Son Dakika
7 Ağustos Mutabakatı Başkan Erdoğan’ın ifadesiyle Fırat’ın doğusunda gerekli olan ilk adımın atıldığı yani yeni bir müzakere sürecinin başlamış olduğu tarihtir. Üç maddelik mutabakat, Türkiye’nin güvenlik endişelerinin giderilmesi için alınacak ilk tedbirlerin hızla uygulanması, Güvenli Bölge’nin tesisinin birlikte koordine edilmesi ve yönetilmesi amacıyla Türkiye’de ortak operasyon merkezinin mümkün olan en kısa sürede kurulması ve Güvenli Bölge’nin bir barış koridoru olması ve yerlerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri için her çabanın gösterilmesini kapsıyordu.
Aynı zamanda bu mutabakat tüm sorunların heyetler arası müzakere ile çözülmesine işaret ederken ABD’nin samimiyetini de test edecekti. Bu da demek oluyor ki, bundan önce Çekiç Güç, Membiç Mutabakatı gibi deneyimleri yaşamış Türkiye şimdi Washington’un samimiyetini yeniden sınayacak ve Ankara, güvenlik endişelerinin karşılanıp karşılanmamasına bağlı olarak da kısa süre içinde ABD karşısındaki duruşunu yeniden belirleyecekti. Özetle, Fırat’ın doğusuna yapılacak bir askerî harekât olasılığı şu an için ortadan kalkmışsa da Ankara elindeki bu kıymetli’’ Caydırıcılık Opsiyonunu‘’ olası bir yol kazası karşısında kullanmak üzere her an hazır tutacak ve ABD karşısındaki duruşunu yeniden belirleyebilecekti. O konuda halen sıkı pazarlık ve tarafların psikolojik harp faaliyetlerinin karşılıklı sürdüğü aşikar.
Müzakerelerde en önemli veya asıl meselelerden biri Güvenli Bölge’nin derinliğinin tespit edilmesiydi. İşte böyle bir aşamada, Amerikalı Korgeneral Twitty’nin Şanlıurfa’dan Genelkurmay’daki görüşmelere döndüğü gün, Savunma Bakanı Akar, Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesiyle birlikte Suriye’de, aylardır yığınak yapan birlikleri teftişe gitti. MİT Başkanı Hakan Fidan da heyetteydi. Akar’ın ziyaretinin önemli bir amacı ABD’yi PKK/PYD’ye karşı “bir an önce ortak harekâta zorlamaktı. Erdoğan’ın “ABD olsa da olmasa da” sözünün devamı olarak, birliklerin harbe hazırlığı, bir yandan Amerikalılarla ayrıntılar üzerinde konuşulduğu sırada sergilenmiş oluyordu.
ABD ile Türk askeri yetkilileri arasında ‘Barış Koridoru’ veya ‘Güvenli Bölge’ görüşmeleri sonrasında varılan mutabakat gereği Müşterek Harekat Merkezi’nin Türkiye toprakları üzerinde kurulması Fırat’ın doğusuna operasyon yapılmasını engellediği ve ABD’nin zaman kazanma çabası ve iddiası ciddi tartışma ve eleştirilere neden oldu. Bu tartışma ve eleştiri sınırlarını aşan suçlamalar özellikle iktidar karşıtı medya da akıl tutulması olarak nitelendirebileceğimiz komploların ortaya atılmasına neden oldu. Örnek verecek olursak; ‘’Bazı gazeteci ve terör uzmanlarının iddialarına göre ABD müzakere masasına YPG/PKK’nın kendisine sunduğu planı koymuş veTürkiye’ye dayatmış, ABD oyalamıyor; iktidar, Türkleri uyutmaya çalışıyor(!)muş.Bu çevrelerce Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarındaki başarısı gözardı edilerek iktidarı Fırat Kalkanı operasyonunu yapmamakla suçlayanların ellerindeki tek donenin gazeteci Muharrem Sarıkaya’nın dile getirdiği ‘’ABD’nin Türkiye’ye dayattığı 3 bantlı plan olduğu” görülebiliyor. Diyelim ABD PKK/PYD’nin planını müzakere sürecinde Türkiye’nin önüne koydu veya dayattı. Türkiye bu planı kabul eder mi? Kesinlikle etmez.
DIŞİŞLERİ: GÜVENLİ BÖLGE KONUSUNDA TAVRIMIZ NET
Nitekim Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Türkiye’nin hassasiyetlerine de işaret ederek; “Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımız’ın açıklamaları ortadadır. Güvenli Bölge konusunda tavrımız net. Bizim bakış açımızda değişen bir şey yok” açıklamaları ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncelikle; “Gerektiğinde diyalogla, gerektiğinde yumuşak güç unsurlarıyla gerektiğinde zorlayıcı diplomasi araçlarıyla gerektiğinde de fiili güç kullanarak milli menfaatlerimizi mutlaka savunacağız” açıklaması Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyonun Türkiye açısından elzem olduğunun açık işaretlerini veriyor sanırım. Özellikle Başkan Erdoğan Kurban Bayramı’nda; ’Türk tarihinin Ağustos ayında zaferlerle dolu olduğunu, buna yenilerinin eklenebileceği’ yönündeki açıklaması bu konuda Türkiye’nin kararlığını ifade etmesi açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Suriye’nin kuzeyinde Güvenli Bölge kurulması ve ortak koordinasyon merkezinin oluşturulmasıyla ilgili sınırlı veya ihtiyatlı bir mutabakata vardığımız ABD’nin bu sürece ne kadar sadık olacağıyla ilgili Türk kamuoyunda hasıl olan endişelerin devletin üst katlarında da olduğu aşikar. Eninde sonunda PKK’nın Suriye kolu olan YPG, Fırat’ın doğusundan tasfiye edilmeli. Aksi durum, YPG kontrolünde otonom bir bölge ya da devletçiği kabullenmek anlamına gelir. Bu da Türkiye’nin bekası açısından kabul edilemez bir güvenlik sorunu yaratır.
(YENİ ŞAFAK)
Etiketler: Bülent OrakoğluYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR