logo

Cinayetin son perdesi Riyad’da kapanmamalı


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin ortaya çıkan her detay ve her yeni bilgi yaşanan şeyin cinayetten öteye vahşet olduğunu gösteriyor. Hayal edilmesi çok zor ve bu yüzden planlanması akıl almaz bir vahşi cinayet…

Son olarak Suudi Arabistan Başsavcılığı’nın yaptığı açıklama da bu unutulmaz cinayetin kamuoyunca bilinen hikayesini teyid ediyor. Veya etmek zorunda kalıyor.

Ne var ki olayın kriminal bilgileri Suudi Arabistan devletinin bir vatandaşını, kendisini en güvenli hissedeceği yerde katletmesini izah etmiyor. Cinayet için İstanbul’un hangi cüretle tercih edildiğini de anlatmıyor. Suudi Başsavcı’nın olayın ilk emir verici olduğu yönünde güçlü şüphelerin odağında olan Veliaht Prens’i koruyacak bir silsileyle açıkladığı bilgiler bu yüzden gerçeğin ortaya çıkması açısından işe yaramıyor. Hasılı, baştan beri olayı örtbas etmek ve küçümsemek yolunda yeni bir girişimin olmaktan gayrı başka bir anlam ifade etmiyor.

Kaşıkçı’nın konsolosluğa geldiği gün ve saatte Arabistan’dan 15 kişilik bir heyetin geldiği gerçeği ortadayken ve onların cinayeti gerçekleştirip, delilleri yok ettikleri bilinirken bunun bir kaza yahut da en yukarıdan emir alınmadan yapıldığını söylemek örtbastır.

***

Gelgelelim bundan sonra ne olacağına…

Türkiye’nin bu saatten sonra adli soruşturma adına yapacakları sınırlıdır ve hatta uluslararası hukuk açısından yapacak birşeyi de kalmamıştır. Suudi hükümeti olaya karışanları yargılamak için iade etmez, edemez de…

Öte yandan Suudilerin yapacağı da belli olmuştur. Cinayet takımından seçecekleri isimleri cezalandıracaklar ve bunu da dünyaya bir duyarlılık olarak sunacaklar. Yani, meselenin Suudi Arabistan kısmında yapılacaklar da belli oldu.

Şu halde;

1-) İnfaz emrini veren otorite hala karanlıkta kalıyor. Bu ismin ortaya çıkması için bir soruşturma imkanı kalmıyor. Ki, Suudi başsavcı bunun Velihat Prens olmadığını açıklayarak o bahsi kapattı. Başka türlüsünü söyleyebilir miydi? Elbette hayır.

2-) Olay yeri olarak İstanbul’un seçilmesinin siyasi ve diplomatik maliyeti de ortada kalıyor. Türkiye için onur kırıcı olan bu durumun bir bedeli ödenmiyor. Görüldüğü gibi iki ülke ilişkileri gayet sağlıklı bir şekilde devam ediyor. ABD’nin vakaya yönelik dikkati iyice azaldığı için Türkiye bir parça da yalnız kalmış durumda; bunu da ekleyelim.

Kaşıkçı cinayetinin nihai kararını Suudi devleti vermemeli. Bunu temin etmenin yolu var bu da baştan beri söylediğimiz gibi uluslararası bir komisyon kurulmasından geçiyor. Nitekim, Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu da bu seçeneği dile getirdi.

Komisyonu kurmak için bir öncü girişim gerekiyor ve bu görev de vak’a yeri olan Türkiye’ye düşüyor. Dünyayı cinayete ilişkin detaylarla bilgilendiren ve sürece en çok hakim ülke olarak Türkiye komisyon kurulması için hareket geçmelidir. Böylelikle hem eylemin amacı, hem failleri ve hem de emri veren isim ortaya çıkartılabilir. Ciddi bir çalışma sayesinde cinayet yapanın da yaptıran da yanına kar kalmaz. Böylelikle, dünyanın Kaşıkçı’ya karşı ahlaki borcu ödenmiş olacağı gibi, Türkiye de onurunu hedef alan bu eyleme gereken cevabı vermiş olur.

Umarız, karanlık kapılar altında ilenen bu vahşi cinayet geçiştirilerek ve örtbas edilerek karanlığa terkedilmez.

(KARAR)

Etiketler:
Share
316 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...