logo

21 Ağustos 2019

Haluk Dursun: Tuna boylarında dolaştı, Ahlat’ta toprağa kavuştu ​


Fatma Barbarosoğlu
f.barbarosoglu@gmail.com

Her nefesin bir nasibi var. Ağaçtan, kuştan, sesten, dosttan yana.

Her son nefesin de bir nasibi var. Hastalıktan, kazadan. “Üç gün peygamber döşeği” ya da geride kalanlara “biraz önce, daha demin” diye başlayan, gidişinin bu kadar ani oluşuna hayretler ettiren cümleler eşliğinde, terki dünya ediş var.

Kimine ölüm sel gibi gelir. Sel ile gelir.

Kimine ölüm hastalık ile gelir. Uzun uzun vedalaşma sahnesi sunar. Umudu umuda yaslandırır. Gâh “Yatana da zor bakana da” dedirtir; gâh “son iyilik” etiketi yapıştırır hastanın gülen yüzüne.

Ama hastalığın kollarında mola veren için, daima tesellinin ülkesi kurulur. Hasta tesellinin serin cümleleri ile hep “buraya” ait kılınır, “Allah’tan umut kesilmez” cümlesine şeksiz şüphesiz iman ile, bu dertten kurtulan nicelerinin hikâyesi iliştirilir.

Kimine ölüm otururken gelir. Bineceği otobüsü beklerken mesela. Bir yakınım böyle terk etti fani dünyayı. Gözünde güneş gözlüğü, elinde gazete. Öylece otururken.

Giden gitmiştir. Kalanlar şaşkınlıkla “Daha biraz önce…” diye başlayan cümleler kurar. Şaşkınlığına ikna ederse, sanki giden geri gelecekmiş gibi.

Kimine ölüm sabah namazını eda ederken secdede gelir. Sabah kalkmış, gusül abdesti almış, henüz ıslak saçları ile namaza durmuş, sonra secdede emanetini teslim etmiştir. (87 yaşındaki komşumuzun ölümü.)

Kimine ölüm kaza ile gelir. Beni en çok etkileyendir. Yakar, yaralar, boğar… Bedenin bütünlüğünü bozar. Son bir defa bakamazsınız gidenin yüzüne. “Bakma, aklında en iyi hali ile kalsın” diye engeller etraftakiler.

Teselli, gidenin belki de şehit olduğu ümidi üzerinden yeşerir.

Babamın babası, henüz 25 yaşında iken başına yıldırım düşer; ardında üç yetim bırakarak çeker gider bu dünyadan. Tabiatın bağrında başka hiçbir şeyi yakmayan yıldırım, onun bedenine girip çıkmıştır. Ne acıdır ki hayat arkadaşının ardında genç bir dul olarak kalan babaannem de, tam rahata erdiğinde, karşıdan karşıya geçerken trafik kazasında can verecektir.

Her ölümde kendi ölümümüzü tadarız. Öyle der Aristo. Her ölümde kendi hayatımızın sonunu da görür müyüz?

Biz dijital gündemlerin fanileri, bir ölüm haberi ile dönüp kendimize gelecek kadar şanslı değiliz artık.

Kültür Bakan yardımcısı, kültür tarihçisi, “coğrafyayı vatan eyleyen”, dünü güne, günü yarına teyelleyen Prof. Dr. Haluk Dursun’un ölüm haberi, Pazartesi gününün ikindi saatlerinde düştü gündeme. Ateş olarak düştü. Biraz önce yaptığı son konuşma paylaşılmıştı. Bir anısını anlatıyordu, Dicle Üniversitesi’nde yaptığı konuşmayı protesto eden bir kız öğrencinin kendisini ikaz edişini…

“Senin Dicle ile ilgili kitabın yok. Siz gidin, Tuna boyunda akıncı koşturun dedi. Dedim ki, haklısın. Fakat siz Dicle’nin kuzularısınız. Ve biz bundan sonra Dicle’nin kuzularını çakallara kaptırmayacağız.”

Merhum Haluk Dursun hoca gençlerin sorusunu da onlardan gelen ikazları da ciddiye alırdı. Mesuliyetini ciddiye alırdı. Ağaçları, kuşları, ırmakları, denizleri canından can bilirdi.

Son konuşmasındaki bu hatıra, “Ahlat’ı görmeden tarihi anlayamazsınız” cümlesi ve son nefesini Ahlat yolunda teslim etmesi, merhumun hayatının şifresi gibi, hayat kitabının son dipnotu gibi. Anadolu’nun ilk büyük şehri Ahlat, Türklerin Anadolu’ya giriş kapısı, merhumun gözündeki son resim olarak kaldı.

Merhum Haluk Dursun kalemi ile, kelamı ile, coğrafyayı vatan eylemek için, gençlere aidiyet bilinci vermek için çok çaba sarf etti. Nasip buraya kadarmış. Gittiği yerde melekler yoldaşı olsun. Allah rahmetini ziyade etsin. Amin.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
617 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...