logo

29 Aralık 2019

Caiz mi?


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

Bazı sabahlar yakalanıyorum. Televizyon açılmış, ekranda ‘reality şov’lardan biri var.

Aslında hoşlanmıyorum.

Hatta bir çok açıdan zararlı da buluyorum.

Arkadaşını öldürenler, komşusunu öldürenler, köylerindeki bir yaşlı kadını öldürenler, babasını, annesini, bacısını öldürenler…

Birbirlerinin, komşularının vesairelerinin namusuna musallat olan kadın ve erkekler…

Böyle şeyleri dinlemek, böyle haberlere maruz kalmak normal, sağlıklı bir insanın ruhunda bir deformasyona sebep olur diye endişe ediyorum.

Kötülükler, sadece haberdar olmakla bile etkiler insanı.

Dinleye dinleye, seyrede seyrede insanın ruhunda kirli bir tortu oluşur.

Ah! Aklıma gelmişken, bazı fetva programlarını da ‘reality şov’a çevirdiler. Kerli ferli hocalar karısı kaçmış, kocası kaçmış seyircilerin derdine çare olmak için ekranda kıvranıyor.

Bu kadar da posasını çıkarmasalar!

(Kirliliğe katkıda bulunmamak için ‘posa’ kelimesini seçtim!)

O saatlerde genellikle kitap okuyorum. Bir yandan okuduğum kitabı anlamaya çalışırken bir yandan da ekranda olan bitenlere kulak misafiri oluyorum.

Her şey çok kötü değil tabii.

Bazen, kayıp biri bulunuyor.

Kırk yıldır birbirini görmemiş olan ana-oğullar, baba-kızlar, kardeşler stüdyoda buluşuyor.

“Ah! İşte iyilik de var!” Diyorsunuz. Ekrandakilerle birlikte seviniyorsunuz.

Geçenlerde öyle beni memnun eden bir haberle karşılaştım.

Müge Anlı’nın programıydı.

Ekranda düzgün bir adam var. İsmi Feridun Altaş.

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde yaşıyor.

‘R’ harflerini hafifçe yuvarlayarak telaffuz eden Hemşinlilerden.

Hikaye şöyle:

Bir Fransız dağcı, adı Philippe Tardieu, 1988 senesinde Kaçkar Dağları’na tırmanırken kaybolmuş.

Feridun Altaş’ın söylediğine göre o günlerde aranmış taranmışsa da cesedi bulunamamış.

7 yıl sonra kemikleri bulunmuş.

Aradan 20 sene geçince savcılık Fransız dağcının kemikleriyle ilgili takipsizlik kararı vermiş.

Savcılık kemikleri bir müddet emanette muhafaza etmiş. Sonra da belediyeye verip defnettirme kararı almış.

O sırada Feridun Altaş konuyla ilgileniyor.

Cenazenin sahibi, yakınları bulunsun diye Fransız konsolosluğuna müracaat ediyor, Müge Anlı’nın ‘Tatlı Sert’ programına müracaat ediyor.

Savcılığın kararından haberdar olunca Belediye Başkanı’na diyor ki, “Bizim burada belediye mezarlığı yok, herkesin aile mezarlığı var. Bana verin, ben defnedeyim.”

Gerekli müsaadeyi almayı başarmış. Kemikleri alıp, evinin yakınındaki aile mezarlığına İslami usullere göre defnetmiş.

Mezar taşına Fransız dağcının adını, doğum ve ölüm tarihini yazmış, altına da “Ruhuna Fatiha” demiş.

Bir başka taşa da olayın hikayesini tafsilatlı bir şekilde yazmış.

Adam o kadar güzel konuşuyor ki… “Once insan” diyor üstüne basa basa. Hemşinliler’in ‘r’leri gibi ‘c’leri de biraz değişiktir. “Bugun benim misafirum” diyor, “Ailesi gelip kemukleri alsa bile, o toprak onundur, oyle kalacak. Ben kendime de onun yukarısına mezar yeri yapmişum, Allah inşallah oraya nasip eder.”

Bunları söylerken içinde bir heyecan var.

Gözlerinden yaş damladı damlayacak.

Herkes hoşlanıyor Hayati Taştan’ın anlattıklarından.

Bu davranışın ortalığa yaydığı ‘iyilik’ havası (bugünlerde ‘pozitif enerji’ demek daha moda) bütün stüdyoya yansıyor.

Hepsinin yüzleri gülüyor.

Ben de sevdim Hayati Taştan’ın temiz, saf hallerini, güzel niyetlerini, heyecanını.

Sevdim de, bir taraftan aklım bizim mollalarda.

Acaba Hayati Taştan yanılıp bir hocaya sorsaydı ne cevap alırdı?

Muhtemelen Fransız dağcı Hristiyan. Hatta belki Hristiyan bile değil.

‘Ruhuna Fatiha’ demek caiz mi?

İslami usullere göre defnetmek caiz mi?

“Allah Rahmet etsin” demek caiz mi?

Bu sorulara şu da eklenebilir:

Muhtemel fetvalardan bağımsız olarak, Çamlıhemşinli Hayati’nin davranışlarından dolayı sevinmek, memnun olmak caiz mi?

(KARAR)

Etiketler:
Share
462 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...