logo

19 Aralık 2018

Ertuğrul Tekkesi’nde bir kuşluk vakti: Geçmişin gölgesi, geleceğin enerjisi


Fatma Barbarosoğlu
f.barbarosoglu@gmail.com

I –

Zaman ve mekan idrakinde/kullanımında belki de tarihin en baş döndürücü değişimini yaşıyoruz. Değişimin hızlı olduğu dönemlerde kurum ve kuruluşlar, değişende değişmeyenin ruhunu yakalama basireti gösterebildikleri, geçmişin tecrübesi ile geleceğin ufuk çizgisini birleştirebildikleri oranda yeninin doğuşu nispeten sancısız olur.

Geçmişten kopmak, geleceğe tutunmak, tarihin her döneminde zor olmuştur. Bugün, her zamankinden daha zor. Çünkü geçmişi nostaljik soslar ile yabancılaştırıyor, geleceği filin gövdesinden yakaladığımız yere göre tahayyül etmeye kalkıyoruz. Velhasıl fragmanlar çağında bütünü görmek giderek zorlaşıyor.

Değişim ne kadar hızlı olursa olsun, değişmeyen, bizim müminler olarak selamı çoğaltma yükümlülüğünü terk etmememiz olmalı. Eğitim, gelir seviyesi, yaş, cinsiyet, etnik kimlik farkı olmaksızın her birimiz mümin olarak selamı çoğaltmak, müminin mümine olan mesuliyetini yerine getirmek zorundayız.

Oysa… Zaman ve mekan idrakindeki değişim, mesuliyet duygusunu imha ettiği için sorunları bırakın çözmeyi, sorun alanlarını tasvir etmeyi bile başaramayacak bir basiretsizliğin içine düşüyoruz.

Çözüm için sorun alanının doğru tespit edilmesi ve farklı bakış açılarının verimli bir platformda değerlendirilmesi gerekiyor.

– II –

16 Aralık Pazar günü Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ertuğrul Tekkesi’nde “Münevverler Buluşması”nın 4.sünü gerçekleştirdi.

Gazetecilerin ve Diyanet mensuplarının davet edildiği toplantı yaklaşık 3 saat sürdü. Hayatın ritmi ve düzeneği değiştikçe, gözlemlerin, gözlemlerden yola çıkarak hazırlanacak yol haritalarının önemi daha da artar. Nitekim Pazar günü DİB yöneticileri ile gazeteciler arasında “imaj yönetimi, hasar denetimi” noktasında verimli bir istişare gerçekleşti.

Sayın Ali Erbaş, Cumhuriyet tarihi boyunca Tunceli vilayetinin ilk defa bir Diyanet İşleri Başkanı tarafından ziyaret edildiğini anlattı, izlenimlerini paylaştı. Orada hazır bulunan gazeteciler “O vakit Tunceli’de olmak vardı” hayıflanmasını yaşadı. Peki haber değeri taşıyan bu “haber” medyada yeterince ilgi görmüş müydü?

Sosyal medya çağında kurumlar yaptıkları çalışmaları kamuoyuna duyurmak noktasında zaman zaman yetersiz kalabiliyor. Bütün mecraların kendi diline uygun bir şekilde kullanılmaması, yapılanların yeteri kadar anlaşılıp takip edilmesine de engel teşkil edebiliyor. Nitekim Yeni Şafak Gazetesi yayın yönetmeni İbrahim Karagül, DİB’in yaptığı çalışmaların yeteri kadar tanıtılmadığını, bu tanıtımların sadece Türkiye ile sınırlı kalmaması, bütün İslam coğrafyasını dikkate alacak şekilde yapılması gerektiğinin altını çizdi. Tanıtım ile reklam arasındaki ince çizginin nasıl muhafaza edilebileceği elbette tekrar tekrar gözden geçirilmesi gereken bir husus.

Din dilinin güncellenmesi hepimizi yakından ilgilendiren bir konu. Hayatımıza dahil olan akıllı telefonlardan sonra zaman idraki bir hayli değişti. Sadece çocukların değil, yetişkinlerin de dikkatleri on dakikadan fazla sürmüyor. Hal böyle olunca vaazlarda, Cuma hutbelerinde aktarılmak istenen meselenin özünün ilk sekiz dakikada verilmesi neredeyse bir kaçınılmazlık. Sonrasında ise verilen bilgi farklı üsluplarla tekrar edilebilir.

– III –

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı projeler bağlamında toplantıda öğrenmiş olduğum bir çalışmayı sizlerle özellikle paylaşmak istiyorum. Konu cami mimarisi. Yeni yapılan camilerin gerek estetik özelikler gerekse mekânsal işlev noktasında ihtiyaca cevap vermediği, kadın cemaatinin gözetilmediği en çok şikayet edilen konuların başında geliyor. Camilerin işlevselliği noktasında şikayetler DİB’e yöneltilmekle birlikte esasında konu doğrudan DİB ile alakalı değil. Bildiğiniz gibi camiler genellikle hayır sever vatandaşlar tarafından cami dernekleri aracılığı ile yapılıyor. Hal böyle olunca irili ufaklı, ihtiyacı karşılayan/ karşılamayan, estetik değerlere sahip olan/ olmayan, cemaatin en tabi ihtiyaçlarını gideren /gideremeyen yüzlerce camii ortaya çıkıyor.

DİB konu ile ilgili kapsamlı bir araştırma yaparak Türkiye genelinde cami mimarisi için Kılavuz Kitap hazırlama çalışmalarına başlamış. Konu ile ilgili DİB Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü Haydar Bekiroğlu’ndan edindiğim bilgiler şöyle:

“Ülkemizde cami ve yapımı denilince ilk akla gelen kurum Diyanet İşleri Başkanlığı olmaktadır. Ancak ülke genelinde camilerin tamamına yakını hayır işleri kapsamında şahıslar, dernekler ve vakıflar tarafından yaptırılmaktadır. Ayrıca bu camilerin proje işleri de yine bu vakıf ve dernekler kanalıyla yürütülmektedir. Başkanlığımız caminin varlığından, ancak cami yapımı tamamlandıktan sonra din görevlisi talep edildiği zaman haberi olabilmektedir.

Bu itibarla, camilerin planlanması, projelendirilmesi, yapımı ve denetimi, işletme ve bakımı gibi hususlarda istenmeyen birçok sorunla karşılaşılmaktadır.

Bu sorunlar özetle:

* Cami-şehir ve medeniyet arasındaki bağ kopmakta, camilerin şehrin kimliğine etkisi modern yapıların gölgesinde kalmakta,

* Fen ve sanat kurallarından yoksun, estetik ve fonksiyonellik bakımından yetersiz camiler ortaya çıkmakta,

* Yapı güvenliği ve çevre duyarlığı olmayan camiler yapılmakta,

* Kadın, çocuk, genç, yaşlı ve engellileri yeterince dikkate almadığından toplumun tüm kesimlerini kuşatamayan camiler inşa edilmekte,

* Yerleşim alanlarında ya yetersiz sayıda cami ya da ihtiyaç fazlası cami yapılmakta,

* Camiler ya gereğinden büyük ya da ihtiyacı karşılayamayacak kadar küçük yapılmakta,

* İmar planlamasında kıble yönü dikkate alınmadığından, yeterli büyüklükte parsel bulunmasına rağmen çok küçük camiler yerleştirilmek zorunda kalınmaktadır.

Camilerin günümüz şartlarında yeniden ele alınarak, bu alandaki güçlü tarihi mirası özenle günümüze aktaran, güncel imkanları ibadethanenin ruhuyla bütünleyen, toplumun her kesimine hitap edebilen, sosyal ve kültürel kimliğin inşasına katkı sağlayan eserler haline gelmesi için Başkanlığımızca bir çalışma başlatılmış bulunmaktadır.

Bu itibarla, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Kurul ve Komisyonlar oluşturulmuştur.”

DİB günün ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmalar yapıyor, projeler üretiyor. Peki vatandaş olarak bize düşen nedir? Öncelikle her birimiz cami cemaati olma bilincimizi kuvvetlendirmek zorundayız. Fakirle zenginin, genç ile ihtiyarın, eğitimli ile eğitimsizin tek karşılaşma mekanı camilerimiz.

Bendeniz maalesef ancak Ramazan-ı Şerif’te iyi bir cami cemaati olabiliyorum. Mahallemizdeki Camiinin kadınlar kısmı muhteşem. Hem alt katta, düz ayak, Kur’an kursu olarak kullanılan bölüm kadınlara ait hem de üst katta (asansörle çıkma imkanının olduğunu söylemeliyim) kadınlara ait bir bölüm var. Temiz, geniş, pırıl pırıl. Teravih namazlarında kadınlar erkek cemaatin en az iki misli. Ama her camii bu özelliklere sahip değil maalesef. Cemaatin ihtiyaçlarını belirlemek noktasında üzerime düşen vazifeyi yerine getirmek için sosyal medya hesabımdan takipçilerime, “Camilerin hayatımızdaki yerini ve önemini kuvvetlendirmek için fikrimizi yoralım. Sizce günümüzde Camilerde neler olmalı?” sorusunu yönelttim.

Sosyal medya hesabına gelen cevaplar, DİB’in Gazi Üniversitesi’ne 11.09.2017 tarihinde yaptırmış olduğu “Camilerin Kullanım Sonrası Değerlendirilmesi Anketi”nde yer alan başlıklarla uyumluydu.

Cevapların tamamını burada paylaşmama imkan yok elbet, fakat gelen cevaplardan bir kaç tanesinin değişimin ruhunu özetlediğini söylemem gerekiyor. Mesela, özellikle kadınların daha temiz lavabo ve mescit bulma imkanı olduğu için AVM’lerdeki mescitleri tercih etmek zorunda kalmaları.

Başlığa gelince… Geçmişten, gölgesinde dinlenmek ve tefekkür etmek üzere istifade edelim. Gelecek inşası için kullanmamız gereken enerjiyi, nostaljik hülyalarla tüketmeden, verimli zaman ve mekan kullanımı için fikrimizi yormaya gayret edelim.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » » » » » »
Share
463 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...