logo

Teşekkürler cumartesi anneleri, teşekkürler!


Ali İhsan Karahasanoğlu
a.karahasanoglu@gmail.com

Cumartesi anneleri, her cumartesi günü, Galatasaray Lisesi önünde buluşup, kaybolan, kaybettirilen, faili meçhul cinayete uğrayan çocuklarını arıyorlar.

“Anneler” sembolik bir ifade..

Arayışa eşler katılıyor.

Çocuklar katılıyor..

Hatta öyle oldu ki..

Torunlar katılıyor..

Sizin anlayacağınız, kayıplar eski..

Çok eski..

Onlar acıyı taze tutmak için gayret sarf etseler de..

Bugünkü iktidar üzerinden algı oluşturmak isteseler de..

O kayıplardan, o faili meçhul cinayetlerden, bugünkü AK Parti iktidarı sorumlu imiş gibi gündem oluşturmaya çalışsalar da..

Aslında o kayıpların üzerinden, onlarca yıl geçmiş..

Çoğu 1980 kemalist darbesi döneminde kaybolan insanlar. Birçoğu da 1991-1995 arasındaki DYP-SHP koalisyon hükümeti döneminde, yani bugünkü CHP’nin hükümet ortağı olduğu dönemin kaybettirdiği, failini bulamadığı bulmak istemediği cinayetler..

Dün de andıkları isim, Mustafa Asım Hayrullahoğlu idi..

Bakalım, kimmiş Mustafa Asım Hayrullahoğlu?

Bakalım ki..

Birileri kulağımıza üflediği, “Azizim, ben 12 Eylül’ü de gördüm. 28 Şubat’ı da yaşadım.. Hayır, hayır.. Ne 12 Eylül’de.. ne de 28 Şubat’ta.. bugünkü kimi adaletsizlik yoktu.. bugünkü kadar baskı, zulüm yoktu..” mavalının gerçeklik derecesini de öğrenmiş olalım..

Solak sitelerden birisi, şöyle tanıtıyor, Hayrulloğlu’nu:

“Sosyalist kimliğiyle bilinen 34 yaşındaki Hayrullahoğlu İstanbul’da yaşıyordu. 14 Kasım 1982 sabahı evinden çıktı. Siyasi şube polisleri tarafından gözaltına alınan Hayrullahoğlu İstanbul Emniyet Müdürlüğü Gayrettepe 1’nci Şube’ye götürüldü. Ailesi her yerde onu ararken cansız bedeni gizlice Kasımpaşa zindan arkası kimsesizler mezarlığına gömüldü. Çocuklarına ulaşmaya çalışan Hayrullahoğlu ailesi, gözaltına alındığı inkar edilen evlatlarının başka bir isimle gömüldüğü mezarına 1983 Mart ayında ulaştı.”

Her dönem, suç işleyen kamu görevlileri ile karşılaşabiliriz.

Her dönem, durumdan vazife çıkaran işgüzar memurlar olabilir..

Önemli olan, suç işleyenlerin, yargılanıp, hakkettikleri cezayı da almalarıdır.

Bu açıdan bakalım, Hayrullahoğlu’nun öldürülüp, gizlice kimsesizler mezarlığına gömülmesinin sorumlularına ne yapıldığına..

Anne Feyziye Hayrullahoğlu’nun ısrarlı takibi ile 2 numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde dava açılmış, üç polis, işkenceyle öldürmekten 10’ar yıl 8’er ay hapis cezası ve ömür boyu kamu hizmetlerinden men cezası verilmiş..

“İşkence ile öldürme” ve..

10 yıl 8 ay hapis cezası..

Hani, buna da peki diyeceğiz ama..

Dosya Yargıtay’a gitmiş..

Ve mahkûmiyet kararı bozulup, işkenceden sorumlu tutulanların tamamı beraat etmiş..

Birileri ne diyordu?

“12 Eylül’de bile, bugünkü kadar adaletsizlik yoktu”..

İlginçliğe bakınız ki, bu iddiada bulunanlar, şimdi 37 yıl önceki cinayetleri ancak anabiliyorlar..

O günlerde, ne işkencecilerin yakasına yapışabilmişler..

Ne mahkemelerde hakimlere, “Biz anneyiz anne.. Katili istiyorum” diyebilmişler..

Ne, “Biz savaşları gördük.. Yunan gavurunun katliamlarını gördük. İngiliz’in işgalini yaşadık. Ama bugün yaşadığımız zulüm, ne Yunan katliamlarında vardı, ne İngiliz işgalinde” diyememişler..

“Yarın bizim de cesedimizi, yakınlarımız bir sokak köşesinde bulabilirler. Belki kimsesizler mezarlığına gömerler, yakınlarımızın haberi bile olmaz.. İyisi mi susalım, kayıplarımızı sineye çekelim” demişler..

Ama şimdi..

Kızılca kıyamet kopartıyorlar.

Hani, 12 Eylül dönemini, 1990’lı yılların faili meçhullerinin hesabını AK Parti iktidarından sormalarını kanıksadık da..

Şimdi yavaştan yavaştan..

Mustafa Kemal dönemindeki kayıplara kadar gidip, o yıllardaki kayıpların, hukuksuzlukların hesabını da AK Parti’den soracaklarının müjdesini vermişler..

Dünkü etkinlikte, Seyit Rıza’nın idam edilişini hatırlatıp, mezar yerinin açıklanmasını istemişler!

“Aaaa. Seyit Rıza’nın mezar yeri de mi, bilinmiyormuş!” dedim, kendi kendime..

Maalesef, öyle imiş..

Ne diyorlardı?

“Biz 12 Eylül’leri yaşadık, 28 Şubatları yaşadık.. Bugünkü gibi zulüm görmedik”..

Kendileri kemalist oldukları için, “M. Kemal dönemini yaşadık” diye başlayıp, 12 Eylül ve 28 Şubat dönemi için kurdukları cümlenin benzerini M. Kemal dönemi için kurmaya cesaret bile edemiyorlar..

Ama gerçek karşımızda duruyor işte:

İdam edilenler, mezar yeri bile bilinmeyenler.. Onlarca yıl geçtikten sonra bile, mezar yeri açıklanmayanlar..

Küçük küçük suçlar gerekçe gösterilip insanların gözaltına alınıp, sonra işkence ile öldürülüp, sorumlularının ise beraat ettirildiği yıllar..

Açıkça, “O yıllar bugünden daha güzel idi” demiyorlar ama..

Söylemleri, bu anlama geliyor.

Ne diyelim, “Özlediğiniz yıllara kavuşun” desek, dua mı etmiş oluruz, beddua mı?

Yine de biz cumartesi annelerine teşekkür edelim.. Birilerinin “bugün”ü kıyasladığı 12 Eylül’de neler yaşandığını, onlar sayesinde hatırlıyor, kıyaslama imkanı buluyoruz..

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
436 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...