logo

24 Aralık 2018

Helmut Schmidt ve İslam dünyası


Hakan Albayrak
h.albayrak@gmail.com

10 Kasım 2015’te 96 yaşında bu dünyadan göçen eski şansölye (1974-82) Helmut Schmidt’in ölümü, Alman yüreklerini derinden sarsmıştı. Acıdan ziyade şaşkınlık vardı aslında. 90’lı yaşlarında bile zihin açıklığından hiçbir şey kaybetmeyip Almanya ve Avrupa’ya yol göstermek babında esaslı konuşmalar yapan, demeçler veren, makale ve kitaplar yazan siyaset bilgesi Schmidt’in eli hep üzerlerinde olacakmış gibi bir hisleri vardı da o hissi ancak Schmidt’i kaybedince hissedebilmiştiler sanki.

Dün, Schmidt’in 100’üncü doğum günüydü. Alman basınında müthiş bir Schmidt nostaljisi…

***

Peki, Schmidt’e hayran olan Almanlar, onun dediklerine ne kadar itibar ediyorlar(dı)? Ağzından çıkan her cümleyi bilgelik pınarından bir yudum gibi gördüklerini biliyoruz, ama pratikte gerçekten itibar ediyorlar (mıydı) Schmidt’in dediklerine? Meselâ İslam ve Müslümanlar konusunda?

Haftalık Die Zeit gazetesinde İslam ve Müslümanlara dair çok geniş kapsamlı bir yazı dizisinin koordinatörlüğünü yaptığı 1980’li yılların ortalarından beri Schmidt’in kamuoyu önünde tartıştığı temel meselelerden bir tanesi daima İslam dünyasıyla ilişkiler olmuştur (Diğerleri: Avrupa entegrasyonu, Asya-Pasifik perspektifi, günümüz Almanya’sının Alman tarihindeki müstesna yeri). Türkiye’de “Avrupa Birliği’ne üye olmamızı istemeyen eski Almanya Başbakan” olarak tanınan ve gerçekten de öyle olan Schmidt’in bu pozisyonu belki Haçlı zihniyetinin bir tezahürü gibi algılandı, fakat Schmidt aslında o zihniyeti değiştirmeye yönelik bir çabanın içinde oldu hep (Belirtmeden geçmeyelim: Schmidt, Yunanistan’ı da AB’de görmek istemiyordu).

Enver Sedat’tan duyduğunda kendisinin de şaşırdığını söylediği “Ehl-i Kitap” konusundan bahisle Batı’nın İslam konusundaki bilgisizliğine dikkat çekti mesela. 2008’de ABD’deki başkanlık seçimiyle ilgili bir televizyon programında, diğer katılımcılar Cumhuriyetçi aday John McCain’in “Irak’tan asker çekmek ancak kesin zaferden sonra gündeme gelmeli” görüşünün mü yoksa Obama’nın Amerikan askerlerinin canlarını önceleyen retoriğinin mi kamuoyunda daha fazla karşılık bulduğunu veya ABD’nin siyah bir başkana hazır olup olmadığını uzun uzun tartışırken, “Ben bir tek şeye bakıyorum: Adaylar, İslam’ı Hıristiyanlık yahut Yahudilik gibi meşru (legitim) görüp görmediklerine dair bir şey söylüyorlar mı? En önemli mesele budur ve ne yazık ki bu konuda söyledikleri hiçbir şey yok” diye kestirip attı. Her fırsatta demografik gerçeklere (İslam dünyasındaki hızlı nüfus artışına ve Avrupa’nın bununla baş etmesinin imkânsızlığına) dikkat çekip, hiç değilse demografinin hatırı için İslam dünyasıyla iyi geçinmek gerektiğini, aksi halde Avrupa’nın istikbalinin tehlikeye gireceğini söyledi. Müslümanların oldukları gibi kabul edilmeleri, özgün hallerine saygı gösterilmesi, Batılı ölçülerle yargılanmamaları ve ‘terbiye’ edilmeye kalkışılmamaları, katiyen kışkırtılmamaları gerektiğini vurguladı.

Hülasa, Almanya ve Avrupa’yı İslam dünyasının nazarında makul ve muteber kılmanın Almanya ve Avrupa için ‘varoluşsal’ bir mecburiyet olduğunu vazetti Schmidt.

***

Schmidt’in bu bakış açısının Almanlar –devlet ve kamuoyu- tarafından sahiplenilmesi şöyle dursun doğru dürüst anlamlandırılabildiğini söylemek bile mümkün değil maalesef. Belki algılanmadı bile.

100’üncü doğum günü münasebetiyle şu günlerde Alman basınında Schmidt’in bıraktığı siyasi ve entelektüel mirasla ilgili yazılardan geçilmiyor, ama hayati önem atfettiği İslam dünyasıyla ilişkiler meselesindeki duruşu hakkında -görebildiğim kadarıyla- tek satır yok. Çok ilginç.

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » » » » » »
Share
688 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...