logo

Aile bitmişse bitmiş; baroya ne dert!


Ali İhsan Karahasanoğlu
a.karahasanoglu@gmail.com

Adalet Bakanlığı’nın önemli çalışmaları arasında “Arabuluculuk” da yer alıyor..

Diğer davaların yanı sıra, iş davalarında arabuluculuk sistemine geçilmesi, mahkemeleri önemli ölçüde rahatlattı..

Şimdi sıra aile hukuku ile ilgili davalarda arabuluculuk sistemine geçmede..

Düşünebiliyor musunuz..

Aile olmuşsunuz..

En mahrem sırlarınızı birbirinizle paylaşmışsınız..

Birçok evlilik için söyleyecek olursak, ortak çocuklara sahipsiniz..

24 saatiniz olmasa da..

12-13 saatiniz beraber geçen insanlarsınız..

Şu olmuş, bu olmuş.

Koca kabahatli imiş, kadın kusurlu imiş..

Ayrılmaya karar vermişler..

Vermişler de..

Ortak malları var..

Malları bırakın..

Çocukları var..

Ortak geçmişleri var..

Nasıl ayrılacaklar?..

Bıçağı alıp, elmayı yarıdan kestiğiniz gibi bir ayrılma söz konusu olamayacağına göre..

Tarafları kırıp dökmeden, evliliği yıkarken aileleri de tuz buz etmeden bir çözüm bulmak gerekmez mi?

Gerekir de..

Barolar fırsat verirse..

Adalet Bakanlığı’nın, “Arabulucuk; aile hukukunda da zorunlu olsun” çalışmasına, barolar hemen “İstemezük” itirazı ile karşılık verdiler..

Baroların yasama çalışmalarında bir yetkileri yok ama..

Kimsenin, barolara bu konuda bir şey sorma mecburiyeti yok ama..

Madem halktan yeterli oy alınmış.. Bundan sonrasında gerekli kanunu çıkartmak da, TBMM’ye ait ama..

Yapılmak istenileni hatırlatalım ki, kimlerin ne peşinde olduğu günyüzüne çıkmış olsun..

Adalet Bakanlığı’nın, özellikle boşanmalarda arabuluculuk sistemine geçilerek, tarafların mahkemenin sert duvarı ile muhatap olmadan, daha barışçıl bir ortamda sorunlarını çözmesi arayışına bakın İstanbul Barosu nasıl karşı çıkıyor:

“Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, devletin görevi olan yargısal sistemin yerine geçirilmeye çalışılmaktadır.”

Bunlar kim biliyor musunuz?

Bunlar, devletin askerine kurşun sıkılırken, “Savaş değil, barış istiyoruz” diyerek, teröristlere yönelik operasyonları durdurmak isteyenler..

Devletin güvenlik sağlama görevini iğdiş etmeye çalışanlar..

Askere polise kurşun sıkılırken, “Operasyonlar dursun” diyerek, askerin görevini yapmasını engellemeye çalışanlar..

“Barış istiyoruz” diye maval okuyan üniversitedeki terör sevicilerin arkasına geçip, “Barış istedikleri için soruşturmaya tabi tutulamazlar” diyenler..

Şimdi devlete akıl veriyorlar: “Yargısal faaliyet hakkınızı ertelemeyin. Gücünüzü gösterin. Kimseyi barıştırmaya falan çalışmayın. Vurun, kırın, dökün!”

Siz söyleyiniz, “Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, devletin görevi olan yargısal sistemin yerine geçirilmeye çalışılmaktadır” cümlesinin başka bir anlamı olabilir mi?

“Olabilir” diyerek karşı çıkacaklara, “Acele etmeyin” diyeyim..

İstanbul Barosu’nun açıklamasının devamını da vereyim de, nasıl bir mantık(sızlık) ile karşı karşıyayız görün..

“İstanbul Sözleşmesi’nin 48/1. Maddesi ‘Taraf devletler, Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerinde arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil, zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm süreçlerini yasaklamak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır’ demek suretiyle, şiddet içeren uyuşmazlıklarda zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm yolları yasağını getirmiştir.”

İlkesizliği, toplumun altını dinamitlemeyi görüyor musunuz..

Teröristler söz konusu olduğunda..

“Şiddete başvuranlara karşı, devlet hoşgörülü olmalı” diyenler..

Şimdi ailenin içinde..

Sadece ve sadece boşanma davası açmış insanlara bile, birbirlerine şiddet uygulamış insanlar gözü ile bakıp, “Bunları barıştırmaya kalkışmayın” diyorlar..

Şunu kabul ederim..

Gerçekten, eşini bıçaklayan, silahla saldıranlara.. Hatta.. Herhangi bir silah veya bıçak veya yaralayıcı alet kullanmasa bile.. Rapor alacak boyutta eşine şiddet uygulayanlar söz konusu olduğunda, arabuluculuk uygulanmasın..

Ama karşımızdakilerin dertleri mantıklı bir çözüm değil..

Maksat, milyonlarca liralık bir pastanın avukatların elinden kayıp gitmesi ihtimalini, kaynakta kurutmak..

Bunun karşılığında, aile çöküyormuş.. Yeni nesil kaybediliyormuş.. Millet olarak bir çıkmaza giriyormuşuz.. Hiç önemli değil..

Onun için de, Baro açıklamasının devamında bakın nihai niyetlerini nasıl açığa vuruyorlar:

“Aile hukuku kaynaklı davalarda bilhassa boşanma davalarının neredeyse tümünde psikolojik, sözel, ekonomik, cinsel, sosyal, fiziksel şiddet vardır. Hal böyleyken yargılama yapılmadan şiddet olup olmadığının ayrımının yapılması olası değildir. Bu nedenle de aile hukuku uyuşmazlıklarında ARABULUCULUK asla MÜMKÜN DEĞİLDİR.”

Gördünüz mü?..

Şiddet uygulayanların bile oturulup konuşularak, sorunlarını anlamaya çalışmak var iken..

Uzun yıllar evli olmalarına rağmen, “bir defacık” mı olmuş, “sinir patlaması” mı yaşanmış, “tekrar etmesine yönelik potansiyel var” mıymış, “karşı tarafın bir tahriki” söz konusu mu.. Bu ve benzeri onlarca soruyu da sorarak çözüm getirmese de, tarafları mahkemeye yollamadan, bir dinlemek gerektiğine inansam da..

Haydi diyelim, “şiddete başvuranlar”ı sonra düşünürüz..

Ama..

Beyler, bayanlar, “psikolojik şiddet” de ne oluyor?

“Sözel şiddet” de ne oluyor?

“Ekonomik şiddet” ne oluyor?

“Sosyal şiddet” ne oluyor?

Ne yani, kadın olsun, erkek olsun..

Eşine güleryüz göstermedi diye..

“Psikolojik şiddet var” deyip..

“Arabulucuya gitmeye gerek yoktur.. Direkt mahkemeye gitmeleri zorunludur” mu diyeceğiz?

Veya..

Kadın veya erkek..

Bir harcama konusunda anlaşamasalar..

İtiraz eden, diğerine “ekonomik şiddet” mi uygulamış olacak?..

Daha önemlisi..

Eline bıçak alıp eşini yaralamış gibi, muameleye mi tabi tutulacak?

Lütfen beyler, bayanlar..

Her şeyin bir haddi var..

“Dayak atanlar”la birlikte mücadele edelim..

Ama..

İşi abartıp..

Dış güçlerin istediği şekilde..

“Aile kurumu”nu yok etmek için..

“Yan baktın, psikolojik şiddet uyguladın” deyip, aileleri yıkmayalım..

“Düz baktın, çocuğa harçlığı az verdin, ekonomik şiddet uyguladın” diyerek toplumun temeli olan aileyi gözden çıkarmayalım..

Hele hele..

Avukatların para kazandığı davaların bir kısmı, arabuluculara gidecek, orada daha az masrafla çözüme kavuşacak diye, çözüm odaklı yeniliklere karşı çıkmayalım..

(YENİ AKİT)

Etiketler: » » »
Share
329 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...