logo

16 Mart 2019

Avrupa’nın kara delikleri


Ayşe Böhürler
a.bohurler@gmail.com

Bugün Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki iki camiye yapılan saldırı sonucu Başbakan Ardern’in tanımladığı şekliyle sadece Yeni Zelanda için değil aynı zamanda dünya için de karanlık bir gün oldu. Müslümanların nüfusun % 1 ‘ini oluşturduğu Yeni Zelanda’da 40’tan fazla kişinin ölümünün sebepleri Avrupa’da esen sağ rüzgarlarda aranmalı. Daha önce Amerikan- Avrupa sağ akımlarının sanal dünyasında, Müslüman nefretini körükleyen bloglar Danimarka’da 77 cinayet ile Andreas Beivnik’i kahraman haline getirmişti. Breivnik’in hapiste okuduğu manifesto bir başucu metni olmuştu. Dahası, Breivnik hapiste düşüncelerinin çok daha fazla geliştiğini ve cinayetlerden asla pişman olmadığını söylerken de sanal dünyada Müslüman karşıtı kitlenin de lideri konumuna geldi.

Yer altında Müslüman düşmanlığını yayan sitelerin ve blogların isimleri arasında Viyana kuşatmasından ilham alanlar bile olduğuna bakılırsa bu işin ucu ne yazık ki yine bize yani Osmanlı- Avrupa çatışmasına kadar uzanıyor. Nitekim Yeni Zelanda saldırganı da bir Breivnik hayranı ve yaptığından da hiç pişman değil.

Görüyoruz ki, Yeni Zelanda Avrupa kara kıtasının bir parçası olmasa da Avrupalı kültürünün bir parçası. Avrupa’dan yükselen Müslüman düşmanlığı bu uzak diyarda da kendisine taraftar bulmuş görünüyor. Ya da, belki de bir test yapıldı. Sakinliği ve çok eğitimli nüfusuyla bilinen bir ülkede Müslüman katliamı yapmanın akislerini merak eden birileri var. Hatırlayacak olursak, Danimarka’da karikatür krizi çıkaran gazetenin genel yayın yönetmeninin “Biz Müslümanların nasıl tepki göstereceğini test etmek için yaptık” ifadesi Danimarkalı Antropolog Peter Hervik ile yapılan bir röportajda yer almıştı…

İlgilenenler bulabilir.

DANİMARKA 2019…

Geçen hafta Danimarka Kopenhag’daydım, mültecilerle ilgili bir çekim yaptım, topluma entegrasyonlarına, nerede, hangi işlerde, hangi koşullarda kendilerine yer bulabildiklerine baktım. Avrupa’nın birbirine zıt iki yüzü orada da bariz görülüyor. Sağcı hükümetin iktidara geldiği, göçmen karşıtlığının da öncüsü olan Danimarka Avrupa’da ne olup ne bitiyor anlamak açısından önemli.

Danimarka’da 34 bine yakın mülteci yaşıyor. Ancak talep giderek düşüyor. Bunda göçmen (Müslüman) karşıtı bir ajanda ile yapılan yasal düzenlemeler ve uygulamaların payı büyük. Aile birleşimi engelleniyor, göçmenlere eğitim paralı hale getiriliyor, sağlık erişimleri zorlaştırılıyor, işsizlik sigortası elde edebilmek için 7 yıl çalışma şartı aranıyor, 6 yılı doldurmamış olanlar çocuk yardımı alamıyor. Yaşlılık yardımı alabilmek için ülkede kırk yıl doldurma şartı getirilmiş durumda. Tüm bu düzenlemeler için de en önemlisi de mücevher kanunu ile göçmenlerin 1000 Euro üzerindeki mücevher ve parayı kendilerinde tutmalarına izin verilmiyor. Kalıcı ikamet izni almaları da giderek zorlaşıyor.

Bu ayrımcı yasalar, sosyal demokratlar ve aşırı sağ Danimarka Halk Partisi tarafından da destekleniyor. Danimarka’da mülteci statüsüne sahip kişilerin neredeyse hepsi gettolarda yaşıyor. Ülke genelinde bulunan 25 gettoda yaşayanlar, ‘paralel toplumlar’ olarak adlandırılmış. Başbakan Rasmussen’e göre bu bölgeler, Danimarka haritasındaki kara delikler olarak nitelendiriliyor.

AVRUPA ÇOK KÜLTÜRLÜ DEĞİLDİR

Amerika’nın Cinneti ve Avrupa Benim kitaplarının yazarı Zeynep Atikkan Avrupa sağının yükselme seyrinin ve Müslümanların tehdit olarak merkeze çekilmesinin izini sürdüğünde neoconlara ulaştığını söyler. ‘’Amerika nerede, başka türlü düşünen insanlar yok mu derken adeta fışkıran blogları gördüm. Breivik de bu bloglardan ortaya çıkmıştı. Avrupa’da beyaz adamın üstünlüğünü ön plana çıkartan ırkçı yabancı düşmanı, saldırgan blogları bu dönemde yakın takibe aldım. Burada bir şeyler oluyordu. Bu benim bildiğim batı değil derken bu araştırma zinciri Beni Avrupa’ya götürdü… Bernard Levis gibi neo-muhafazakarlar Avrupa’ya gelip konferanslar vermeye başladılar. Demografik veriler ortaya atıldı, korku senaryoları yazılmaya başlandı. 2014’te yapılan araştırma da bunu başarıldığını gösteriyor. Mesela İngiltere’de toplum İslamlaşıyor endişesi var. UK Independence bir araştırma yayınladı. Halka, Müslümanların nüfusa oranı soruluyor. Gerçek % 8 iken halk % 31 olduğunu söylüyor. Bu algının böylesine abartılı biçimde ortaya çıkmasının bir diğer nedeni de nüfusun yaşlanması. Nitekim Fransa’da işini kaybetmiş 50 yaş üzeri insanlar aşırı sağa oy vermeye başladılar. Araştırmaya Kuzey Avrupa’dan özelikle İskandinav ülkelerinden başladım. Bunlar insan hakları promosyonu yapmakta iddialı ülkelerdi. Aşırı sağın en hızlı geliştiği ülke şaşırtıcı biçimde Danimarka’ydı. Avrupa’nın sınır problemi yoktur. Her ne kadar birbirlerinden farklı olsalar da ortak paydaları vardır. Mesela Merkel, Cameron, Sarkozy eş zamanlı olarak “Avrupa çok kültürlü değildir” açıklamasını yaptılar. Bu tema yeni sağ partilerin sürekli tekrar ettikleri bir cümleydi. Artık yeni bir batı var. “Bizim uygarlığımız tehdit altında” diyen bir batı. Batı medyasının sunumunda Müslümanlar artık tek bir camia. ‘’Her Müslüman an gelir, batı düşmanı olabilir’ fikrine inanıyorlar. Müslümanları batı değerlerini kabul edip yaşayamayacak insanlar topluluğu olarak görüyorlar.

AB: Birlikte yaşama kültürü, çoğulculuk söylemleri nereye gitti?

ZA: Artık Avrupa beraber yaşamayı konuşmuyor. “İslam kötüdür, geldi ve bizi istila ediyor.” söylemi kabul görüyor. Görünen o ki Avrupa bu çoğunluğu yönetemiyor. Banliyö gençliğinin % 40’ı işsiz, toplumun dışına itilmiş, umudu yok. Oliver Roy bunlar Avrupa’nın meselesi derken şunu söylüyor; İslam’ı kullanarak radikalleşiyorlar. Bir çok Avrupa’lı entellektüel bu fikre katılıyor. Türkiye Avrupa’nın karşısına alacağı bir ülke değil. Avrupa ‘’Müslüman çoğunluğunasıl yönetiriz’’ sorusunun cevabına ancak çoğunluğu Müslüman bir ülke olan Türkiye ile birlikte olarak ulaşabilir…

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
399 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...