logo

Çankaya’nın bahçesinden Manisa’ya


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

Merhum Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde belki de en önemli ekonomik yatırım inisiyatifi Ford otomobil fabrikasının Türkiye’ye getirilmesi meselesiydi. Fabrikanın Gölcük’teki SEKA arazisinde kurulması büyük tartışma konusu olmuştu. Hem çevre örgütleri hem de siyasi muhalefet fabrikanın kurulmaması için büyük direnç göstermişti. Koç Holding’in ortaklığıyla kurulacak fabrika neredeyse Türkiye’ye sokulmayacaktı. Bu girişim için dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz hakkında “Devletin malını peşkeş çekiyor” diye Meclis’te soru önergeleri verilmişti. Neticede Demirel bugün bile hafızalarda yer eden o cümleyi söyleyerek tartışmaları bitirdi ve fabrikanın kurulmasını sağladı: Ford fabrika için yer bulamıyorsa gelsin Çankaya’nın bahçesini vereyim!

Kişi başı milli gelirin 2 bin dolar seviyesinde olduğu ülkede bu tavır gerçek bir vizyondu. Nitekim o fabrika yıllar içinde Türkiye’nin otomotiv üretimi ve ihracatında lokomotif kuruluş oldu ve bugün övündüğümüz ihracatın olmazsa olmaz bir unsuru haline geldi. O gün, kalabalığa karışıp Demirel’e karşı çıkanlardan birisi olarak şimdi ne kadar büyük bir hizmet yapıldığını görüyorum. Hayırla yad etmemek, o gün verilen kararın önemini takdir etmemek mümkün değil.

***

Bugün de yine bir Alman otomotiv markası Türkiye’de fabrika kurma kararı veriyor. Yirmi yıldan uzun süre sonra bir büyük marka Türkiye’ye, Manisa’ya geliyor. Ekonominin içinde bulunduğu küresel güvensizlik tablosu ve özellikle de doğrudan yatırım probleminin ileri düzeyde olduğu bir dönemde VW’nin bu tercihi çok önemlidir. Özellikle otomotiv sektöründe yakalanan ivmenin devamı açısından kalıcı bir başarı olarak kaydedilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu süreçteki kişisel gayretini de kayda geçirmek gerekir.

Sadece bir yatırım kararını değil, Ford’dan Volkswagen’e bir zihniyet değişimini de yaşıyoruz. O dönemde kamuoyu ayağa kalkıyordu şimdi ise doğru olan yapılıyor ve herkes sessizce bu yatırım kararının son dakikada değişmemesini temenni ediyor. 4 bin kişinin çalışacağı ve yılda 300 bin otomobil üretim kapasitesiyle yılda 4 milyar doların üzerinde ihracat katkısı sağlayacak dev bir proje için Türkiye’nin seçilmiş olması memnuniyet yaratıyor.

Yerli ya da yabancı her türlü yatırımcıyı ve girişimciyi devlet malına göz dikmiş menfaat grupları olarak gören anlayış yerini tam da merhum Demirel’in anlayışıyla “Gel de istersen bizim bahçeye gel” davetine bırakıyor.

Türkiye’nin tek çıkış yolu sınai üretimdir ve dahası bu alanlarda rekabet edebilecek bir vizyon yakalayabilmektir. Teknolojide, dijital sahada üretmek ve yarışmak mecburiyetindeyiz. Keşke, Almanların yanında bir fabrikada da yerli otomobil projesi mümkün olsa… Veya keşke yerli yazılım şirketleri küresel marka liginde yer bulmaya başlasa…

Türkiye, sanayi ve teknolojiye yabancı bir ülke değil ama kapasitesinin çok altında kaldı ve ikinci gruba; yani fason ve ara mal/yedek parça üretimine mahkum oldu. Bütüncül bir perspektif koyamadığı için de dünyayla arasındaki makasın açılması karşısında çaresiz kaldı.

Geç kaldığımız için bu yarışa dahil olmaya şimdi çok ihtiyacımız var. Nereden başlasak isabet olacak. Başladığımızı bitirmek şartıyla…

(KARAR)

Etiketler:
Share
261 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...