logo

27 Eylül 2019

Siyaset ve ip canbazlığı


Abdurrahman Dilipak
a.dilipak@gmail.com

Türkiye gibi ülkelerde siyaset yapmak biraz ip canbazlığı gibidir. Bunu Rodeo’ya da benzetebilirsiniz. Bizde boşuna siyaset “seyislik”le ilişkilendirilmiyor. Siyaset gömleği örfte “idam gömleği” anlamına da gelir. Dolayısı ile bu iş biraz canbazlık işidir. Yani canı ile oynamak / can’la oynamak anlamına gelir. Adam asılan meydana “Siyaset meydanı” denir örfte, “Siyasetgâh” ise darağacına verilen isimdir.

Kardeş kardeşi kuyuya atıyorsa, hatta öldürüyorsa, bu isimlendirme “boşuna” değil.

İp canbazlığında bütün sır, elinizdeki uzun sopada. Dengeyi onunla sağlarsınız.

Bu sıralar dış ülkelerle daha fazla ilgiliyim. Bu anlamda bugünlerde MÜSİAD’dan bir grup işadamı arkadaşla Özbekistan’dayım.. Burada da kendi aramızda yine en çok Türkiye’yi konuşuyoruz. Türkiye nereye gidiyor, gelecek günlerde neler olabilir..

İş dünyası gidişattan pek memnun değil. Bu sadece Türkiye ile ilgili bir konu da değil. Bölge, dünyanın durumu ortada. BM’deki tartışmaları izledik.

İçeride siyasilerle anlaşıyorsun, bürokraside sorun çıkıyor, ikisi ile de anlaşıyorsun iş ortağı ile sorun yaşıyorsun, dışarıdan biri çarka çomak sokuyor. Her şey çok hızlı değişiyor ve ilgili ilgisiz birçok kişi “fuzuli şagil” olarak işe burnunu sokuyor. Bu felaket bir durum. İşin çözümü için mi çalışıyorlar, yoksa engelliyorlar mı, o da belli değil. Sözler veriliyor yerine getirilmiyor. Ankara ile anlaşıyorsun yerel yönetimde sorun çıkıyor, hepsi tamam bir kurul devreye giriyor.. Basın ayrı bir âlem, muhalefet de öyle. Bu şartlarda ülke yönetmek kolay değil. Ciddi bir sabır gerekiyor. Kifayetsiz muhterislerden devletin yakasını kurtarması gerek. İş bilmeyen yetkililer ve yetkisiz iş bilenler arasında git-gel bitmiyor tabi. Türkiye jeopolitik, jeostratejik açıdan dört bir yandan politik rüzgârlara açık bir ülke. Uluslararası güç dengelerinin tam merkezindeyiz.

“Uluslararası güç dengeleri” diyorum da, hangi denge! Tek bir Amerika mı var, tek bir İngiltere mi! Tek bir Avrupa mı var.

Doğu ile batı arasında uyum var mı? Bölgede uyum var mı? İslam ülkeleri arasında bir uyum var mı!

ABD müttefikimiz güya. Peki, FETÖ’yü, PKK’yı, PYD’yi kim himaye ediyor? DHKP-C’yi kim himaye ediyor? Fehriye Erdal Belçika’daydı, birileri de Almanya’da! Siyaset bütün dünyada hızla itibar kaybediyor. Hukuk devleti, insan hakları sadece kâğıtta kalmış sanki. Dün, AK Parti kuruluşunda bugün FETÖ dediklerimiz partinin çevresindeydi. 28 Şubat sonrası ana tehdit BÇG idi. FETÖ bunu fırsat bilerek ordu içindeki muarızlarını temizlemek için Ergenekon ve Balyoz hamlesini başlattı. Bu arada FETÖ emniyet, istihbarat, finans gibi bütün stratejik kurumlara yerleşmişti. Son anda Erdoğan, Ergenekon ve Balyoz’un üzerine gitmekten vazgeçip, onların geri çekilmesi şartı ile FETÖ’nün üzerine yürüdü. Zaten FETÖ de artık iktidara el koyma noktasına gelmişti.

Bir arkadaş bu durumu kritik ederken, “FETÖ mü devlete sızmış, devlet mi FETÖ’ye orası pek belli değil” diyordu. Daha sonra Erdoğan, Ergenekon ve Balyoz’la suçlanan ekipten destek alarak FETÖ’nün üzerine yürüdü.. Dün Erdoğan’a karşı, Ergenekon ve Balyoz’un avukatlığına soyunanlardan CHP FETÖ’nün safına savruldu, MHP AK Parti ile ittifak kurdu. Doğu Perinçek, ılımlı Kemalistler AK Parti ile yakınlaştılar. Bütün bunlar konjonktürel kırılmalar ve dalgalanmalar. Aslında bu dengeler, iç dinamikler ve dış dinamiklerin etkisi ile yeniden şekillenebilir. Türkiye bu arada Rusya ile de bir stratejik ittifak kurdu. Çin’le yakınlaştı, D8 ülkeleri ile daha yakın ve sıcak ilişkiler kurulmaya başlandı. Tabi bundan hem Mahathir ve hem de D8 ülkeleri Genel Sekreterinin çabalarının rolü büyük.

AK Parti yeni siyasi oluşumların ardından ABD, AB, Rusya arasında bir denge noktası bulmaya çalışıyor. ABD’de, Türkiye’de, Trump’tan Kushner’e, Pentagondan FBI-CIA’ya, FED’den Amerikan finans çevrelerine, Kongre ve Temsilciler Meclisi’ne kadar her yerden birileri ile temas noktası bulunmaya çalışılıyor. İngiltere ile de öyle, AB ülkeleri ile de. Öte yandan bütün bunlar arasında ciddi bir Türkiye karşıtı lobi var. Hatta Türkiye’deki mevcut yönetimlerle görünürde iyi ilişkiler içinde olan bir takım unsurlar, arka planda yeni oluşumlar, potansiyel toplumsal muhalefet çevreleri, dini oluşumlarla, doğrudan ve dolaylı olarak temas noktaları arıyorlar. Medya ve STK’larla, finans ve sermaye çevreleri ile de aynı şekilde doğrudan ve dolaylı temas noktaları var..

Bu arada; mesela ABD’den tek ses mi çıkıyor sanki! Trump bir şey söylüyor, FED başka bir şey, Pentagon başka bir şey, Kongre başka bir şey! Trump zaten fincancı dükkânına dalmış bir fil gibi!

Aslında Erdoğan’ın alternatifini bulsalar bir saniye bile tereddüt etmezler. Onu oluşturmaya çalışıyorlar. Erdoğan’ın dini çevrelerdeki itibarını zayıflatmak için cemaat tartışmaları ve aile tartışmaları onlar için önemli bir fırsat. Bir de İmamoğlu örneğinde gördüler, sertlik yanlısı politikalar AK Parti’yi yalnızlaştırıyor. Onun için Erdoğan’ı sürekli tahrik etmek isteyeceklerdir. AK Parti’yi herkesle ve her konuda kavgalı hale getirmek istiyorlar. Bu arada; “Cemaat” denen yapıları, farklı siyasi oluşumlarla ilişkilendirip atomize ve ardından nötralize etmek istiyorlar.

Türkiye’de siyaset yeni bir yere evriliyor.

Bugün AK Parti merkezinde tartışılan ne varsa yarın CHP ve ötekiler için de aynı konu tartışılacak.

Yani sadece “İslamcı” denen çevreler yeniden yapılandırılmıyor, sol, liberal, milliyetçi, laik, Kemalist çevreler de bu süreçte yeniden yapılandırılmaya tabi tutuluyor.

İngiltere’de de benzer bir durum var, Almanya’da, İtalya’da, Fransa’da da.. Brexit konusunun İngiltere’de geldiği noktaya bakın. Muhafazakârlar nerede duruyor, İşçi Partisi nerede! Kraliçe nerede, halk nerede! Sağ, sol oldu, sol sağ. Bir toplum ideolojik anlamda bir günde cinsiyet değiştirdi. Rahmetli İdris Küçükömer’in Kemalist Sol’un aslında Türkiye’nin en muhafazakâr partisi olduğu, İslami sağ kesimin ise en inkılapçı ve özgürlükçü hareketi haline geldiği şeklinde bir tespiti vardı.

Bana kalırsa Erdoğan batıdan müttefik arayışından önce kendi tabanı ille yeniden o duygusal bağı kurması gerek. Alamet-i farikası olan değerleri yeniden canlandırması gerek. Birçok şey söyleniyor ama halk suali mukadderlerine cevap bulamıyor. Bu kadro ile bu yolsuzlukların, adalet, aile gibi uzun bir liste halindeki krizlerin üstesinden gelmesi zor. Tek sorun ekonomi değil. Ortada baş gösteren bir güven bunalımı var. Karşılık bulmayan beklentiler, cevap bulamayan eleştiriler var. Şimdi her şeyi yeniden gözden geçirmek gerekiyor. Eski halin devamı mümkün değil. Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal.

Hasan Celal yaşasaydı, ANAP’ın nasıl dağılma noktasına geldiğini o anlatsaydı. Artık bu mümkün değil. Ama o dönemin tanıklarının anlatacaklarını dinleyerek bu eksikliği giderebiliriz. O dönemi yaşayanların anlatacaklarından bugün için çıkartılacak önemli dersler olduğunu düşünüyorum.

Selam ve dua ile.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
323 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...