logo

03 Mayıs 2019

Adalet Akademisi, evet ama…


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

Adalet Akademisi 2003 yılında kanunla kurulmuş, fakat 15 Temmuz hain darbe girişimi üzerine kapatılan kuruluşlar arasında yer almıştı; şimdi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yeniden kuruldu, hayırlı olsun.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e göre, Akademi, “yargının insan kaynağını nicelik ve nitelik olarak yükseltme hedefimize büyük katkı sağlayacaktır.”

Son yıllarda FETÖ’cü suçlamasıyla yargıda çok büyük tasfiyeler yapıldığı için, sınavlarda düşük puanlarla hakim ve savcı alındığını, bunun da kaliteyi düşürdüğünü sayın Gül de söylemişti.

Mülakatlarda siyasi tercihle hakim ve savcı alınması ayrı bir sorundur.

Akademi, mesleki eğitim yoluyla elbette kaliteyi bir ölçüde yükseltebilir, fakat…

‘Evrensel hukuk’ nerede?

Eskiden yargıda mesleki eğitim, Adalet Bakanlığı tarafından yapılırdı ve bu kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıydı.

AB sürecinde, Ak Parti iktidarı 2003 yılında çıkardığı kanunla “bilimsel, idari ve mali özerkliğe” sahip Adalet Akademisi’ni kurdu. Aynı özerklik kavramları yeni Kararname’de de geçiyor ama ‘ruhu’ farklı…

2003 yılındaki kanunda “inceleme, araştırma ve yayın” başlığı atında, evrensel hukuku amaçlayan şöyle bir madde vardı:

“Uluslararası kurum ve kuruluşların hukuk ve adalet alanındaki gelişmelerle ilgili yayınlarını takip etmek, gerekli görülenleri tercüme ettirerek yayımlamak; Türk hukuk ve adalet alanında faydalı olan yabancı eserler için hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Noterler Birliği ve diğer ilgili kurum, kuruluş ve kurullarla işbirliği yaparak çeviri plânı hazırlamak…” (Madde 3/c)

Ama Adalet Akademisi’ni yeniden kuran kararnamede bu bölüm ve bu madde yok.

Kararnamede sadece, “kurs, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikleri düzenlemek, bilgi bankası ve kütüphane kurmak” gibi genel bir ifade var.

Türkiye’ye etkileri

Adalet Bakanı Sayın Gül, 19 Mart’taki konuşmasında, Adalet Akademisi’ni “reforme ederek” yeniden açacaklarını söylemişti; işte açıldı… Ama “uluslararası kurum ve kuruluşların hukuk ve adalet alanında” ortaya koydukları felsefi ve içtihadi gelişmeleri Türk yargısının bilgisine sunmayı amaçlayan o maddeyi yeni düzenlemenin dışında bıraktı. Bu “reforme etmek” olabilir mi?!

Tabii Kararname’de yazmasa da bu izleme ve bilgilendirmenin yapılacağı söylenebilir. Ama bunu bir “görev” saymakla tercihe bırakmak aynı şey mi?

Son altı, yedi yılda Türkiye siyasi söylemiyle, hukuk düzeniyle, Merkez Bankası gibi bağımsız kurumsal yapılarıyla ve dış politikalarıyla Batı’dan adım adım uzaklaşma tarzında bir görüntü veriyor.

Adalet Akademisi’yle ilgili yeni düzenleme, böyle bir perspektifte daha bir önem ifade ediyor.

Varsın olsun denilebilir ama bu yöneliş ülke içinde hukuka zarar veriyor. Mahkemelerimizin “yargı kararlarının meşruiyetini” tartışmaya açan kararlar verdiğini bizzat Sayın Gül söylemedi mi?

İki Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘Anayasa Mahkemesi bizi bağlamaz’ anlamında kararlar verdiğini, delilsiz tutuklamalar yapıldığını, bunların siyasi sorunlara yol açtığını… Dahası, bu sorunların uluslararası raporlara yansıdığını hiç akıldan çıkarmamalıyız.

Yatırım sermayesi

Word Economic Forum’un 2018 yargı bağımsızlığı indeksinde Türkiye maalesef 103. sıradadır.

Merkez Bankası’nın bağımsızlığının zayıfladını hemen bütün uluslararası ekonomik raporlar ve akademik araştırmalar yazıyor.

Biz içeride yargıdan şikayetlere kulak asmayabiliriz, eleştirileri kısabiliriz. Uluslararası raporların bize düşmanlık ettiğine kitleleri inandırabiliriz…

Ama Londra’lara, Washington’lara gidip Türkiye’ye gelmelerini istediğimiz yatırımcı kuruluşlar bu raporlara bakıyor.

AK Parti iktidarı AB sürecinde evrensel hukuk istikametinde reformlar yaparken Türkiye’ye yılda 20 milyar dolar yapıtım geliyordu. İbrahim Kahveci’yle göre o dönemde Türkiye’ye giren toplam yabancı sermaye 650 milyar dolar.

AK Parti bugün övündüğü bütün iktisadi gelişmeleri evrensel hukuka yöneldiği, ekonomiyi de iktisadi rasyonalizmle yönettiği o dönemde, yabancı sermayenin büyük katkısıyla başardı.

Yeniden aynı evrensel hukuk ve iktisadi rasyonalizm yoluna girmeliyiz; hem de iktisadi kriz reel sektörde daha fazla hasar yapmadan.

Bu vatan bizim, hepimizin.

(KARAR)

Etiketler:
Share
520 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...