logo

17 Temmuz 2019

* “Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz.” Erdoğan’ın bu sözü, devlet aklıdır, mücadele yöntemidir, duruşudur. * Dik durmasaydık Gezi terörü de, 15 Temmuz da başarılı olacaktı. * Akdeniz’de bir jeopolitik harita çiziliyor. Türkiye bu haritaya müdahale edecektir.


İbrahim Karagül
i.karagul@gmail.com

“Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz!”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözü, Türkiye’nin üzerinde yürüdüğü yolun çerçevesini, güzergâhını, varacağı yeri belirliyor.

Coğrafyamızda ve dünyada esen sert fırtınalara karşı bir devlet aklını, refleksini, mücadele yöntemini, duruşu belirliyor. Bu söz, Türkiye’nin devlet felsefesinin ana aksını oluşturuyor. İç politikadan ekonomiye, güvenlik politikasından dış politikaya kadar bir ilkeyi ifade ediyor.

EKONOMİK SAVUNMA HATTI: TERBİYE ETME DÖNEMİ BİTTİ

Bu ilkeyi, dışarıdan gelen ekonomik saldırılarla mücadelede görüyoruz. Türkiye geri adım atmıyor, baskılardan korkup diz çökmüyor, direniyor, tedavisini arıyor, yeni kapılar açıyor, yeni pazarlara yöneliyor.

Ekonomik ambargo ya da saldırılarla bir ülkeyi terbiye etme yöntemi, bu ilke yüzünden iflas etmiştir. Eğer yumuşarsak, geri adım atarsak bu, ekonominin düzelmesiyle değil, ülkemizin rehin alınmasıyla, heba edilmesiyle sonuçlanacak, bir yıkım hazırlanacak, bu biliniyor.

Buradan hareketle bir ekonomik savunma hattı, direnç hattı oluşturuluyor. İçeride buna yönelik “uyum” eksenli değişimler yapılırken dışarıdan gelen dalgalarla mücadele için hazırlıklar yapılıyor, küresel ticaret savaşının doğurduğu boşluklar doldurulmaya çalışılıyor.

PATRİOT’LAR İÇİN YALVARIYOR OLACAKTIK. BİZİ SAVUNMASIZ BIRAKACAKLARDI. AMAÇ BUYDU.

Savunma alanında da “dik duracağız, dikleşmeyeceğiz” ilkesi üzerinden hareket ediliyor. ABD’nin bütün baskılarına, Avrupa veya NATO’nun bütün baskılarına, içerideki “cephe”nin bütün baskılarına rağmen Türkiye, hava savunma sistemleri konusunda geri adım atmadı.

S400 tartışması iç politik meseleye dönse de, bütün Batı’nın müdahale ettiği bir meseleye dönse de Türkiye dik durdu. Ve S-400’ler geldi, gelmeye devam ediyor.

İçeriden korkutanlara bakılsaydı, ABD’nin ambargo tehditlerine bakılsaydı, bu süreç çoktan sona erecek, Türkiye bugün hâlâ Avrupa başkentlerinde Patriot dileniyor olacaktı.

Onlar vermeyecekti, teknoloji aktarmayacaktı ve ülkemiz, Suriye’nin kuzeyinde, Doğu Akdeniz’de, Ege’de savunmasız bırakılacaktı. Çünkü amaç buydu. Amacın bu olduğunu, Türkiye’yi savunmasız bırakmak olduğunu 15 Temmuz’da en kanlı haliyle gördük çünkü.

“ABD İLE Mİ ÇATIŞACAĞIZ” DİYEREK İÇERİDEN KORKUTANLAR BU KUŞATMANIN PARÇASIDIR..

“Dik durup dikleşmeme” meselesini Suriye’nin kuzeyinde de gördük. ABD ve müttefiklerinin Türkiye’yi çevreleme operasyonunun en kapsamlı projesi bu bölgede uygulandı. İran sınırından Akdeniz’e uzanan terör koridoru aslında bir “Türkiye Cephesi”ydi ve Suriye topraklarında yüzlerce kilometre boyunca bu cephe için olağanüstü yığınaklar yapıldı.

“İçerideki ortaklar”ın da yardımıyla Türkiye’nin bu kuşağa müdahalesi engellenmek istendi. 15 Temmuz’dan önce “kuşağın” Türkiye tarafı FETÖ’cü komutanlarla güvenceye alınmıştı.

“ABD ile mi çatışacağız” diye korku salanlar oldu. Ama Türkiye dik durdu, terör kuşağının Akdeniz’e açılan kapısı Fırat Kalkanı ve Afrin Operasyonu ile kapatıldı.

Şimdi doğu kapısı Pençe gibi operasyonlarla kapatılıyor. Türkiye yine dik duruşunu sürdürecek, iki kapısı da kapatılan terör kuşağının birkaç bölgeden beli kırılacaktır. İşte o zaman bakın kimler sahaya çıkacak, ABD ve PKK adına korku pazarlayacak, zihin karıştıracak.

AKDENİZ’DE BİR JEOPOLİTİK HARİTA ÇİZİLİYOR. TÜRKİYE BU HARİTAYA MÜDAHALE EDECEKTİR.

“Dik durup dikleşmeme” ilkesini şimdi Doğu Akdeniz’de izliyoruz. Suriye’nin kuzeyinden bizi çevrelemeye çalışanlar, kuşatmayı Akdeniz’e uzattı. Doğu Akdeniz’e hemen bütün Batılı ülkeler savaş gemileri taşıdı.

Doğalgaz pazarlığı, sondaj krizi, açık ve örtülü anlaşmaların dışında bütün bu ülkeler Türkiye’nin karşısında ortak cephe kurdu. Enerjinin ötesinde bir jeopolitik harita çiziliyor aslında.

Türkiye, yalnızlığına rağmen hiç geri adım atmadı. Kendisi de sondaja başladı. Sismik ve sondaj gemilerini bölgeye gönderdi, çalışma başlattı. ABD ve İsrail’in örgütlediği, bölge ülkelerinin katıldığı bu cephenin, Ege adalarını füze üslerine döndürmeleri, askeri tatbikatları, ambargo arayışları Türkiye’nin gözünü korkutamadı. AB’nin önceki gün aldığı “cılız” yaptırım kararına karşı Türkiye dördüncü gemiyi de bölgeye gönderme kararı aldı.

Yine ABD, Türkiye’ye ambargo kararı için iki kez basın toplantısını iptal etti. Onlar da ambargo kararı alabilir, bu beklenebilecek bir şey. Ama bu da Türkiye’yi yumuşatmayacaktır. Dik durmak öyle bir şeydir çünkü.

DİK DURMASAYDIK GEZİ TERÖRÜ, 15 TEMMUZ BAŞARILI OLACAKTI.

Eğer Erdoğan, yakın çevresi, ekibi, onunla omuz omuza yürüyen milyonlar dik durmasaydı Gezi terörüyle hükümet devrilecek, Türkiye AB’ye rehin verilecekti. Eğer dik durulmasa, korkulsa ve yumuşansaydı 17-25 Aralık başarılı olacak, 15 Temmuz başarılı olacak, bugün Türkiye’nin sokaklarında iç çatışmalar yaşanıyor olacaktı.

Eğer yumuşasak, ürksek, tedirgin olsak, sinsek ve “yalvarır” pozisyon alsaydık, terör, dışarıdan aldığı büyük destekle bugün bütün ülkeyi çok daha ağır biçimde vuruyor olacaktı.

Eğer irademizi Atlantik çevresine teslim etseydik, FETÖ ve PKK bugün Türkiye’de ortak yönetim kuruyor olacaktı, ülkemiz yüz yıl sonra bir kez daha büyük bir çöküşe sürüklenecekti.

YUMUŞAMAYACAK, YUMRUĞUN SIKI OLACAK, GÜCÜNÜ BU TOPRAKLARDAN ALACAKSIN..

Eğer dik durmasaydık; Türkiye son on yıldaki büyük yükselişini gerçekleştiremeyecek, bugün hâlâ Batı kapılarında para dileniyor olacak, İran sınırından Ege’ye kadar bütün güneyde ülkemizi hareket edemez hale getirmiş olacak, bu dönemde Ankara’da hükümetler gelip gidecek, iç istikrarsız alabildiğine yayılacak, Batı’dan gelen ütün müdahaleler sonuç doğuracak, Türkiye paçavraya çevrilmiş olacaktı.

“Dik duracaksın ama dikleşmeyeceksin.” Yumuşamayacak, ezik olmayacaksın. Yumrukların sıkı olacak, gücünü bu topraklardan bu milletten alacaksın. Tarihin derinliklerinden hareket edecek, geleceğe öyle yol alacaksın.

Gücünü bu topraklardan almayanların korkularını paylaşmayacaksın. Yüz yıl sonra başlayan “büyük hesaplaşma”nın aslında bir kader olduğunu, bu eşiğin ancak bir dirençle aşılacağını bileceksin. Bu dirence karşı sahayasürülenlerin arkasında kimin aklı olduğunu, nasıl bir Türkiye hayal edip planladıklarını bileceksin.

FIRTINA NEREDEN GELİRSE GELSİN, TARİHİN AKIŞI DEĞİŞTİ BİR KERE..

Bundan sonra ne gelirse gelsin, ne fırtınalar eserse essin, ağlamadan, sızlamadan, yalvarmadan, diz çökmeden sadece mücadele ile üstesinden gelinebileceğinin farkında olacaksın.

Bunu Suriye’nin kuzeyinde gördük, ekonomik mücadelede görüyoruz ve göreceğiz, Doğu Akdeniz’de görüyoruz, S400 meselesinde gördük, gelecekse ambargolarda da göreceğiz.

Çünkü yüzyıllık kuşatma, yüz yıllık mücadele, yüz yıllık hesaplaşma, yüz yıllık meydan okumayla yüzleşiyoruz. Fırtınalar ne kadar sert eserse essin, bu yol yürünecek, içeriden ve dışarıdan gelen saldırı dalgalarına göğüs gerilecek, bu ülke bunun üstesinden gelecek, biliyoruz.

Çünkü tarihin akışı değişti bir kere.. Kimse bu yükselişi durduramaz, biliyoruz.

MERHAMET DİLENİRSEK MAHVOLURUZ. ÖNCÜLER DİRENECEK MİLLET YÜRÜYECEK.

Yalvarırsak, merhamet dilenirsek küçülürüz, mahvoluruz bunu da biliyoruz. Elini nereye uzatırsan o kadar güçlüsün, zor oyunu bozar dönemindeyiz. Sadece biz değil, bütün dünya böyle bir dönemi yaşıyor. Güce, kararlılığa yatırım yapma dışında hiçbir seçeneğimiz yok.

Ve Türkiye bunu yapıyor. Böyle de devam edecek. Öncüler dik durdukça, devlet dik durdukça, iktidar alanlarını yönetenler dik durdukça millet de dik duracak. Çünkü Anadolu topraklarındaki bin yılımız bu felsefeye dayalı. Bu siyasi genetiğe dayalı.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
351 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...