logo

30 Eylül 2019

Devletin pejmürdeliği


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

İstanbul’da yeterli toplanma alanı var mı?

Ben devlet değilim. Bu soruya şöyle bir cevap verebilirim.

Eğer enkaz altında kalmamışsan, sen, karın, çoluğun çocuğun, annen, baban, kardeşlerin sağ ve salimse, bulursun bir toplanma alanı. Bulamazsan da bulamazsın, sığışırsın bir yere, dünyanın sonu değil.

Ama yaşadığın bina, ya da çalıştığın işyeri veya önünden geçtiğin bina üstüne yıkılmışsa, senin için dünyanın sonudur.

Toplanma alanına ihtiyacın yok.

Bulabilirlerse bir kabre koyarlar seni.

‘Seni’ dediğime bakma, hepimiz için geçerli bunlar.

İnsani tepkilerimiz var.

“Kaçmış depremin şiddeti?”

“5,8’miş.”

“Hımmm. 5,8 yıkıma sebep olmaz.”

Bazıları depremle kaşarlanmış gibi konuşur. Sanki senelerce depremci dükkanında çalışmış!

“İyi sallandık ama!”

Sanki herifi salıncakta annesi salladı!

Bazıları samimi.

“Çok fena sallandık.”

“Çok korktuk.”

“Çok korktum.”

Bunlar hep depremi atlattıktan sonra söylenebilecek sözler.

Depremi atlatamadıysanız, sizin için bu fani alemdeki sorunlar bitmiştir. Yorumlar da bitmiştir.

Sizden sonrakiler münakaşaya devam ederler.

“GSM operatörleri sınavı kaybetti!”

“Belediye çuvalladı!”

“Devlet çuvalladı!”

Deme imkanına sahip olanlar, depremi atlatabilenlerdir.

Farkındayım, oldukça katı, acımasız, asap bozucu gerçekler.

Bu gerçekleri yumuşatmak, katlanılır hale getirmek daha ciddi şeyleri konuşmakla mümkün olur.

Fakat bakıyorum devlet de vatandaş da işin o tarafına fazla bakmak istemiyor.

Belediye çalışıyor mu, toplanma yeri var mı, AFAD depreme hazır mı, depremden sonra elektrikler kesilir mi, doğalgaz çalışır mı, trafik tıkanır mı?

Çünkü işin o tarafına bakmak devlete de vatandaşa da ciddi işler yüklüyor.

Nedir işin o tarafı?

Bize büyük deprem ikazı 1999’da yapıldı.

1999’da içinde yaşadığımız binaların depreme uygun olmadığını ve 20-30 bin insanımızın bundan dolayı can verdiğini öğrendik.

Devletimiz, yetkililerimiz bundan dolayı hiç utanmadı.

Deprem paraları ne oldu, deprem vergileri nereye harcandı sorularına karşı bile duyarsız devlet.

Sembolik olarak bir Veli Göçer bulduk, cezaevine attık, müsterih olduk.

Ey devlet! O yıkılan evlerin hemen hepsi senin yaptığın mevzuata uygun inşa edilmişti, mevzuata uygun olmayanların da denetim sorumluluğu sendeydi.

Bu insanların ölümünde en büyük pay senin. Sen ihmal ettin, sen gevşek davrandın, sen ciddiye almadın

Bari bundan sonra kendine bir sorumluluk yükle.

Hadi geçmişi değiştiremiyorsun, geleceği düzeltmeye çalış.

O yıllarda, yani 1999’da, “Uzun iş” diye düşünüyordum “Bütün binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi.”

Ne kadar uzun iş?

Bana sorulsaydı, “İyi çalışılsa belki 20 yılda biter” derdim. Aklımdan böyle süreler geçiyordu.

İşte, geçti 20 yıl.

Devlet, ne yaptı 20 yılda?

Kevgire dönmüş bir kentsel dönüşüm. Saçma sapan, ne tarafından tutsan eline gelir.

Bina stoğumuz nasıl?

Berbat! İstanbul’un 3’te ikisi depreme dayanıksız.

Devletin görünür bir yerine bu pejmürdeliği yazmak lazım.

Peki, geçen hafta deprem oldu. Bir şey de yıkılmadı. Sadece birkaç bina hasar gördü bir minarenin de tepesi düştü.

Şimdi ne yapmak lazım?

Geçen 20 senede yapılmayanı yapmak için kolları sıvamak lazım.

Belki vakit vardır. Belki beş on senede ortalığı toparlayabiliriz. Ne kadarını toparlasak o kadar iyi.

Bu, dua yerine de geçer. Umulur ki çabaladığımız için Allahu Te’ala bize merhamet eder.

Evet, dua kalp ile yapılır.

Ama fiili dua diye de bir şey vardır.

Depremin fiili duası, binaları depreme dayanıklı hale getirmektir.

Ama bizim kafamız böyle düşünmeye müsait değil.

Deprem, sanki sağcı solcu ayırıyormuş, parti farkı gözetiyormuş gibi politik prizmalardan geçirilmiş deprem tartışmaları.

Aman, fiyakamız bozulmasın.

Böyle giderse bozulacak!

(KARAR)

Etiketler:
Share
316 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...