe sürüklenmemeli.

Müslüman dünya Çin’le savaşmamalı, çatışmacı bir dünyaya sürüklenmemeli.

Müslüman dünya, Batı’nın acımasız istilâ projesine, Atlantik kıyılarından Pasifik’e kadar, Müslüman dünyayı çevreleme, kendi içinde çatıştırma, bütün medeniyetlerle sorunlu hale getirme, o medeniyetleri Müslüman silahı ile zayıflatıp kendi küresel hakimiyetini yeniden tesis etme, hem İslâm’a karşı savaş yürütüp hem Müslümanları rakiplerini zayıflatmada bir silah olarak kullanma tuzağına düşmemeli.

Müslüman dünya kendi güç alanını inşa etmeli

Yerel çatışmalara, anlaşmazlıklara, öfke ve uyumsuzluklara, zaaflara saplanıp kalma yerine, 21. yüzyılı biçimlendirecek büyük projelere kafa yormalı, kendi geleceğini, kendi güç alanını nasıl inşa edeceğini düşünmeli. Bunu yapamazsa, bu yüzyılı kesinlikle kaybedecektir. 22. yüzyılda da yine bugünkü Ortadoğu benzeri bir karmaşa ile boğuşuyor olacaktır.

Hindistan-Pakistan arasındaki krizi izliyor musunuz? Savaş olmadığı zamanlarda düşük yoğunluklu çatışmalar, örgütler üzerinden hesaplaşmalar, örtülü istihbarat operasyonları hep vardı. İki ülkenin de silahlanması, askeri doktrini bu düşmanlık, çatışma üzerine biçimlendi. Nükleer silahlanma da buna dâhil.

Hindistan-Pakistan savaşı hangi amaçla çıkarılacak?

Ancak son bir ayda yaşananlar bu çerçevenin biraz dışında anlamlar içeriyor. Önce hem İran’da hem de Keşmir’in Hindistan’da kalan bölümünde saldırılar oldu. İran Devrim Muhafızları ve Hint askerleri hedef alındı. İki tarafa yönelik terör saldırılarından da Pakistan sorumlu tutuldu.

Ardından Hint uçakları Pakistan hava sahasına girdi, iki uçağı düşürüldü. Pakistan bütün hava sahasını kapattı. Hindistan da bölgedeki havaalanlarını kapattı. Neredeyse bir haftada topyekûn savaşın eşiğine gelindi. Oysa normalde iki ülkeyi bu kadar hızlı biçimde savaşın eşiğine getirecek hiçbir mesele yoktu.

Benim tezim bambaşka: Bu, Hint-Pakistan krizi değil

Evet, bu, Pakistan’ın ABD denetiminden uzaklaşıp Çin’e yaklaşmasına karşı bir “cezalandırma” girişimi olarak görülebilir. Köşeyle sıkıştırılıp teslim olması istenmiş olabilirdi. Terör üzerinden, vekâlet operasyonları üzerinden çok ciddi bir nükleer tehdit bütün Güney Asya’yı rehin alabilir, bu da Batı’nın güçlenmesi Asya’nın zarar görmesi anlamına gelirdi.

Ama benim tezim bambaşka. Son otuz yılda bölgemizde, yakın coğrafyamızda hatta Türkiye üzerinde denenen ve uygulanan senaryolarla Pakistan’a kurulan tuzak arasında hiçbir fark yoktur. Ve bu, Hindistan ile Pakistan arasındaki zaaf alanlarıyla sınırlı bir şey değildir. Zaaflar sadece daha büyük senaryoları uygulamak için istismar edilen, bizim coğrafyanın asla anlayamadığı acıklı bir durumdur.

Müslüman coğrafyayı Doğudan da kuşatmak, Budist ve Hindu dünyasıyla medeniyet savaşına sokmak

“Müslüman coğrafyayı Doğu’dan da kuşatmak. Budist ve Hindu medeniyetleri ile de çatıştırmak” başlığı altında bu teze, bizim için ve dünya için yeni büyük tehdide dikkat çekmek için şu cümleleri yazmıştım:

Batı’nın, Atlantik İttifakı’nın, ABD-İsrail ekseninin yıllardır sürdürdüğü İslâm’ı, Müslümanları tarih dışına itme, yeniden güç olmalarını engelleme, istilâ ve iç savaşlarla bunaltma, bu olmazsa doğrudan istilâ projelerine şimdi yenileri mi ekleniyor?

Batı’dan kuşatılan İslâm, bundan sonra güneyden ve doğudan da mı kuşatılacak? Hristiyan-Yahudi aşırı sağının yönettiği Batı’dan saldırılara, bundan sonra Budist dünya ve Hindu dünyası da mı katılacak?

İslâm tüm medeniyetler için ortak sorun haline mi getirilecek? Batı-İslâm, Hristiyan-Yahudi medeniyeti ile İslâm çatışmalarına bundan sonra Budist medeniyeti-İslâm, Hindu medeniyeti İslâm çatışmaları mı etlenecek?

Türkistan’ın Doğu sınırına dikkat!

Batı siyasi aklının; her ne kadar başka söylemler üzerinden pazarlamaya çalışsa da, Müslüman dünyaya yönelik tehdit algılaması ve müdahaleleri tamı tamına medeniyet eksenlidir. (…)

Hemen ardından, 21 Şubat’ta da “Türkistan’ın doğu sınırlarını korumak” başlığı altında bu kapsamda Çin sınırlarında yapılan hazırlıklara dikkat çekmiştim.

Batı’nın “terörle müdahale çağı” tamamen İslâm’la mücadele çağıdır. “Müslüman Orta Kuşak” yeniden Batı denetimine girmeden onlar için yeni bir küresel hâkimiyet söz konusu olmayacaktır. Belki dört yüz yıldır ilk kez bu hâkimiyeti kaybetmekle yüz yüze kaldılar.

Batı’dan çevreleme, Doğu’dan sıkıştırma

Bu yüzden de bir taraftan Müslüman coğrafyayı yeniden istilâ ederken, İslâm’ın muhalif söylemini ezmeye çalışırken, diğer taraftan da Müslümanları başka medeniyetlere karşı silah olarak kullanma gibi mucizevi bir yöntem keşfettiler. Ve maalesef bunu yaparken Müslüman dünyasının öfkesi ve asil mücadele alanlarını ve zaaf ve hassasiyetlerini kullanıyorlar.

Pakistan-Hindistan savaşı çıkarmak bu yeni dünyada Doğu’da bir medeniyet savaşını tetiklemektir. 20. yüzyılda öyle değildi belki ama bu şimdi böyledir. Bugünkü krizin iki ülke arasındaki genel sorunların ötesinde yeni anlamı budur.

Bu bir yıkım savaşı olur. Kimse kızmasın, bir şey söylemeye çalışıyorum

Pakistan’ın da Hindistan’ın da böyle bir savaş için kendilerine göre gerekçeleri söz konusudur. Ama bu savaş bir yıkımdır. Müslüman dünyanın doğu sınırlarını ateşe vermek, İslâm’ı bütün medeniyetlerin ortak sorunu haline getirmeye dönük bir ‘Batı tezi’ni uygulamaktır.

Biliyorum, “Müslüman dünya Hindistan ve Çin’le savaşmamalı, çatışmacı bir dünyaya sürüklenmemeli” birçoklarını kızdırıyor, ihanet gibi algılanıyor. Keşmir meselesi ortada, Doğu Türkistan meselesi ortada. “Ne yani bunları savunmayacak mıyız” seslerini duyar gibi oluyorum.

Öyle değil. Elbette savunacağız. Ama kendi dilimizle, kendi mücadelemizle.

Bunların 28 Şubat ve 15 Temmuz’la ne alakası var?

En ağır hezimet nedir, biliyor musunuz? Kendi davanızın, sizi yok etmeye ayarlı bir güç tarafından silah olarak kullanılması, başka güçler arasındaki hesaplaşmada bir araca dönüşmek. Ben de bunu anlatmaya çalışıyorum.

Terörle küresel mücadele böyle uygulandı. Afganistan böyle işgal edildi. Irak böyle mahvedildi. Suriye savaşı böyle pazarlandı.

Ve biliyor musunuz? 28 Şubat böyle bir müdahaleydi. 15 Temmuz saldırısı bu amaçla hazırlanmış bir saldırıydı.

Zihinlerimizi açalım derdindeyim sadece…

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
419 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...