logo

31 Temmuz 2019

Yanlış hesap Bağdat’tan döner


Bülent Orakoğlu
b.orakoglu@gmail.com

29 Temmuz tarihli “AYM’nin skandal kararları” başlıklı yazımızda 11 Ocak 2016 tarihinde aralarında CHP İstanbul Milletvekili Kaboğlu’nun da bulunduğu bin 128 PKK muhibbi çeşitli üniversitelerde görevli akademisyenlerin devleti katliam yapmakla suçladığını açıklamıştık. PKK’ya alenen destek veren ve öven bildiride, PKK terör örgütü ile mücadele eden güvenlik kuvvetleri bölgede kasıtlı ve planlı bir kıyım yapmakla suçlanıp aşağılanmışlardı.

PKK terör örgütü Kürt siyasi hareketinin lideri olarak tanımlanmış, devletin sözde Kürdistan illerinde katliam yaptığı öne sürülmüştü. Emperyalist hegemonik güçlerce, Türkiye’de sözde kurtarılmış bölgelerde PKK/YPG-FETÖ-DEAŞ örgütlerinin işbirliğiyle başlatılan hendek, çukur ve barikat terörüyle Rojava Projesi’ni Türkiye’ye taşıma amaçları TSK tarafından engellenmiş olup, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı askeri harekatlarıyla Suriye ve Türkiye’de sözde kantonların birleştirilmesiyle oluşturulmaya çalışılan terör koridoru paramparça edilmişti. PKK tarafından öz yönetim ilan edilen ve serhildan başlatılan 5 il ve 20’ye yakın ilçe PKK/YDG-H terör örgütü mensuplarının tonlarca EYP kullanmaları sonunda harabeye döndürülmüş, binlerce Kürt vatandaşımız evlerini terk etme zorunda bırakılmış veya örgüt tarafından canlı kalkan olarak kullanılmışlardı. Hendek ve barikat teröründe kullanılan asıl güç YDG-H terör örgütü mensuplarının YPG ve YPJ ile birlikte Telabyad ve Kobani’de ABD özel kuvvetleri Delta Force savaş eğitmenlerince şehir savaşları ve el yapımı bombalar ile tuzaklama konusunda eğitildikleri yönelik istihbarat güvenilir kaynaklarca doğrulanmıştı.

ABD Başkanı Obama ve Pentagon’un Türkiye’yi terör koridoru ile çevreleme planının başarısızlıkla sonuçlanması ve terör koridoru planının deşifre olması üzerine ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, 21 Ocak’ta zoraki Türkiye ziyaretinde bulunmuştu. Biden’in diplomatik nezaketten uzak stratejik ortaklığa yakışmayan, Türkiye’de üst düzey yetkililerle yapacağı görüşmeler öncesinde, Türkiye’nin ABD’ye karşı gardını düşürmeye yönelik ucuz psikolojik harp taktik ve metotlarının aleni uygulaması, diplomatik teamülü aşan bölücü terör örgütüne ve PKK muhiplerine açık destek veren tavrı ve Türkiye’ye yönelik diğer haksız eleştiri ve suçlamaları şüphesiz Türkiye’yi 15 Temmuz kalkışmasına götüren kilometre taşlarının döşenmesinde ABD’nin yaşadığı başarısızlıklar, terör örgütlerine verilen desteklerin deşifre olma korkusuydu. Yanlış hesap Bağdat’tan döner atasözü burada cuk oturuyor. Zira Biden’in bin 128 akademisyeni koruma ve arkalarında olduğuna yönelik açıklaması oldukça düşündürücü ve arka planı aydınlatacak bir duruma işaret ediyor. Biden’e göre meğer PKK-FETÖ muhibbi akademisyenler ‘ifade özgürlüğü’nü kullanmışlar. Üstelik basın özgürlüğü herkesin özgürlüğü imiş. Dönemin ABD başkan yardımcısı PKK ve FETÖ terör örgütlerini korumak uğruna PKK bildirisine imza atan akademisyenleri korurken 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD Başkanı George W.Bush’un yaptığı ilk açıklamaları ve sonrasında güvenlik – özgürlük dengesinin devlet eliyle nasıl bozulduğunu unutmuş görünüyor. ABD Başkanı “Bu saldırı ülkemizin demokratik sisteminedir. Demokrasimizden nefret ediyorlar. Sistemimizi değiştirebileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar” demişti. O günlerde ağzını açan her yetkili, sürekli olarak “Amerikan demokrasisini yıkmaya çalışan iç ve dış düşmanlardan” bahsediyordu. Özgürlük Amerika içinde bir riskti. O yüzden de iç politikanın söylemi ‘ulusal güvenlik’ti. Zaten bir noktadan sonra Bush yönetimi de, artık baklayı ağzından çıkardı ve halkı “tarihin kritik bir döneminde bu düşmanla savaşın özgürlük demokrasi ve insan hakları ile kazanılamayacağı” konusunda ikna etmeye bile girişti. 11 Eylül’ün yarattığı psikolojik ortamda, yönetimi sorgulamak ‘vatan hainliği’, ‘ABD düşmanı’ ve ‘teröristle işbirliği’yle yaftalanıyordu. Üstelik 2006 yılında çoğu ABD’nin önde gelen üniversitelerinde bulunan üst düzey 75 akademisyen hakkında 11 Eylül’ü devlet yaptı dedikleri için Senato’nun talebiyle FBI soruşturma başlatmıştı. Bu soruşturma sonunda bazıları görevden atılmıştı.

AYM’nin skandal kararlarına karşı Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden 1071 akademisyen, terör propagandasına cezayı hak ihlali gören Anayasa Mahkemesi kararına karşı bir bildiri imzaladı ve yayınladı. Bildiride şu ifadeler kullanıldı:

“Sözde ‘barış bildirisi’ adı altında terör örgütü propagandası yapan bazı akademisyenlerin ceza almalarını ‘hak ihlali’ gören Anayasa Mahkemesi skandal bir karara imza atmıştır. Bu karar şehit ve gazilerimizin hatırasını zedelemiş, maşeri vicdanı yaralamıştır. Terörle mücadele ettiği için devleti suçlayan açıklamalar yapmak dünyanın hiçbir ülkesinde ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemez. Bu kararın, terör örgütlerine karşı etkin operasyonların gerçekleştirildiği bir dönemde alınması ise ayrıca dikkat çekicidir. İmzası bulunan biz akademisyenler terörle mücadeleyi sekteye uğratmayı ve ülkemizi karalamayı amaçlayan her türlü kurum, organizasyon ve inisiyatifin karşısında olduğumuzu ve olmaya devam edeceğimizi beyan ediyoruz. Türk milleti adına karar vermekle yetkili kılınan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının adalete ve kamu vicdanına aykırı olmaması gerektiğine inanıyor, bu yanlış kararda imzası bulunanları kınıyoruz.”

Türkiye özgürlük güvenlik dengesinde beka sorunu nedeni ile terazide çok az denge bozulsa da vatanın bütünlüğü, milletimizin birlik beraberliği için bu kadar sapma elzemdir.

ABD Başkan yardımcısı Joe Biden ile PKK bildirisini imzalayan akademisyenlerin ortak bir noktası da vatanı için gözünü kırpmadan canını kahramanca feda eden şehitlerimizi gözardı etmeleridir. Yazıklar olsun!

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
398 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...