logo

19 Ağustos 2019

Akıl tutulması


Bülent Orakoğlu
b.orakoglu@gmail.com

7 Ağustos Mutabakatı Başkan Erdoğan’ın ifadesiyle Fırat’ın doğusunda gerekli olan ilk adımın atıldığı yani yeni bir müzakere sürecinin başlamış olduğu tarihtir. Üç maddelik mutabakat, Türkiye’nin güvenlik endişelerinin giderilmesi için alınacak ilk tedbirlerin hızla uygulanması, Güvenli Bölge’nin tesisinin birlikte koordine edilmesi ve yönetilmesi amacıyla Türkiye’de ortak operasyon merkezinin mümkün olan en kısa sürede kurulması ve Güvenli Bölge’nin bir barış koridoru olması ve yerlerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri için her çabanın gösterilmesini kapsıyordu.

Aynı zamanda bu mutabakat tüm sorunların heyetler arası müzakere ile çözülmesine işaret ederken ABD’nin samimiyetini de test edecekti. Bu da demek oluyor ki, bundan önce Çekiç Güç, Membiç Mutabakatı gibi deneyimleri yaşamış Türkiye şimdi Washington’un samimiyetini yeniden sınayacak ve Ankara, güvenlik endişelerinin karşılanıp karşılanmamasına bağlı olarak da kısa süre içinde ABD karşısındaki duruşunu yeniden belirleyecekti. Özetle, Fırat’ın doğusuna yapılacak bir askerî harekât olasılığı şu an için ortadan kalkmışsa da Ankara elindeki bu kıymetli’’ Caydırıcılık Opsiyonunu‘’ olası bir yol kazası karşısında kullanmak üzere her an hazır tutacak ve ABD karşısındaki duruşunu yeniden belirleyebilecekti. O konuda halen sıkı pazarlık ve tarafların psikolojik harp faaliyetlerinin karşılıklı sürdüğü aşikar.

Müzakerelerde en önemli veya asıl meselelerden biri Güvenli Bölge’nin derinliğinin tespit edilmesiydi. İşte böyle bir aşamada, Amerikalı Korgeneral Twitty’nin Şanlıurfa’dan Genelkurmay’daki görüşmelere döndüğü gün, Savunma Bakanı Akar, Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesiyle birlikte Suriye’de, aylardır yığınak yapan birlikleri teftişe gitti. MİT Başkanı Hakan Fidan da heyetteydi. Akar’ın ziyaretinin önemli bir amacı ABD’yi PKK/PYD’ye karşı “bir an önce ortak harekâta zorlamaktı. Erdoğan’ın “ABD olsa da olmasa da” sözünün devamı olarak, birliklerin harbe hazırlığı, bir yandan Amerikalılarla ayrıntılar üzerinde konuşulduğu sırada sergilenmiş oluyordu.

ABD ile Türk askeri yetkilileri arasında ‘Barış Koridoru’ veya ‘Güvenli Bölge’ görüşmeleri sonrasında varılan mutabakat gereği Müşterek Harekat Merkezi’nin Türkiye toprakları üzerinde kurulması Fırat’ın doğusuna operasyon yapılmasını engellediği ve ABD’nin zaman kazanma çabası ve iddiası ciddi tartışma ve eleştirilere neden oldu. Bu tartışma ve eleştiri sınırlarını aşan suçlamalar özellikle iktidar karşıtı medya da akıl tutulması olarak nitelendirebileceğimiz komploların ortaya atılmasına neden oldu. Örnek verecek olursak; ‘’Bazı gazeteci ve terör uzmanlarının iddialarına göre ABD müzakere masasına YPG/PKK’nın kendisine sunduğu planı koymuş veTürkiye’ye dayatmış, ABD oyalamıyor; iktidar, Türkleri uyutmaya çalışıyor(!)muş.Bu çevrelerce Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarındaki başarısı gözardı edilerek iktidarı Fırat Kalkanı operasyonunu yapmamakla suçlayanların ellerindeki tek donenin gazeteci Muharrem Sarıkaya’nın dile getirdiği ‘’ABD’nin Türkiye’ye dayattığı 3 bantlı plan olduğu” görülebiliyor. Diyelim ABD PKK/PYD’nin planını müzakere sürecinde Türkiye’nin önüne koydu veya dayattı. Türkiye bu planı kabul eder mi? Kesinlikle etmez.

DIŞİŞLERİ: GÜVENLİ BÖLGE KONUSUNDA TAVRIMIZ NET

Nitekim Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Türkiye’nin hassasiyetlerine de işaret ederek; “Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımız’ın açıklamaları ortadadır. Güvenli Bölge konusunda tavrımız net. Bizim bakış açımızda değişen bir şey yok” açıklamaları ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncelikle; “Gerektiğinde diyalogla, gerektiğinde yumuşak güç unsurlarıyla gerektiğinde zorlayıcı diplomasi araçlarıyla gerektiğinde de fiili güç kullanarak milli menfaatlerimizi mutlaka savunacağız” açıklaması Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyonun Türkiye açısından elzem olduğunun açık işaretlerini veriyor sanırım. Özellikle Başkan Erdoğan Kurban Bayramı’nda; ’Türk tarihinin Ağustos ayında zaferlerle dolu olduğunu, buna yenilerinin eklenebileceği’ yönündeki açıklaması bu konuda Türkiye’nin kararlığını ifade etmesi açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Suriye’nin kuzeyinde Güvenli Bölge kurulması ve ortak koordinasyon merkezinin oluşturulmasıyla ilgili sınırlı veya ihtiyatlı bir mutabakata vardığımız ABD’nin bu sürece ne kadar sadık olacağıyla ilgili Türk kamuoyunda hasıl olan endişelerin devletin üst katlarında da olduğu aşikar. Eninde sonunda PKK’nın Suriye kolu olan YPG, Fırat’ın doğusundan tasfiye edilmeli. Aksi durum, YPG kontrolünde otonom bir bölge ya da devletçiği kabullenmek anlamına gelir. Bu da Türkiye’nin bekası açısından kabul edilemez bir güvenlik sorunu yaratır.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
482 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...