logo

07 Haziran 2019

Ekonomi bile düzelir


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

Adalet mülkün temelidir.’

Mahkemelerde, riyasetin arkasına denk gelecek şekilde yazılı olan bu cümle, ilk söyleyenin maksadına uygun olarak mı yorumlanıyor?

İlk söyleyen?

Ben Hazret-i Ömer diye biliyorum. Belki o da başkasından işitmiştir. Yani, onun da bildiği ve çok önem verdiği kadim bir ilke olabilir, ‘Adalet mülkün temelidir.’

Mahkemelerdeki yazının altında ‘Atatürk’ imzası var. Benim açımdan bir tartışma mevzuu değil.

Bir insanın, bir ilkenin ilk vaz edeni, ilk telaffuz edeni olması önemlidir tabii. Ama ilkeyi içtenlikle benimsemesi daha önemlidir.

Söz, söyleyeni kim olursa olsun kendi başına güzel ve bir hakikati ifade ediyor.

Mülk, ‘sahip’liği, ‘egemen’liği, ‘hükümran’lığı ifade eden bir kelime.

Biraz güncelleyerek, ‘yönetme’yi, ‘yönetim’i bu kavramlara ilave edebiliriz.

Hadi biraz da siyasileştirelim.

‘İktidar’ kelimesi de ‘mülk’ün anlam alanına dahildir.

Doğal olarak, şuraya varmamız gerekiyor.

Yönetmenin esası, yani temeli, adil olmaktır.

Teoride durum çok kötü değil.

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı her yerde yazılı ve sözlü olarak vurgulanıyor.

Ama, bir ilkenin bir yere yazılmış olması uygulamadaki ‘realite’yi ne kadar değiştirir?

Uygulamalar, -başkasına karışmam- beni bu ilkenin doğru yorumlanıp yorumlanmadığı konusunda şüpheye düşürüyor.

Yönetmenin esası, adaleti üreten sistemi kontrol etmek ve ‘kullanma’ imkanını elinde tutmak mıdır?

Biliyorum, bu anlama gelmiyor.

Fakat sanki böyle algılanıyor.

Nedir ilkenin çarpıtılarak anlaşıldığını düşündüren uygulamalar?

En çarpıcı olanlar, darbe dönemleri, ‘ara rejim’lerdeki yargı uygulamaları.

Hepsinde… 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta yargı kullanılmadı mı?

Fetö de, ‘yargı’yı, ‘mülk’ü ele geçirmenin bir vasıtası olarak ittihaz etmedi mi?

15 Temmuz’daki darbe teşebbüsünden sonra ‘olağanüstü’ bir hal yaşadık.

Bu hal, bazı olağanüstü uygulamalara, dolayısıyla mağduriyetlere sebep olmuştur.

Ama, ‘olağanüstü’nün ‘olağan’laşması adalet açısından bir nakısa getirmez mi?

Üretilen adaletin ‘kalite’si çok hayati bir mesele değil midir?

Bazı insanların, bazı yöneticilerin bu meseleleri mesele edinmesi daima temenni edilecek bir şeydir.

Ramazan’ın son günlerinde Külliye’de sunulan ‘Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni bütün bu ifade ettiğim düşünceler zihnimde olarak takip ettim.

Esasa taalluk eden bazı unsurlar var, strateji belgesinde.

Mesela, hukuk fakülteleri üniversite sınavlarında ilk 190 bine giren öğrencileri kabul ediyormuş. Bundan böyle hukuk öğrencileri ilk 100 bine girenler arasından seçilecekmiş.

Bu düzenleme yapılırsa, insan kaynağında bir kalite artışı gerçekleşebilir.

Hukuk fakültelerinin 5 yıla çıkarılması düşünülüyor. Bu beş yıl doğru kullanılırsa elbette faydalı olur.

Savcıların açtığı davalarda şüphelilerin yüzde 52’si hakkında ‘kovuşturmaya yer olmadığına’ karar veriliyormuş.

Yargı huzuruna çıkması gerekmediği halde çıkanların oranı çok yüksek değil mi?

Savcı, kamunun ‘müddei’si, ‘şüpheli’lerin hasmı olarak algılanıyor. Avukat ise, bir çok durumda, şüpheli’nin yardakçısı, su ortağı olarak.

Bu algının değişmesi, ‘savunma’nın bir ‘hak’ olduğu kanaatinin pekişmesi adalet nosyonuna uygun bir gelişme olurdu.

Strateji belgesinde bu yönde teklifler var. Ama henüz savcı ile hakimin satüsünü eşitlemese bile birbirine yaklaştıracak adımlar yok.

Avukatlar Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘yeşil pasaport’ müjdesine daha çok alaka gösterdiler. Adeta ayakta alkışladılar. Demek ki somut ‘iyileştirme’ vaatleri daha etkili.

Çocuk suçlarındaki yargı sürecinin insanileştirilmesi de belgenin hedefleri arasında.

Tutukluluk sürelerinin kısaltılması, tutukluluğun istisnai olması, ifade özgürlüğünün geliştirmesi…

Bunlar ‘adalet’i düze çıkarmak için kafi değilse de -adaletin kemale ermesinin daha çok çaba ve daha çok zaman gerektireceğini kabul etmemiz lazım- ‘adalet’ kavramına bakış açısının en azından kağıt üzerinde doğru olduğunu, ‘sorun’un bilindiğini düşündürebilir.

Adalet mülkün temeliydi değil mi?

Adalet tamam olunca, geri kalan eksikler tamamlanır.

Ekonomi bile düzelir.

Yeter ki kağıt üzerinde kalmasın, uygulansın.

(KARAR)

Etiketler:
Share
431 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...