logo

28 Eylül 2019

Bin Selman’ın itirafı ne anlama geliyor?


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Dört gün sonra yani 2 Ekim 2019 tarihinde Suudi Arabistanlı gazeteci yazar Cemal Kaşıkçı’nın ülkesinin İstanbul’daki başkonsolosluk binasında korkunç bir şekilde katledilmesinin birinci yıldönümünü idrak edeceğiz. Bu yıldönümünden birkaç gün önce ilginç bir gelişme meydana geldi. Suudi Arabistan’ın resmiyette veliaht prensi gerçekte ise babasının iyice devredışı kalmasından dolayı fiili kralı sayılan Muhammed bin Selman, kendisinin yükselişi ve izlediği siyasetle ilgili olarak hazırlanan bir belgesel için PBS televizyonundan Martin Smith’e verdiği röportajda Kaşıkçı cinayetinin kendi sorumluluğu altında vuku bulduğunu itiraf etti.

Kaşıkçı’nın ölüm yıldönümünden bir gün önce yani 1 Ekim’de yayına girecek olan “Suudi Arabistan Veliaht Prensi” isimli belgeselin fragmanına göre Bin Selman, Kaşıkçı’yı öldüren görevlilerin kendi gözetimi altında olduğunu, bu sebeple cinayetin de kendi gözetimi altında olduğunu kabul ettiğini ve tüm sorumluluğu üstlendiğini söylüyor.

İlk kez Suudi veliaht prensi Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili sorumluluğu kabullenme konusunda böyle açık konuştuğundan dolayı itiraf ve sorumluluğu yüklenme işlemi bayağı heyecan uyandırdı ve gündem oluşturdu.

Ancak burada onun genel anlamda bir sorumluluk üstlendiğine, suçlu olduğunu itiraf etmediğine özellikle dikkat çekmek istiyoruz. Kendisi devletin en üst kademesindeki bir yetkili olarak, kendi döneminde böyle bir cinayetin işlenmiş olmasından dolayı sorumlu olduğunu söylüyor ama bir yandan da cinayetin aslında kendi bilgisi dışında işlendiğini anlatmaya, böyle bir cinayetin işlenmesini önceden alınması gereken tedbirlerle engelleyemediği için sorumluluğu yüklendiğini ifade etmeye çalışıyor. Ama bu, suçu itiraf etme ve sorumluluktan dolayı bir bedel ödemek zorunda olduğunu kabullenme anlamına gelmiyor. Böyle bir itirafta bulunmasındaki amacı bu suçu işleyenleri cezalandırma yükümlülüğü taşıdığını belirtmektir. Ancak cezalandırılması gerekenler arasında kendisinin de bulunduğunu asla kabul etmiyor.

Çünkü Martin Smith, “Sizin haberiniz olmadan adamlarınız nasıl böyle bir cinayete karar verebilir ve gerçekleştirebilir?” diye sorduğunda “Bizim yirmi milyon insanımız var, hükümet içinde çalışan üç milyon kişi var” cevabını vererek hepsini bire bir takip etme, suç işlemelerini önceden tahmin etme ve engelleme imkânının bulunmadığını ifade etmeye çalışırken, cinayetin yine kendi bilgisi dışında ve tamamen faillerin kararlarıyla işlendiğini, kendisinin suçlu değil bir devlet yetkilisi olarak sorumlu olduğunu söylemeye çalışıyor.

Smith’in cinayeti işleyenlerin hükümetin özel uçaklarıyla İstanbul’a gittiklerini hatırlatarak, bu çalışanların bu uçakları kendisine haber vermeden nasıl aldıklarını sorması üzerine de; “Bana bağlı çalışan görevliler, bakanlarım var. Bu işlerden onlar sorumlu. Bunu yapma yetkileri var” diyerek kendisini yine tezkiye ediyor, böyle bir cinayetin işlenmesiyle doğrudan bir bağlantısının olmadığını vurgulamaya çalışıyor.

Dolayısıyla Bin Selman’ın itirafı gerçek anlamda bir itiraf değil aslında bir alicenaplık oyunu oynamaktır. Bu bir numaradır ve hakikatin itirafı anlamına gelmez.

İşin gerçeğinde Bin Selman bu cinayette sadece sorumlu değil aynı zamanda suçludur. Cinayetin onun bilgisi dışında gerçekleştirilmiş olması ihtimali yoktur ve Bin Selman ancak bunu itiraf ettiği zaman gerçeği itiraf etmiş olacaktır.

Belki suçlu gösterilenler mahkûm edilecek ve birtakım cezalandırma oyunları oynanacaktır. Ama Suud rejimi tamamen içine kapanık, dünya tarafından izlenmesi mümkün olmayan, şeffaflıktan sonra derece uzak bir zulüm ve dikta rejimidir. Devletten aldıkları emirle cinayeti işlemiş faillerin cezalandırılması konusunda da birtakım yanıltmaların yapılması mümkündür.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
371 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...