logo

17 Haziran 2019

Bir maskeli oyun olarak hayat


Yasin Aktay
y.aktay@gmail.com

“Hayat genel olarak bir tiyatro oyununa benzer. Hepimiz bu oyuna kendimize yazılmış rolleri oynamak üzere, bu rol için gerekli kostümleri özenle giyerek, gerekli maskeleri de takarak katılırız” der sosyolojide dramaturji ekolünün öncüsü Erving Goffman.

Ve ekler, insanlar aynı anda birkaç rol birden oynayabilir. Bir doktor hastasıyla muhatap olduğunda ona karşı bir doktordan beklenen kalıp davranışları da sergilemeyi ihmal etmez. Kendi aile bireylerine davrandığı samimiyet yerine sergilediği mesafe araya bir maske koymaktadır. Hastasından ayrıldıktan sonra bütün laubaliliğine, rahatlığına geri döner.
Ancak bu rahatlığın içinde de başka rolleri dolayısıyla başka maskeler takabilir. Bir doktor aynı zamanda bir baba veya anadır da. Hastasına yaptığı rolden sıyrıldığında ve çocuklarına döndüğünde onlara karşı da bu sefer babalık veya anneliğin gerektirdiği rolleri, bu rolün gerektirdiği kostümü ve maskeyi takınır. Çocuğuna bir yabancı gibi veya bir arkadaş gibi değil bir anne veya babanın gerektirdiği jestlerle, mimiklerle ve söylemlerle konuşur.

Bu konuşma hastalarla olan konuşmadan daha gayrı resmi gibi görünse de aslında onda da aile içindeki statüye uygun bir rol ve maske vardır. Aslında bu açıdan bakıldığında hayat içinde herkes bir tür sahnede yaşamaktadır ve her sahnenin bir sahne-arkası vardır.

Ancak sahne-arkası da her zaman oyundan uzak değildir. Sosyal ilişkilerin tamamına yakını bu sahne düzenini yansıtmaktadır.

İnsanların bize oldukları gibi davranmalarını biz bile istemeyiz. Bir doktorun beyaz önlüğü olmadan ve boynunda aslında çoğu kez bir işe yaramayan stetoskopu olmadan bizi karşılaması bize de ciddiyetsizlik gibi görünür. Bir profesörün de insan olduğunu ve onun da insani özellikleri, zaafları olduğunu biliriz, ama onları bizim karşımızda sergilemesini beklemeyiz, istemeyiz. Sergilediğinde profesörlüğe özgü karizmasını çizdirmiş olur.

Kişinin toplumda sahip olduğu statüye uygun olarak üstlendiği rolü oynama konusundaki başarısı veya farklılığı bir tür sahne performansı olarak değerlendirilebilir. Bir öğretmen kendisini sahnede izleyen öğrencilerine sadece enformasyon aktarmakla meşgul olmaz, bu bilgiyi aktarırken öğretmenden beklenen bir kişiliğin, bir rolün sahne performansını da ortaya koymasıdır. Bunun için mesela kendi özel hayatını, öğretmenliğinin dışındaki kişisel özelliklerini öğrencilerinden gizlemesi beklenir.

O, sahnede herhangi bir insan gibi değil bir öğretmen ideal-tipinin ete kemiğe bürünmüş performansını sergilemek üzere, bu sınırlar içinde davranması gerekir. Bunu bütün sosyal varlık kategorilerine, ister bir meslek mensubu biri olarak, ister aile içindeki konuma uygun olarak, ister erkek ve kadın cinsiyetleri olarak, ister siyasal süreçteki konumlara uygun olarak tekrar tekrar düşünebiliriz.

Bütün bu statülerde insanlar birbirlerinden doğal olmalarını asla beklemezler. Olduğu gibi görünmek bir erdem sayılsa bile kimse rol arkadaşının doğal, olduğu gibi, kendisine yüklenmiş rolüne yakışmayan bir tarza davranmasını beklemez. Babasından çocukça roller görmek istemez, siyasetçiden hiçbir sorun çözemeyen aciz bir söylem duymak istemez. Bir çok yerde kadınlar kocalarından mutfağa girip kendilerine yardım etmelerini bile beklemez ve istemezler, çünkü bunu yaptıkları takdirde toplumun çok iyi yüklemiş olduğu rollerin birbirine karışmış olacağını hissederler.

Dolayısıyla herkes diğerlerinden kendi rollerine uygun davranışlar bekler ve bu role uygun olmayan bir davranış geldiğinde bu hemen sırıtır, süreç aksar, toplumda bir aykırılık görünür. Sadece bu bile toplumda aslında ciddi bir mutabakatın, ortak bir anlayış zemininin var olduğunu ve güçlü bir biçimde işliyor olduğunu gösterir.

Goffman, hayat oyunu içindeki bu rol performansını Gündelik Hayatta Benliğin Sunumu isimli kitabında bu minvalde tasvir eder. Ona göre aslında toplumsal hayatta benliklerini sunarken insanlar kendileri hakkındaki izlenimleri idare etmenin yollarını ararlar. Kendileri hakkındaki izlenim hakkında bir farkındalığı vardır insanların, bu farkındalık seviyeleri arasında çok fark olsa da. Herkes aynı farkındalık düzeyine sahip değildir elbet. Ancak insanlar kendi rollerini üstlenirlerken, o rollere uygun izlenimler hakkında zaten kalıp bazı farkındalıklara sahiptirler ve bütün sosyal hayat insanların birbirlerine karşı bu rollerini gösterme telaşı içinde gerçekleşir.

Goffman’ın bu kitabı ilk ve temel kitabı Metis Yayınları tarafından Barış Cezar’ın güzel Türkçesiyle çevrilip yayınlanmış. Sosyoloji, sosyal psikoloji ve genel olarak toplum düşüncesi açısından önemli bir kazanımdır. Aslında daha yeni zamanlarda Heretik Yayınları tarafından yayınlanmış diğer üç kitabı için işe koyulmuştum, ama bu ilk kitabından başlayayım dedim. Diğer iki kitabından da nasipse sonra bahsedelim.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
513 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...