logo

18 Eylül 2019

İmam-ı Azam bugün yaşasaydı müebbetle yargılanırdı


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Tarihte düşünce suçundan yargılanan ilk insan olan Sokrates mahkemede kendisiyle ilgili ölüm cezası istendiğinde Atinalılara şöyle seslenir: “Sevgim ve saygım vardır sizlere. Ama ben, size değil, Tanrı’ya boyun eğerim daha çok. Son soluğuma değin, elimden geldiğince felsefeyle uğraşmaktan, sizleri buna yöneltmekten, felsefeyi öğretmekten geri durmayacağım. (…) İster dinleyin, ister dinlemeyin Anystos’u. İster salıverin beni, ister salıvermeyin, iyice bilin şunu, bir değil bin kez ölmem gerekse bile, hiç dönmeyeceğim yolumdan.” (1)

Tarihin tanıklığı göstermiştir ki, yüzyıllar boyunca özgür ve bağımsız düşünce her zaman iktidarların korkulu rüyası olmuştur. Çünkü aynı zamanda aklı düşüncenin merkezine yerleştirme faaliyeti olan özgür düşünmeye ve alternatiflere iktidarların tahammülü yoktur. Bu yüzden de bırakın alternatif düşünceyi toleransla karşılamayı, onlara hayat hakkı bile tanımak istemezler. Çoğu zaman hırsları akıllarına galip gelen iktidarların en çok başarılı oldukları alan ise alternatif düşünceleri itibarsızlaştırıp öcü olarak göstermektir.

Andre Maurois’un bu konuda Pascal’dan naklettiği şu cümle son derece manidardır: “Eğer geometri, hırslarımıza politika kadar karşı gelseydi, onun hakkında bu kadar iyi düşünemezdik.” (2)

***

Kısacası, eğer eleştirel düşünce iktidarlarımızı, çıkarlarımızı tehdit ediyorsa tez elden yok edilmelidir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, günümüzde İslam dünyasının yaşadığı en temel problemlerden birisi ne yazık ki özgürlük meselesidir.

Çünkü İslam tarihi boyunca yaşanan tecrübeler göstermiştir ki, Müslüman dünyanın oluşturduğu hemen bütün devlet yapılarında eleştirel düşünceye iyi gözle bakılmamış ve bireyin özgür düşünceye sahip olması fitne ve fesadın kaynağı olarak görülmüştür.

Kuşkusuz İslam toplumlarında kurulan bu despotik yapılara karşı hayatları pahasına seslerini yükselten, direnen büyük alimler, düşünce insanları da olmuştur. Bu isimlerin en önemlisi İmam-ı Azam Ebu Hanife’dir. Hayatının 50 yılını Emeviler döneminde, 17 yılını da Abbasiler döneminde geçiren Ebu Hanife, hiçbir şekilde devlet erki içinde yer almayı kabul etmemiş, zalim sultanlara ve adaletsizliklere karşı çağının en önemli mücadelesini vermiştir. Ve sonunda bu devrimci duruşunun bedelini canıyla ödemiştir.

Prof. Dr. Adem Çaylak ve Ayşe Ayten Bakacak’ın Ebu Hanife’nin ifade özgürlüğü konusunda Mevdudi’yi kaynak göstererek yaptıkları şu değerlendirme son derece ufuk açıcıdır: “Ebu Hanife ifade özgürlüğünü o denli benimsemiştir ki, yönetici meşru dahi olsa aleyhinde konuşulabileceğini söylemiştir. Hatta bir adım ileri giderek meşru bir yönetici hakkında argoyla bezeli kötü sözler söyleyerek hakaret edenlerin, hatta halifeyi ölümle tehdit edenlerin bile tutuklanmasına cevaz vermez. Sadece sözlerini eyleme döküp silahlı isyana kalkışan veya toplum huzurunu bozanlar, bu hususta cezalandırılabilir.” (3)

Ancak talihsizliğe bakın ki aklı ve eleştirel düşünceyi hayatının mihveri yapan, hukukun üstünlüğünü iktidarların tasallutundan koruyan Ebu Hanife’nin siyasetteki, hukuktaki bu erdemli duruşu, özgür düşünce mücadelesi ve siyasal görüşleri, kendi adıyla anılan Hanefi mezhebinde yer bulamamıştır. Bir başka deyişle, Sünni Müslümanların çoğunda ve Hanefi mezhebine müntesip olduğunu söyleyen İslam dünyasında ve bu arada Türkiye’de de, ne yazık ki Ebu Hanife’nin saray alimi ve dalkavuğu olmayan, zalim yönetimlere karşı vicdana, ahlaka, adalete ve hakkaniyete dayalı karşı duruş gösteren, aklı, sorgulamayı ve özgür iradeyi ön plana alan ‘siyasi fıkhı’ yerine, çoğunluğu Ebu Hanife’nin görüşleri diye kitaplarına sonradan sokulan/giydirilen, ibadet ve siyasi içeriği olmayan fıkıh ve muamelata ilişkin hususları içeren ‘Tabela bir Ebu Hanife portresi’ hakim olmuştur. (3)

Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor ki, tarihimizde müstesna bir yere sahip olan Ebu Hanife’nin akla, bilgiye ve eleştirel düşünceye dayanan görüşleri İslam toplumlarının gündeminde hiçbir şekilde yer alamadığı için Müslüman dünyanın yaşanabilir bir devlet modeli oluşturma fırsatları heba edilmiştir. Özgür düşünceye yer açmayan ve de hukuksuzluğun devam ettiği Müslüman dünyanın bağnazlıktan kurtulması ne yazık ki mümkün değildir.

1- Eflatun, Sokrates’in savunması, s. 36-37

2- Yaşama Sanatı, Kaknüs Yayınları, s.25.

3- İslam Siyasi Düşünceler Tarihi, ‘Ebu Hanife’ makalesi

4- a.g.e, Ebu Hanife makalesi

(KARAR)

Etiketler:
Share
312 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...