logo

04 Ocak 2019

Endişeye mahal yok: Dindarlaşmıyoruz!


Elif Çakır
e.cakir@gmail.com

Türkiye’nin güvenilir araştırma şirketlerinden olan KONDA dün, 2008 ile 2018 yılları arasında çeşitli alanlarda karşılaştırmalar yaptığı 10 yıllık toplumsal değişim raporunu yayınladı.

Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’de ateist oranı yüzde 1’den yüzde 3’e yükselirken, kendini inançsız olarak tanımlayanların oranı yüzde 1’den yüzde 2’ye çıkmış.

Yine anket sonuçlarına göre, kendisini dindar olarak tanımlayanların oranı yüzde 55’ten yüzde 51’e gerilerken, başörtüsü oranı yüzde 52’den bir puanlık artış göstererek yüzde 53’e yükselmiş. İnançlı olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 31’den üç puanlık bir artışla yüzde 34’e yükselmiş ve oruç tutanların oranı da yüzde 77’den yüzde 65’e gerilemiş.

KONDA’nın yaptığı araştırmanın sonuçları ne anlatıyor ve nasıl yorumlamalıyız?

İki şey söylenebilir.

Laiklerin korktuğu çıkmadı: AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana, elleri yüreğinde panik halde yaşayan endişeli modernleri, sekülerleri ve laikleri müsterih olabilirler, AK Parti iktidarının 17. Yılında Türkiye’de dindarlık oranında azalma var!

2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birlikte AK Parti’nin iktidarda kalıcı olduğu anlaşıldıktan sonra “Türkiye Malezya olacak”, “Türkiye İran olacak”, “AK Parti bütün ülkeyi gerekirse zorla dindarlaştıracak” diye ortalığı ayağa kaldıranlar da müsterih olabilirler…

Zira, araştırma şirketlerinin son üç yıldır yaptığı bütün araştırmalarda “Türkiye’de dindarlığın düşüşte” olduğu sonuçları çıkıyor. Buna ilahiyat fakültelerinin özelde yaptırdığı anketler de dahil.

Üzerinde düşünülmesi ve uzun uzun sebepleri üzerinde tartışılması gereken hususu işe şudur:

17 yıldır iktidar kadrolarının dindar kişilerden oluştuğu bir dönemde, normal olanı ülkede dindarlık oranında artış olması gerekirken böyle bir sonucun çıkıyor olması.

İktidar sadece “dindar gençlik istiyoruz” demekle kalmıyor dindar bir neslin yetişebileceği bütün imkanları oluşturuyor. Neredeyse düz lise kalmadı denilecek kadar artan imam hatip liseleri açılıyor ve anne babaların çocuklarını imam hatip liselerine göndermeleri teşvik ediliyor. İlahiyat fakülteleri hakeza öyle…

Dini yaşama, inanca dair herhangi bir yasak olmadığı gibi bugün dindar kesim daha avantajlı durumda.

Peki hal böyle iken, nasıl oluyor da her geçen gün dindarlık oranı düşüyor.

İki sebep olabilir.

Araştırmaya katılan denekler “dindar” kavramının anlamını tam olarak bilmiyorlar.

Ya “dindar” kavramının anlamını gerçekte bildikleri için kendilerini o kavramın içinde hissetmiyorlar…

Vahim olanı şu: Eğer dindarlık oranında düşüşü sağlayan gençler ise o zaman durum hepten vahim demektir.

Kendi çocuklarımıza bu dönemin muktedirleri olarak, İslami cemaatleriyle, akademisyenleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, rol model olarak sunulanlarıyla İslami ve ahlaki değerler konusunda iyi örnek olamadığımızı ve iyi bir sınav veremediğimizi gösterir.

Sadece gençlerimize değil bütün topluma…

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » » » »
Share
1272 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...