logo

21 Haziran 2019

CHP’ye yönelen küskünlere dair


Hakan Albayrak
h.albayrak@gmail.com

Geçmişte AK Parti seçmeni olup da 31 Mart seçimlerinde sandığa gitmeyen veya başka partilerin (CHP dahil) adaylarına oy veren İstanbullu “küskünler”, 23 Haziran’da yenilenecek olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde nasıl hareket edecek?

Benim tanıdıklarımdan bazıları “Çok kızıyorum, ama CHP’nin önünün açılmaması için bu sefer bağrıma taş basıp AK Parti’ye oy vereceğim” diyor, bazıları “Çok kızıyorum ve CHP’nin önünün açılması pahasına bu sefer de AK Parti’ye oy vermekten geri duracağım”.

İkinci grupta, evvelki seçimde eli CHP’ye gitmediği halde şimdi CHP adayı Ekrem İmamoğlu’na oy vermeye niyetlenen kimseler de var. Bunlardan bazıları, “CHP’nin önünün açılması pahasına”nın ötesine geçip, CHP’nin önünün açılmasını arzu eder oldu. Bu yönde propaganda bile yapıyorlar. Benim empati kabiliyetimi aşan bir hal.

Konu, ‘İstanbul’a hangisi daha iyi hizmet eder; Binali Yıldırım mı Ekrem İmamoğlu mu?’ konusu olmaktan çıktı. Aslında hiç olmadı zaten. İstanbul seçimlerinde konu, başından beri, ‘Erdoğan/AK Parti irtifa kaybedecek mi etmeyecek mi, CHP irtifa kazanacak mı kazanmayacak mı?’ konusu. AK Parti bu süreçte kendisine irtifa kaybettirecek her şeyi yaparken, irtifa kazandıracak veya hiç değilse irtifasını korumasını sağlayacak şeylere pek yanaşmadı. CHP ise bu süreçte kendisine irtifa kazandıracak her şeyi yaparken, irtifa kaybettirecek şeylerden uzak durmaya çalıştı. Hiç şüphesiz, CHP’nin stratejisi daha akıllıca (“daha”sı fazla). Peki, CHP’yi tercihe şayan kılmaya yetiyor mu bu? Temel hak ve hürriyetlerin ayaklar altına alınmasından, askerî vesayet ve darbelerden, hukuksuzluktan, yolsuzluktan, şovenist saplantılardan, siyasi ve iktisadi buhranlardan yaka silkip özgürlük ve adalet için, hakiki demokrasi ve hukuk devleti için, dürüst yönetim için, istikrar ve refah için destekleye geldikleri AK Parti’ye artık bu ihtiyaçlara cevap vermekten uzaklaştığını ve evvelce çözüm ürettiği konularda şimdi problem ürettiğini düşünerek tepki duyanlar, aradıklarını CHP’de mi bulacaklar?

Dün diyebileceğimiz kadar yakın bir geçmişte laikçi asabiyetin siyasetteki en büyük kalesi olan, demokratik hukuk devleti ilkesini hiçe sayarak Kemalist askerî cuntaların yıkıcı faaliyetlerine çanak tutan ve demokratik süreçlerin yargı darbeleriyle sabote edilmesini sağlayan; 17-25 Aralık sürecinde menfaatlerini FETÖ’nün menfaatleriyle tevhit eden ve “AKP”den intikam naraları atan; 15 Temmuz darbecilerine doğru dürüst tavır koymayan veya bir ara koyar gibi olduğu tavırda sebat etmeyen; Suriyeli muhacir meselesinin başından itibaren kamuoyunu muhacirlere karşı kışkırtan ve bunu halen sürdüren (üstelik yüzbinlerce Suriyelinin katili olan diktatör Beşşar Esed’e yakın duran); bu arada yolsuzlukla mücadele ve doğru dürüst bir ekonomi yönetimi konusunda ümit verici bir geçmişi de olmayan CHP’den bahsediyoruz yahu! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son zamanlarda geleneksel CHP’li reflekslerini kontrol etmeye ve muhafazakâr kesimin gönlünü kazanmaya yönelik gözle görülür bir gayret içinde olması, İmamoğlu’nun da geleneksel CHP çizgisi dışında bir profil çizmesi önemli; ama bunlardan hareketle yepyeni, bambaşka bir CHP ile karşı karşıya olduğumuz söylenemez ki. Yüzeyde gördüğümüz bu değişim emareleri ne kadar derine iniyor veya inecek? Bütün toplum kesimlerini sahici bir demokratik hukuk devleti çerçevesinde kucaklama anlayışı CHP teşkilatında ve tabanında ne kadar yaygınlaşabildi veya yaygınlaşabilecek? Asırlık paradigmasından vazgeçebilecek mi, millet çoğunluğuna ‘Fransız kalma’ hallerinden kurtulabilecek mi CHP gerçekten? Dün bir, bugün iki; olgunlaşacağı varsa hele bir olgunlaşsın bu süreç, ondan sonra konuşalım.

CHP’nin yepyeni bir hal aldığı söylenemese de, yepyeni bir hal alma ihtimalinin bulunduğu elbette söylenebilir; ama ona bakarsanız AK Parti’nin eski haline dönmesi de ihtimal dahilinde. AK Parti’nin eski haline dönmesi mi daha zor, yoksa CHP’nin yepyeni bir hal alması mı? Bence ikincisi. Yıllarca Türkiye’yi birbirinden müthiş açılımlarla parlak ufuklara taşımış olan AK Parti’nin halihazırdaki sorunlu haline bir müddet daha -o sorunlu hali değişinceye veya doğru dürüst bir alternatifi ortaya çıkıncaya kadar- katlanmak mı daha riskli, yoksa Türkiye’yi on yıllar boyunca karanlığa gömen ve bidayetten beri sorunlu olan halini değiştirme istidadı çok su götüren -üstelik FETÖ’yle mücadelenin hayatî önemini idrak etmekten çok ama çok uzak görünen- CHP’yi iktidar adayı olacak kadar güçlendirmek mi? Bence yine ikincisi.

AK Parti yola böyle devam ettiği müddetçe, bu gidişten memnun olmayan AK Parti seçmenlerinin bir alternatif aramaları tabiidir; fakat o alternatif CHP değil. CHP’ye oy vererek ve verdirerek AK Parti’yi zafiyete uğratmak suretiyle gerçek alternatifin ortaya çıkıp yükselmesini kolaylaştıracaklarını hesap edenlerin hesabı da hesap değil. Ya CHP -müttefiklerinin yardımıyla- iktidarı zorlamasını sağlayacak ve söz konusu alternatif potansiyelini de zayıflatacak bir rüzgâr yakalarsa?

Şu konuştuğunuz şeylere bak! Koca AK Parti’nin düştüğü ve bizi düşürdüğü hale bak!

Neyse… 23 Haziran seçiminin hayırlara vesile olmasını temenni ederim vesselam.

(KARAR)

Etiketler:
Share
519 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...