logo

01 Mart 2019

Hindistan – Pakistan gerginliği


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Son günlerde Hindistan’la Pakistan arasında yeniden gerginlik yaşanıyor. Bu gerginliğin ortaya çıkmasına sebep olan gelişme ise Keşmir’de 14 Şubat’ta Hindistan’ın polis milisi konvoyuna yönelik olarak düzenlenen ve 44 polisin ölmesine neden olan eylem oldu. Normalde Pakistan bu eylemi kınadığını, hiçbir şekilde desteklemediğini açıkladığı halde Hindistan olaydan Pakistan’ın sorumlu olduğunu ileri sürdü.

Bu gerginliğin başlamasından sonra Suudi Arabistan Veliaht Prensi Pakistan, Hindistan ve Çin’i kapsayan bir ziyaret gerçekleştirdi ve Pakistan ile Hindistan’ı ziyaret etmesinin amaçlarından birinin de bu iki ülke arasında gerginliği azaltmak olduğunu ileri sürdü. Ancak anlaşıldığı kadarıyla Veliaht Prens MBS’nin girişimleri herhangi bir sonuç vermedi ki Hindistan hava kuvvetleri Pakistan’ın hava sahasını ihlal etmeye başladı. Bunun üzerine Pakistan hava kuvvetleri karşılık vererek Hindistan’ın iki uçağını vurdu ve bunlardan biri Pakistan tarafına düştü. Diğerinin de Hindistan tarafına düştüğü haberlerde geçti. Pakistan topraklarına düşen uçağın pilotlarının da Pakistan tarafından esir alındığı açıklandı ve görüntüleri de yayınlandı. Hindistan da misilleme olarak Pakistan uçağını düşürdüğünü iddia etti.

Tabii olayın bu şekilde karşılıklı uçakların düşürülmesi düzeyine varması bir savaş tehlikesinin ortaya çıkması olarak algılandı. O yüzden muhtelif ülkeler ve uluslararası mekanizmalar devreye girerek gerginliğin hafifletilmesi, meselenin görüşmeler yoluyla halledilmesi çağrısında bulundular. Bu arada bazı ülkeler de Hindistan’a desteklerini açıktan dile getirdiler. Pakistan yönetimi kendilerinin meselenin görüşme yoluyla çözülmesinden yana olduklarını ancak herhangi bir savaş tehdidine karşı da hazır olduklarını dile getirdi.

Biz burada şunu ifade edelim ki bu gerginlik Pakistan ile Hindistan arasında bu dereceye kadar varan ilk gerginlik değil. Daha önce de aynı derecede sıcak gelişmelerin yaşanmasına, uçak düşürme olaylarına kadar varan önemli gerginlikler yaşanmıştı. Ama sonrasında savaş olmadı. Savaş Pakistan’ın işine yaramayacağı gibi Hindistan’ın da işine yaramayacaktır ve sebep olacağı sorun çok büyük olacaktır. O yüzden bu iki ülkeden hiçbirinin savaşı tercih etmeyeceği kanaatindeyiz. Ancak Hindistan, Pakistan üzerindeki baskı ve tehdit gücünü korumak amacıyla bazen birtakım olayları bahane ederek ona karşı kılıcını çektiği oluyor.

Hindistan’ın Pakistan’la savaş ve sınır çatışmaları tecrübeleri de oldu. Ama bu savaşların ve çatışmaların hiçbirinde Hindistan, Pakistan’ı etkisiz hale getirmeyi ve istediklerini ona dikte etmeyi başaramadı. Bugün ise Pakistan geçmişe nispetle daha büyük bir savunma ve tehdit gücüne sahiptir. O yüzden Hindistan’ın artık savaşı öncelikli bir tercih olarak göreceğini düşünmeyiz. Ancak özellikle Keşmir’deki özgürlük mücadelesine sahip çıkmaktan, Keşmir davasını ulusal bir dava olarak görmekten vazgeçmeye zorlamak amacıyla ona yönelik tehditlerde bulunuyor. Bilhassa Keşmir’de bağımsızlık savaşı veren grupların gerçekleştirdiği eylemlerin arkasında Pakistan’ın yer aldığını iddia ederek onu mahkum etmeye ve ona karşı askeri tehdit organlarını harekete geçirmeye çalışıyor.

Hindistan, 2001 yılında gerçekleştirilen parlamento baskınının arkasında da Pakistan’ın yer aldığını ileri sürerek gerginliğin ortaya çıkmasına neden olan bir tavır sergilemişti. Oysa o zaman Pakistan’ın böyle bir baskını planlamış olduğunu gösterecek hiçbir işaret olmadığı gibi siyasi şartlar da bunu yapmasının çok mantıksız olacağını gösteriyordu.

Hindistan bunun dışında da kendi sınırları içinde yaşanan birtakım şiddet olaylarından dolayı Pakistan’ı sorumlu göstererek gerginliklere neden oldu.

(YENİ AKİT)

Etiketler: » » » » »
Share
563 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...