logo

“Cumhuriyet” deyip, dindar halkı düşman gören emperyalizmin köleleri!


Ali İhsan Karahasanoğlu
a.karahasanoglu@gmail.com

“96. yıldönümünü kutladık” diyoruz..

Kavramın kendisi, tüm halkı önemsemek, vatandaşın her birini adam yerine koymak, eşit bireyler olduğunu kabul etmek olduğu için, “Cumhuriyet üzerinden kavga çıkartmayalım, biraz sakince geçiştirelim” diyoruz..

Ama ne mümkün..

Dindar insanların haklı uyarılarını gerekçe gösterip, nefret dili ile suçlayan Kemalistler..

Hatta Kemalist olsalar bile..

Hukukçu oldukları için birazcık söylemlerine dikkat etmesi gerekenler..

Bakın yayınladıkları bildiride, bu milletin içinde yer alan insanlara nasıl hakaret etmişler..

61 baronun ortak basın bildirisi imiş.

İlk cümleleri, “Mavi gözlü gencecik bir subay..”

Osmanlı subayı olduğunu gizlemişler..

Hani sadece gizleseler..

Yine fazla itiraz etmeyeceğim..

Kime laf saydırdıklarının farkında olmaksızın..

Bir de hakaret etmişler..

Cümle tam olarak şöyle:

“Dünyanın hiç bilmedikleri yerlerini sömürerek semiren harici; kökleri Ortaçağ’da, meyveleriyse halen aramızda olan dahili düşmanlara inat biz tam 96 senedir kul değil bireyiz.”

“Harici”yi anladık da..

“Dahili düşman” ne oluyor?

Cumhuriyet Bayramı’nda..

Evet, içlerinde milliyetçi, muhafazakar baro başkanlarının da ismi olan bildirideki “dahili düşman”dan kasıt ne?

Soruyorsam, nezaketimden..

Bal gibi de..

“Dahili düşman” olarak, beni görüyorlar.. Bu gazetenin okuyucularını görüyorlar. Camiye gidip, namaz kılan insanları görüyorlar.. AK Partilileri, Saadet Partilileri, MHP’nin içindeki, İyi Parti’nin içindeki muhafazakar insanları dahili düşman olarak görüyorlar..

Aslında bir isim söylesem..

O bildiri metnini hazırlayan, milliyetçi muhafazakar baroların da, okumadan imza attıkları “dahili düşman”dan kastın kim olduğunu, özetlemiş oluruz.

O dahili düşman: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan..

Refah Partisi’nden belediye başkanı seçildiğinde bunu dillendirmişlerdi..

AK Parti ilk iktidara geldiğinde, dillendirmişlerdi..

Hatta..

Cumhuriyet’in ve demokrasinin öngördüğünün tam aksine..

Halkın değil..

Bir avuç azınlığın istediğinin dediğinin olması için..

Seçimde birinci olanın değil, ikinci çıkanın ülkeyi yönetmesi için..

“Başbakan sizden oldu. TBMM sizden oldu. Bari Cumhurbaşkanı’nı bize bırakın” diye direttikleri 2007 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde dillendirmişlerdi..

Şimdi tekrar sahne alıyorlar..

“Cumhuriyet” kavramının arkasına saklanarak..

Emperyalist devletlere saydırıyormuş gibi yaparak..

Tayyip Erdoğan’a saldırıyorlar..

Dahilde, “Kökleri Ortaçağ’da, meyveleriyse halen aramızda olan”lar varmış..

Dahilde, “kul” olanlar varmış..

Onlar ise “birey” imişler..

Metni kaleme alanlar, lütfen riyakarlık yapmasınlar..

Yiğit olsunlar..

Bu sözleri kimlere sarfettiklerini, açıkça ilan etsinler..

“Kökü Ortaçağ’da” imiş..

Çıkıp açıklasınlar: kendi kökleri nerede?

Bunların kökü, geçmişte değil de, gelecekte mi?

“Uzay Çağı”nda mı?

Yoksa, “Ortaçağ”ı atlayıp, bize dayattığınız evrim teorisindeki maymun çağını mı tercih ediyorlar?

“Bizim kökümüz, maymun çağında” mı diyorsunuz?

Heyhat..

Emperyalist devletlerin, tam da yeni operasyonlarla tepemize binmeye çalıştığı bugünlerde..

Akdeniz’de petrol arama çalışmalarında Türkiye’yi oyun dışı bırakma çabaları gösterilirken..

Suriye’de Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek bir terör devleti kurulması için çalışılırken..

Sözde Ermeni soykırımını, emperyal isteklerini kabul etmemiz için önümüze koyarlarken..

Harici düşmanların tüm bu emperyal isteklerine karşı geceli gündüzlü çalışıp, hukukçu sıfatlarıyla cevap vermesi gerekenler..

“Akdeniz’de ABD söz sahibi ise, Türkiye niye söz sahibi değil? ABD’nin Akdeniz’de, bir metreküp suyu mu var? 1915’i de tartışırız ama.. Onu tartışmadan önce.. Bugünkü soykırımınızı konuşalım.. PYD’ye binlerce TIR silahı, piknik yapmaları için mi, yoksa bölgede yerleşik olan Arapları, Türkmenleri soykırıma tabi tutmaları için mi verdiniz?” diye sorup, emperyalist devletleri dünya kamuoyunda mahkum etmesi gerekenler..

O emperyalist isteklerde bulunanları 7 kelime ile geçiştirip..

“Dünyanın hiç bilmedikleri yerlerini sömürerek semiren harici” diyerek..

Sanki bizim üzerimizde, o harici düşmanların emperyal hiçbir amacı yokmuş gibi gerçeklerin üstünü örtüp..

Bu ülke içindeki dindar insanlara “dahili düşman” sıfatı yükleyerek..

Bu ülkeye, bu millete ve savunur gibi göründükleri cumhuriyete düşmanlık etmişler..

Hayır, hayır..

Kimse, “İyi niyetli yorum yapalım” isteği ile bana gelmesin..

Biz bu söylemi çok iyi biliriz.

O bildirinin, 61 baronun ortak görüşü olmadığını çok iyi biliriz..

Bildiriyi göstermeden onay istenildiğini, sonra aralara bu ifadelerin çaktırmadan serpiştirildiğini çok iyi biliriz..

Konya Barosu’nun.. Kastamonu Barosu’nun.. Kayseri Barosu’nun.. Ve diğer daha nice baro yönetimlerinin, Barış Pınarı Harekatı gibi, milli bir heyecanın yaşandığı 2019 Türkiyesi’nde, “Kökü Ortaçağ’da olan” edebiyatına prim vermeyeceklerine eminim..

Aslında, onların da, kendi adlarına bu bildiri metnini hazırlayanlara sormaları gerekir..

ABD ile. Rusya ile.. Dünyanın egemenleri ile, dişe diş mücadele ettiğimiz bir dönemde..

“Kökü Ortaçağ’da olan” edebiyatına nasıl geldiniz?

İbnelere, lezbiyenlere hak peşinde koşan, PYD’ye “Terörist örgüt” diyemeyen Ankara Barosu, İzmir Barosu’nun yönetimlerine hatırlatmaları gerekir:

“Evet; biz ‘kul’uz.. Ama ‘kul’a değil, ABD’ye değil, PYD’ye değil, PKK’ya değil; Allah’a ‘kul’uz..”

Yüzlerine şamar gibi yapıştırmaları gerekir:

“Yaratılana değil, Yaratan’a kuluz..”

Son cümleyi de şöyle kurmalılar: “Cumhuriyet, babanızın çiftliği değil.. Cumhuriyet halkın idaresidir.. Halkın içinden çıkan büyük çoğunluğu ‘dahili düşman’ olarak göstermeye kalkışanlar, bu ülkenin harici düşmanlarının köleleridirler!”

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
368 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...