logo

20 Temmuz 2019

Gençler AK Parti’nin dününe bakmıyor, bugününe bakıyor


Elif Çakır
e.cakir@gmail.com

4 Haziran genel seçimleri sürecinde kaleme aldığım “AK Parti ve gençler arasındaki makas neden açılıyor?” başlıklı yazımda, 16 Nisan 2017 referandumunda şehirli, eğitimli ve genç seçmen kitlesinin oyunu almakta zorlanan AK Parti’nin, yaklaşan seçimlerde de gençlerin oyunu almasının zor olacağını yazmıştım. (4 Mayıs 2018)

Bu dostane yazıya AK Partili dostlarımdan aşırı tepki gösterenler olmuştu. Tepki göstermelerini makul karşılamıştım zira gerçeği kabullenmek, gerçekle yüzleşmek zordur. Çünkü önlerinde duran, yüzleşmeleri gereken gerçek çocukları. Kirli yalı çetesinin emirlerindeki trollerini üzerime salmalarının sebebinin ne olduğunu söylemeye gerek yok.

AK Parti, dindar muhafazakâr ailelerin eğitimli genç bireylerine ulaşmakta zorluk çektiğini ve her geçen gün aradaki makasın açıldığı gerçeğini bilmiyor değildi.

Nitekim Taner Yıldız Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak katıldığı bir televizyon programında şunları söylemişti:

“Eğitim seviyesi arttıkça AK Parti’nin hitap ettiği alanın daha da daraldığını görüyoruz. Anketler de bize bunu söylüyor.” (16 Haziran 2013, Haber Türk)

“Eğitim seviyesi arttıkça AK Parti’nin hitap ettiği alanın daraldığını görüyoruz” diyen kişi AK Parti’de uzun yıllar bakanlık yapmış bir isimdi. Ve bu sözleri de AK Parti hükümetinin bakanı olarak sarf ettiğinin altını çizelim.

Şunun için…

Yani “Eğitim seviyesi arttıkça AK Parti’nin hitap ettiği alanın daraldığını görüyoruz” sözü var olan bir sorunun görüldüğünün ve kabullenildiğinin göstergesidir.

Çünkü Sayın Yıldız devamında “Bu sorunun çözümü için bir iletişim alanı oluşturduk” diyordu.

Sayın Yıldız’ın bu konuşmasının üzerinden beş yıl geçti; beş yılda iki yerel seçim, bir referandum, yenilenen 1 Kasım seçimleriyle birlikte üç genel, bir cumhurbaşkanlığı seçimi, bir yeni sisteme geçiş seçimi cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Ve İstanbul için iki kez sandığa gidildi.

Sayın Yıldız’ın söylediği daralan alanları çözecek “iletişim alanları” ya oluşturulmadı… Ya da oluşturuldu ancak (ki umarım oluşturulan bu ‘iletişim alanı’ yalı çetesi değildir) daralan alanları genişletmede başarı sağlayamadı.

Ki, AK Parti MHP ile ittifak kurmak zorunda kaldı. Ancak MHP ile kurduğu ittifak bile 16 Nisan referandumunu ancak bıçak sırtı geçirmeye yetti. 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimleri yine zar zor MHP ittifakı sayesinde alınabildi.

31 Mart yerel seçimlerinin ortaya koyduğu tablo bir dönem toplumun yüzde ellisinin oyunu almayı başaran AK Parti için oldukça vahim.

Yenilettiği İstanbul seçimlerini 806 bin oy farkıyla kaybeden AK Parti’nin artık hitap ettiği alanda daralmanın çok daha ötesine geçmeye başladığını söylemek mümkün.

Artık AK Parti’nin MYK toplantısında açıktan açığa “AK Partililerin çocuklarının AK Parti’ye oy vermediği” söyleniyor. Aslında bu sözün bir itiraf olduğunu kabul etmek lazım. AK Parti MYK üyeleri “bizim çocuklarımız bize oy vermiyor” diyemediği için “AK Partililerin çocukları AK Partiye oy vermiyor” cümlesi kuruyorlar.

Mevzu malumunuz. Hürriyet gazetesinden Abdülkadir Selvi, AK Partide İstanbul seçim sonuçlarının ele alındığı MYK toplantısında, Kadın Kolları Başkanı ve AK Parti milletvekili Lütfiye Selva Çam’ın “Kampanyamız kadınlarda ve gençlerde karşılık bulmuyor. AK Partililerin çocukları AK Parti’ye oy vermiyor” dediğini yazdı. (1 Temmuz 2019)

AK Parti’nin kampanyası kadınlarda ve gençlerde neden karşılık bulmuyor? AK Partililerin kendi çocukları neden AK Parti’ye oy vermiyor?

Peki ama neden?

AK Parti genç kuşağa neden ulaşamıyor? AK Parti’ye oy vermiş eğitimli kitleler neden AK Parti’den uzaklaşıyor?
Neden AK Parti’nin pırıltılı dönemlerinde siyaset yapmış isimlerin kuracağı yeni partiye umutla bakılıyor?

AK Parti yollar yaptı, köprüler yaptı, okullar yaptı, hastaneler açtı… Ancak AK Parti orada kaldı. 2002’den 2010’a kadar yaptığı “çağdaş, medeni Türkiye” tanımı ile bugün yaptığı “çağdaş, medeni Türkiye” tanımı arasında fark var. Dün çağdaş Türkiye’yi “gelişmiş demokrasi”, “hukukun üstünlüğü”, “temel hak ve özgürlükler” gibi kavramlarla tanımlıyordu. Bugün Çağdaş Türkiye’yi “yaptığı yollarla, köprülerle” tanımlıyor.

AK Parti, özgürlük, demokrasi özleminin artık bir avuç aydının değil bütün bir toplumun özlemi haline geldiğini görmüyor.

AK Parti, kendi on sekiz yıllık iktidarında, kendi dağıttığı tabletlerle dünyayla entegre olan, dünyadaki gelişmeleri takip ederek yetişen bu gençliği maalesef anlayamadı. AK Parti toplumun yüzde ellisinin oyunu partizanlıkla değil sempatizanlıkla aldığını görmüyor.

Bu gençliği kucaklayabilseydi ve Türkiye’deki “çoğunlukçu demokrasi”yi “çoğulcu demokrasi”ye dönüştürebilir bir kitlenin oyunu alırsa oyunu alamadığı kitlelerin de takdirini kazanabilirdi.

Çünkü bu gençlik, kavga dili istemiyor, siyasetçilerin biraz yüzü gülsün istiyor. Yüksek sesle bağıran siyasetçi profilinden yoruldu. Korku siyaseti değil umut siyaseti istiyor. AK Parti’nin geçmişte neler yaptığına bakmıyorlar, bugün neler yaptığına bakıyorlar.

(KARAR)

Etiketler:
Share
268 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...