logo

‘Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez’


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

Kerkük’e nasıl susamışız. Türkü vesilesiyle birkaç cümle sarf ettim nasıl sökün etti Kerkük yaranı.

Demek ki ara sıra anmak lazım. Türküler iyi hoş ama, türkülerle yetinmemek lazım.

Bu arada, Kerküklü Yılmaz Terzi, Altın Hızma türküsündeki bir yanlışımı düzeltti. Bazı Kerküklülerin okumalarına bakarak tercih ettiğim söyleyiş doğru değilmiş. ‘Senüv haktan dileğim’ değil, ‘Seni Haktan dileyim’ dememiz gerekiyormuş.

Yılmaz Terzi’ye teşekkür ediyorum.

Kerkük’e bir daha selam edip türkülerdeki şiire dönelim.

Şu Yozgat Sürmelisi var ya. Belki de türkülerimizin en oturaklısı, en dört başı mamurudur.

Derleyeni Nida Tüfekçi’dir de… Hangi yorgun ve yaralı adam yaktı bu türküyü?

Çünkü ‘Benim dert çekmeye dermanım mı var?’ az dert ile söylenemez.

“Kaşın çeymelenmiş gözün üstüne/Havada bulutun ağdığı gibi”

‘Ağmak’ çoktan unutulurdu şu türküler olmasa.

Çeymelenmeyi de karineden çıkarıyoruz. Bulut nasıl yükseliyorsa havaya, öyle…

Türkünün her tarafı güzel… Fakat ben en çok sonunu seviyorum.

“Yozgat’ı sel almış Soğluğu duman/Sıdkınan seviyom billahi inan

Ölüp de kabire girdiğim zaman/Ben susuyum kemiklerim söylesin”

Sevda nasıl işlemiş garibin iliklerine… İman gibi!

***

Dert söyletiyor. Hem nasıl söyletiyor.

Sözlerini okumak tesir etmeyebilir. Ama doğru bir ağızdan dinleyin, sarhoş olursunuz. Yine Erzurum.

“Bala serhoş, bala serhoş/Beşikte bala serhoş

Hana bir nalbant gelmiş/Mıh vurur nala serhoş”

İlk dinlediğimde olur mu böyle bir şey demiştim.

Burası girizgah. Sizi sersemletiyor. Belki de sizi daha derinlerdeki yareye hazırlıyor:

“Oğul oğul bu haber ne haberdir?/Sinem gabar gabardır

Bir yanım gurt guş yemiş/Bir yanım bihaberdir.”

Neydi ki şairin derdi?

Ah! Yarelerin dilini bilebilseydik!

***

Bir Aşık Veysel’imiz var.

Hüznü ses yapmak mümkün olsaydı, o ses Aşık Veysel’in sesi olurdu.

Şu son kurduğum cümlenin arkasında bir hatıra duruyor.

Ramazan’ın hatırası. Türkü bahsi açıldı açılalı Ramazan Dikmen’i anmamıza vesile çıkıyor.

Diyordu ki Ramazan… “De Gaulle öldüğü zaman Fransız radyosunda Aşık Veysel’in türküleri çalınmış.”

Eğer doğruysa bu, demektir ki hüznün sesi her yerden tanınabilir. Yeter ki işitecek kulağın olsun.

Hangi türküyü çalmıştır acaba Fransız radyosu?

“Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın”ı feryad eder gibi söylüyordu Aşık Veysel.

Belki de odur.

Bugün söz dertten açıldı. Aşık Veysel’i hatırıma getiren de o ‘dert’ türküsüdür:

“Anlatmam derdimi dertsiz olana

Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez.”

‘Derdin kıymeti’ ha?

Şiirin tam ortası değil mi burası?

Aşık Veysel’in gözsüz gördüğünü dört gözü de açık olduğu halde, görmeyen ne çok insan var şu alemde!

Dert sadece Erzurum’da, Sivas’ta, Yozgat’ta mı var?

Bir gün, bizim köyde ev yeri kazıyoruz. Ağasar’da, Düzköy’de.

Yanımızda pilli bir radyoda dertli bir türkü çalıyor.

“Karadır kaşların ferman yazdırır/Bu dert beni diyar diyar gezdirir

Lokman Hekim gelse yaram azdırır/Yaramı sarmaya yar kendi gelsin.”

Komşumuz Ayşe teyze, yaşlı kadın, öleli çok oldu, Allah Rahmet etsin, kulak kabarttı türküye.

“Uşağam” dedi, “Bu nere türküsü?”

“Bilmiyorum teyze” dedim, “Aşağıların türküsü.”

Bizim köyler yüksek olduğu için, Ankara, İstanbul, Zonguldak… o taraflara ‘aşağı’ denir.

“Uyy uşağam” dedi, “Aşağılarda da mı var sevdalık?”

Rumeli’de, Ege’de, Şam’da, Bağdat’ta, Trablus’ta… Her yerde var. Dert de sevdalık da.

Rumeli’nin hüznünü erbabı bilir.

“Kemirir gönlümü bir sinsi firak” sade Estergon için değil, bütün Rumeli için gerçektir.

Bu günü şu dertli Rumeli türküsünü hatırlayarak tamamlayalım.

Bilirsiniz, “Arda boylarında kırmızı erik.” Ağıt gibidir.

“Alıverin feracemi annecim giysin

O gıymatlı İsmail’e kendisi gitsin”

Nasıl ağır bir yaradır? Nasıl ağır bir sitemdir?

Hani adettir ya, türkü gönderilir, türkü armağan edilir.

Bu türkü de Rumeli türkülerinde hüzün yoktur diyenlere gitsin!

(KARAR)

Etiketler:
Share
601 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...