logo

23 Kasım 2018

Adalet artık zurnanın son deliği


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

Cinayet mahalli konsolosluk. Gidiyorsun, bazı formaliteleri tamamlamak için, seni der-dest ediyorlar, tehdit ediyorlar, işkence ediyorlar, sonunda öldürüyorlar.

Öldürürken, başımıza bir iş gelir endişesi taşımıyorlar.

Arkalarının sağlam olduğundan eminler.

Şöyle bir şey gelebilir akla: bunlar Müslüman, belki Allah’tan korkarlar.

Bu sorunu, yani ‘Allah korkusu’ sorununu bertaraf etmekte başarısız olan bir dünyevi otorite, ben tarihte okumadım.

Allah korkusu işlerin yürümesinde, emirlerin eksiksiz yerine getirilmesinde sorun teşkil edecekse, Allah korkusu olanlarla çalışmazsın.

Senden korkanlarla çalışırsın.

“İyyake na’büdü ve iyyake neste’in”i Allah’u Teala’yı değil, seni kastederek söylerler.

‘Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz.’

Cemal Kaşıkçı’yı öldüren ekibin böyle bir ekip olması lazım.

İnandıkları Allah, -haşa- tabi oldukları hiyerarşinin bir uzantısı. Hiyerarşinin uygun bir yerinde.

‘Biz’ daima haklı olduğumuza göre, ‘bizim’ tarafta.

Akıl almaz bir vahşet!

Adamı parçalıyorlar.

Parçalanmış cesedi bir teoriye göre asit kazanına atıp eritiyorlar, başka bir rivayete göre bavula doldurup dışarı çıkarıyorlar.

Fakat, işin ‘vahşet’ tarafı da insanların ‘kadir-i mutlak’ olarak tanıdıkları ‘para’nın parıltısı ve şıngırtısı altında kayboluyor.

Güneş doğunca ayın kaybolması gibi…

***

Bunlar, bütün dünyanın gözü önünde oluyor.

Başka bir çok zulmün, kötülüğün, üçkağıtçılığın, alçaklığın dünyanın gözü önünde olması gibi.

İçtenlikle, saflıkla ‘nerede?’ diye soracak bir vicdanın mevcudiyetine inanmıyorum.

Her yerde aşikar, zulüm, kötülük.

Ama dünyanın gözüne bakılarak yapılanları görmek isteyen, baksın Filistin’e, baksın Suriye’ye, Yemen’e.

Cemal Kaşıkçı, Filistin’de, Yemen’de, Suriye’de katledilen çocuklardan daha mı önemli?

Böyle kıyas yapılmaz.

Her biri ayrı ayrı önemli.

Her biri ayrı ayrı öncelikli.

Fakat, Kaşıkçı cinayetinin ardından uluslararası toplumun sergilediği tutumlar, davranışlar, dünyanın, şu çağda yaşayan insanlar olarak hepimizin, hak ve adalet konusunda yeni bir evreye geldiğimizi gösteriyor.

Nasıl bir evre?

Cinayeti, vahşeti inkar edemiyor ABD Başkanı Trump.

Ama Veliaht’ı koruma ihtiyacı hissediyor.

Ses kayıtlarını dinleyesi yok.

CIA’in raporunu işine geldiği gibi okuyor.

Çünkü büyük para var işin içinde.

Koskoca Trump, mevzuyu, birkaç yüz bin veya birkaç yüz milyon dolara kapatacak değil ya…

Ya birkaç yüz milyar dolar varsa?

Bir de süresiz kullanma imtiyazı.

Neyi?

Arabistan’ı.

İş değişir o zaman.

Geldiğimiz yeni evrede, ‘adalet’in, hakkın, hukukun, zurnanın son deliği olduğu uluslararası zeminde tevil yoluyla, ima yoluyla değil, açıkça, olabildiğince sarih bir şekilde ilan edilmiştir.

‘Zulüm’ bu evreye kadar, saçma sapan olsa da, bir ‘adalet’ söyleminin arasına karıştırılarak yapılıyordu.

Yapılan zulümdü ama, adalet, adına ve şöhretine hürmeten, yüksekçe bir yerde tutuluyordu.

Artık, adaletin yüksekte tutulmasına ihtiyaç kalmadı.

Haksızlık, resmi giysileriyle, makyajıyla, kıllı göğsü ve hayvani gövdesiyle cemiyet içinde arz-ı endam edebilir, kabullerde boy gösterebilir.

Anlaşmalara imza atabilir.

G 20’ye bile katılabilir.

Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz.

(KARAR)

Etiketler:
Share
418 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...