logo

30 Ekim 2019

Harezm‘in nefesi


Taha Kılınç
t.kilinc@gmail.com

Hive‘ye gitmek üzere Buhara‘dan bindiğimiz ekspres tren, sonu gelmez bozkırların ortasında sessiz-sedasız ilerlerken, aklımda yine o hakikat vardı: Eski dönemlerde ulaşım ve iletişim bu kadar gelişmiş değilken, İslâm şehirlerine kolayca gidip gelmek adeta imkânsızdı. Dolayısıyla, ihtişamlı eserleri ve abideleri de çok az insan, dünya gözüyle görebiliyordu. Şimdi, birkaç saatlik uçak yolculuklarıyla kolayca ulaştığımız şehirlerimizde bulduklarımız ise, aslında geçmişteki görkemin silüetinden ibaret. Çeşitli nedenlerle günümüze ulaşamayan, mazinin akıntıları arasında yok olup giden, isimlerine ancak tarih ve mimari kitaplarında rastladığımız sayısız eser de cabası. İnternet ağları, elektrik kabloları, incik-boncuk satıcıları, müze turnikeleri, turist kalabalıkları, flaş patlamaları ve diğer pek çok engelin içinden geçerek, tarihimizi ve kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Ne kadar başarabildiğimiz meçhul.

İşin ilginç yanı, bugün elimizin altında duran bazı hazineler, tamamen garip tesadüfler sonucunda bize ulaşmış. Buhara‘dan ayrılmadan hemen önce, bunlardan birini ziyaret ettik: Sâmânîler devleti hükümdarlarından İsmâil Sâmânî‘nin (v. 907) türbesi. Tamamen briketten inşa edilen ve yapımı 943‘te tamamlanan türbe, zaman içerisinde sellerin sürükleyip getirdiği kum ve çamurların altında kalmış. 1220‘nin şubatında, Cengiz komutasındaki Moğol ordusu Buhara‘yı kuşattığında, korkunç yıkımdan geriye kalan birkaç binadan biri de -bu sayede- İsmâil Sâmânî türbesi olmuş. Harikulâde eser, 1934‘te Sovyet arkeolog V. A. Shishkin tarafından keşfedilmiş, iki yıllık yoğun bir kazının ardından ortaya çıkarılmış.

***

Günümüzde Özbekistan ve Türkmenistan tarafından paylaşılmış durumdaki Harezm bölgesi, klâsik dönemde, yetiştirdiği bilim adamları, âlimler ve sanatçılarla biliniyor. Ünlü matematikçi Ebû Cafer Muhammed Harezmî, tıp ve felsefe üstadı İbn Sinâ, astronomi, geometri ve matematik âlimi Ebû Reyhan Muhammed el Birûnî, “Araplara Arapçayı öğreten“ meşhur müfessir ve dil bilimci Ebu‘l-Kâsım Zemahşerî ve daha niceleri, bu bereketli toprakların insanlığa hediye ettiği değerler.

Harezm‘in diriltici nefesini İslâm coğrafyasının çok farklı köşelerinde bugün hâlâ hissetmek mümkün. Aradan geçen onca zamana ve türlü değişimlere rağmen, atılan tohumların asırlar sonra dev ağaçlara dönüştüğünü görmek, bugün hepimize heyecan ve umut veriyor. Israrla ve o günkü ödevlere odaklanarak çalışmanın, asla boşa gitmeyen bir amel anlamına geldiğini öğretiyor.

***

Moğol işgalinden sonra Harezm‘in merkezi haline gelen Hive‘nin batı kapısından girince, sizi mavi-yeşil-turkuvaz tonların ağırlıkta olduğu kalınca bir kule karşılıyor. İlk bakışta herhangi bir şeye benzetemeyeceğiniz bu yapı, 1843-1855 arasında Hive‘yi yöneten Muhammed Emin Han‘ın inşasını başlattığı devasa külliyenin minaresinin kalıntısı. Hemen yanı başındaki medreseye zeyl olarak yapımına girişilen minare, Muhammed Emin‘in isyancı kabileler tarafından öldürülmesiyle yarıda kalmış. 70 metre olarak düşünülen ancak 26‘ncı metrede inşaatı duran minareye “Kalta Minar“ (Küçük Minare) denmesinin sebebi bu.

1511‘den 1920‘ye kadar Hive‘yi yöneten hanlar arasında, en renkli ve hareketli hayata sahip olan Muhammed Emin Han, rakip Buhara Hanlığı‘yla mimari üzerinden boy ölçüşmek istemiş, ancak kader müsaade etmemiş.

Kalta Minar‘ın hikâyesi, akla ister istemez, İslâm coğrafyasının ta batı ucundaki bir başka yarım kalmış hikâyeyi getiriyor: Fas‘ın bugünkü başkenti Rabat‘ta, Muvahhid Sultanı Ebû Yûsuf Yakûb el Mansûr tarafından 1195‘te inşaatı başlatılan “dünyanın en büyük camisi“, Sultan‘ın 1199‘da ölümüyle yarıda kalmıştı. Caminin 86 metre olarak planlanan minaresi, 44 metrelik yarım haliyle bugün hâlâ ayakta.

***

Hive‘de mutlaka görülmesi gereken bir diğer eser, Cuma Camii. İlk hali 10‘uncu yüzyılda inşa edilen cami, bugünkü görünümüne 1780‘lerdeki restorasyonla kavuşmuş. İçindeki 213 ahşap sütundan 8 tanesi orijinal yapıdan günümüze ulaşmış. Caminin 42 metre yüksekliğindeki minaresine çıkmak ve Hive‘nin doyumsuz manzarasını izlemek mümkün.

Hive Cuma Camii, yine coğrafyanın en batı ucundaki bir başka abideyi, Kurtuba Camii‘ni canlandırıyor gözümde. Birinde ahşap diğerinde ise mermer sütunlar, caminin sembolü durumunda. Bir başka ortak özellik de, her ikisinin de bugün müze statüsünde bulunması.

***

Coğrafyamızı adımlarken zihnime üşüşen çağrışımlar, tarihin akışındaki çarpıcı vurguları daha belirgin hale getiriyor. Bir noktaya odaklanmak ve takılmak yerine, kuşbakışı bir merakla ufukları taramak… Yapmamız gereken, kesinlikle bu.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
384 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...