logo

23 Ekim 2019

Uzun gölgeler


Taha Kılınç
t.kilinc@gmail.com

Lübnan kabinesi, günlerdir sokaklarda gösteri düzenleyen protestocuların taleplerine cevap olarak, bir dizi reform açıkladı. Başbakan Saad Hariri’nin televizyonlar tarafından canlı yayınlanan basın toplantısıyla duyurduğu reformlar devlet yöneticilerinin, yüksek bürokratların ve milletvekillerinin maaşlarının yarıya düşürülmesi, 2020 bütçesinde yeni vergilerin yer almaması, enformasyon bakanlığının lağvedilmesi, ülkenin fakir kesimlerine kredi verilmesi ve inşaat sektörüne ekonomik destek gibi kalemler içeriyordu. Hariri, yaptıkları düzenlemelerin, Lübnan tarihinde hiçbir hükümet tarafından ortaya konamadığını gururla ifade ederken, reform paketini “ekonomik devrim” olarak tanımladı.

Beyrut, Trablus ve Sayda başta olmak üzere Lübnan’ın bütün şehirlerinde sokakları dolduran protestocular, ülkenin tüm kesimlerini içine alıyor. Bu anlamda, gösterileri tek bir kesime mal etmek mümkün değil. Tam da bu nedenle, protestocuların talepleri birbiriyle çatışır ve çelişir durumda. Örneğin, gösterileri dünyaya duyuran etkili sosyal medya hesaplarında, ulaşılmak istenen hedefler şöyle sıralanıyordu: “Dinin politikadan tamamen ayrılması, seküler bir devlet, mezhepçi yapının yok edilmesi, vatandaşlık ortak paydasında yeni bir devlet inşası, kadın hakları, LGBT hakları, vergilerin düşürülmesi, 24 saat kesintisiz elektrik, temiz su, çöp dağlarının yok edilmesi, ayrımcılığın sona ermesi, fakirliğin bitirilmesi…”

18 ayrı din ve mezhebin sıkış-tepiş yaşadığı, yıkıcı bir iç savaş (1975-1990) tecrübesine sahip Lübnan’da tüm bu taleplerin hepsinin aynı anda karşılanması elbette imkânsız. Sadece Lübnan’da değil, herhangi bir Ortadoğu (ve belki dünya) ülkesinde de. Göstericiler de aslında bunun farkında olmalılar ki, sokaklardan yansıyan görüntüler karnaval havasını andırıyordu.

***

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından Fransız mandası altına giren Lübnan, bağımsızlığına ancak 1943’te kavuşabildi. O dönemde Mârûnî Katolik lider Bişara Hûrî ile Sünnî politikacı Riyâd Bey Sulh’un vardıkları mutabakat gereği, Lübnan cumhurbaşkanlarının Mârûnî Hıristiyan, başbakanların Sünnî Müslüman, meclis başkanlarının da Şiî Müslüman olmasına karar verildi. Bu bölüştürmede, 1932’de Fransızların yaptığı nüfus sayımı esas alınmıştı. Kurulan hassas denge o kadar kritikti ki, Lübnan’da o tarihten günümüze nüfus sayımı bile yapılamadı. Günümüzde de ülkenin siyasî iskeleti, hâlâ aynı doğrultuda. Ancak bu yapının çatırdamaya başladığı da ortada.

1979’dan sonra Lübnan’a özel bir önem veren İran, Hizbullah üzerinden, ülke siyasetinin ana aktörü haline geldi. Hizbullah’ın yüklendiği “İsrail’in saldırılarına karşı Lübnan’ı koruma misyonu”nun Lübnanlılara dayattığı bedel, Lübnan devletinin her kademesine İran’ın derinlemesine nüfuz etmesi oldu. Böylece Hıristiyanlar üzerinden Batı’nın, Sünnî Müslümanlar üzerinden de Arap dünyasının Lübnan’a müdahalesi ihtimali, oldukça sınırlı ve kısıtlı bir düzeye indirgendi. Lübnan’la ilgili herhangi bir karar, Tahran’la diyalog şartına bağlı hale geldi. Geleneksel olarak Suudi Arabistan’ın Hariri ailesi kanalıyla Lübnan’la kurduğu bağ, İran’la yaşanan gerilim yüzünden kopuşa sürüklendi. 2017’de Hariri’nin Riyad’a çağrılarak tokatlanması (fiziksel anlamda, gerçek olarak), sonra televizyon ekranından kendisine zorla istifa açıklaması yaptırılması gibi akla-hayale sığmayacak diplomatik skandallara imza atan Suudiler, Lübnan siyasetine etki etme şanslarını tümüyle zayıflattı.

Yaşanan gösteriler sırasında, Hizbullah’ın Lübnan’a getirdiği yükün de halkın tepkisine neden olduğunu gören İran yönetimi, ilginç bir adım atarak ilk kez resmî açıklama yaptı. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Lübnan hükümetine çağrıda bulunarak, halkın taleplerinin ciddiye alınması gerektiğini vurguladı. Normal şartlarda sokak gösterilerini “dış mihrakların oyunu” olarak yorumlamaya meyyal İran devlet aklı için, bu adım oldukça dikkat çekiciydi. Lübnan’ın diken üstünde durduğunu Tahran’ın fark ettiğini gösteriyordu.

***

Lübnan, yüzölçümü olarak küçücük bir ülke, ama üzerine düşen gölgeler oldukça uzun. “Ortadoğu mozaiği” olarak tasarlandığı 1943’ten bu yana, aslında tam anlamıyla hiç bağımsız olamamış bir ülkeden söz ediyoruz. Dönem dönem, hem Ortadoğu’dan hem de dışarından farklı devletlerin etkinlik kazandığı Lübnan’da, sıradan vatandaş bir yandan hayatta kalmaya çabalarken, diğer yandan söz konusu devletlerin kendisine dayattığı bedellerle boğuşuyor. Mozaik kelimesinin olumsuz çağrışımlarını, herhalde en çok Lübnanlılar biliyor olmalı.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
299 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...