logo

05 Şubat 2019

Bilmeden konuşmak, bilerek susmak


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

Bilim ve bilgi bizim sosyal kültürümüzde çok övülür fakat pek az itibar görür.

Araştırmayla elde edilecek bilgilere ihtiyaç duymadan ahkam kesmeyi çok severiz.

Aynı madalyonun öbür tarafında başka bir sorunumuz vardır: “Bilirken susmak!”

Bu deyimi Ömer Dinçer’den aldım. Prof. Ömer Dinçer AK Parti iktidarının ilk yıllarında başlayıp yarı yolda bırakılan idari reform çalışmalarının müellifiydi, 2011-2013 arasında Milli Eğitim Bakanıydı; son yayımlanan kitabının adı “Bilirken Susmak”tır.

Farklı görüşlere, eleştirilere, ezber bozacak bilgilere karşı tahammülsüzlüğün avam dilindeki ifadesi “konuşma lan!”dır.

Her dönemde bazen şunların, bazen bunların başına gelen vahim gerçeklerdir bunlar. Bugün sosyal medya kampanyalarıyla icra ediliyor bu.

Okumadan bilmek!

Devlet Kurumu TUİK’in 2017 verilerine göre, Türkiye’de kişi başına kitap okumaya ayırılan süre günde ortalama yalnızca bir dakikadır! Televizyona günde 6 saat, internete 3 saat ayırıyoruz.

İnşallah internette çoğunluğumuz haber ve bilgi arıyordur.

Türkiye’de düzenli kitap okuyanların oranı neredeyse binde bir… Bu oran, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21, Japonya’da yüzde 14, ABD’de yüzde 12 civarında.

UNESCO’ya göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86’ncı sırada!

En büyük 20 ekonomiden biriyiz ama okumada 86, hukukta 102. sıradayız!

Türkiye’de ‘hiç gazete okumam’ diyenlerin oranı yüzde 37, ‘hiç kitap okumam’ diyenlerin oranı ise yüzde 53’tür!

Gazete tirajlarının vahim düzeyle düşmesinin bir sebebi internetin rekabetidir ama diğer sebebi, gazetelerin büyük çoğunluğunun tek sesli hale getirilmesidir. Bu sorunu iktidar yanlısı bazı kalemler de yazdı zaten.

Halbuki toplumda merak uyandırarak zihinleri açmak için hem sorgulayıcı eğitim, hem çok sesli bir politik iklim lazımdır.

Cemil Meriç ne demişti?

Merhum Cemil Meriç sağın da solun da düşünen beyinlerinin saygısını hak etmiş bir bilge ve düşünürdü. Kitleleri coşturan sloganların “çılgın sürülerin savaş çığlığı olduğunu” belirtir. Fikir hayatında, sırf düşünceleri yüzünden gördüğü zulümleri anlatan Meriç, “kanun hiçbir itizale göz açtırmamış” diye yazar, itizal yani farklı, aykırı düşünmek…

Bilgilenme karşıtı bu psikolojiye Cemil Meriç “obskürantizm” diyor, “her aydınlığı yangın sanarak söndürmeye kalkmak” diye tanımlıyor, “en büyük düşmanımız”ın bu olduğunu söylüyor:

“Kâh Batıcılık olmuş, kâh Batı düşmanığı. Her izm onun himayesinde sahneye çıkmış. Bu yedi ceddi yabancı âlüftenin dilimizde adı yok, Batı ‘obskürantizm’ demiş…”

Obskürantizm yeni sözlüklerde ‘bilmesincilik’ diye tercüme ediliyor.

Şemseddin Sami 1882’de yayınlanan Fransızca lügatinde bugünkü dille “eğitimin yayılmasının aleyhinde bulunanların fikir ve yolu” diyordu.

Bugün Türkiye’de herkes eğitimin yaygınlaşmasını istiyor, eğitimin hayli yaygınlaştığı da bir gerçek. Fakat zihinlerdeki “obkürantizm”in aşılmasında 21. Yüzyılın seviyesine henüz ulaşamadık.

Bilgiye susamak, bilgilerle, verilerle ayrı bir konu ve hayli gerilerdeyiz.

Bilenlerle bilmeyenler

Dindarlığın hayli yaygın olduğu bir toplumuz, değil mi? Kuran-ı Kerim, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” diyor. Buna göre, Müslüman toplumlarda bilginin gelişmesi gerekirdi değil mi?

Mehmet Âkif 1913 yılında, bu ayeti verdikten sonra şöyle devam ediyordu:

Olmaz ya… Tabiî… Biri insan, biri hayvan!
Öyleyse cehalet denilen yüz karasından

Kurtulmaya azmetmeli baştanbaşa millet.
Kâfi değil mi yoksa bu son ders-i felaket?

Âkif’in “felaket” dediği şey, Balkan Harbi’nde Meriç nehrine kadar tüm Rumeli’yi kaybetmemizdi.

Sokak sloganları bu olayı, “İttihatçılar geldiler yıktılar” diye anlatabilir. Fakat hezimetin asıl sebebi, Sırp, Yunan ve Bulgarlarda modern eğitimin yaklaşık üç kat fazla olmasıydı; onlar “cehalet”ten kurtulmuşlar, zihinleri açılmış, özgüvenleri artmıştı…

21. yüzyıldayız, eğitim rakamları büyümekle birlikte uluslararası sıralamalarda iyi değiliz.

Kendimize soralım; eleştirel düşünmeyen, sormayan, sorgulamayan bir toplumda demokrasinin “denetleme ve dengeleme, fikir ve ifade hürriyeti” gibi değerleri gelişebilir mi? Yabancı sermaye, yatırım, teknoloji başarılabilir mi?

Bilerek konuşalım, insanlar özgürce konuşsun vesselam.

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » » » »
Share
633 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...