Son Dakika


Hiç lagaluga yapmaya gerek yok..
Süslü cümleler kullanmaya ihtiyaç yok..
Alın önünüze bir harita..
Türkiye ve Yunanistan’ı birlikte gösteren bir harita..
Ege denizindeki Yunan adalarına bir bakın..
Elinizi vicdanınıza koyun ve sonrasında da eğer “Lozan zaferdir” diyebiliyorsanız, buyrun deyin..
Vicdanınız kurudu ise, biz kime ne diyebiliriz ki?
Aklınız durdu ise, kime ne anlatabiliriz ki?
Muhatabımızın beyni devre dışı kalmış ise, gerçeği nasıl izah edebiliriz ki?
Bakıyorsunuz haritaya..
Yunanistan’dan kilometrelerce uzaktaki adalar..
Türkiye’nin burnunun dibindeki, çıplak gözle görebildiğimiz adalar bile Yunanistan’a verilmiş.
Yunanistan bir kenara, hani küçük bir çocuğa sorsanız, “Şu adaların İtalya’ya bırakılması için bir sebep görebiliyor musunuz?” deseniz, “O adalar Suriye’ye, İtalya’dan daha yakın, Lübnan’a daha yakın, Mısır’a daha yakın, hatta Libya’ya daha daha yakın.. Kaldı ki, Kurtuluş Savaşı’nda İtalyanları yenmişiz, diğerleri ile savaş bile etmemişiz.. İtalya’ya vereceklerine, bari savaşmadığımız devletlerden birisine verseydiler..” diyecektir..
Ama çocuğa sorsak alacağımız cevabı, “Zafer” dediğimiz Lozan’da, İsmet İnönü’yü dikte etmişler..
O adaların bir kısmını da İtalya’ya vermişiz..
Yani, bonkör mirasçı edası ile, bol keseden dağıtmışız.
Sabahdan akşama kadar küfrettiğimiz ecdad Osmanlı almış..
Biz Kurtuluş Savaşı’nda, canımızı ortaya koyup mücadele ederek Yunan’ı, İtalyan’ı Anadolu’dan kovmuşuz ama..
Lozan’da, sanki savaştan biz mağlup çıkmışız gibi, burnumuzun dibindeki adaları binlerce kilometre uzaklıktaki devletlere teslim etmişiz..
Sonra da övünüyoruz, “Lozan, Türkiye’nin tapusudur!”
Ne tapusu arkadaş, iflasıdır, iflası..
Girit için bir iddiada bulunmamışsın..
Haydi diyelim ki, Girit Türkiye ile Yunanistan’a eşit mesafede..
Bize daha yakın ama, haydi diyelim, biraz tartışmalı, Limni’yi de vermişsin..
İyi de..
Affedersiniz, “Lozan zaferdir” diyen beyler..
Üç tane tartışmalı kayalık için, ter ter tepinen beyler..
Lozan’da Sisam’ı vermişiz..
Sisam ne ki, Sakız’ı vermişiz..
“Al da çiğne” demişiz..
Sakız ne ki, Midilli’yi vermişiz, beyler, Midilli’yi..
Tüm bu adaların adlarını, yerlerini tereddüte düşmeyecek kadar net şekilde tanımlayarak yazıp, denize döktüğümüz düşmanlarımıza teslim etmişiz..
Dahası var..
Bunlar ne ki?
Rodos’u vermişiz..
Rodos nire, Yunanistan nire?
Bunlar çok bilinen adalar..
Bir de küçük küçük diğer adalar var..
Nerede ise hepsinin adları yazılarak, denize döktüğümüzü sürekli tekrarladığımız düşmanlara vermişiz..
O sözleşmeyi, zafer diye kutluyoruz..
24 Temmuz 1923’de imzaladığımız o hezimet belgesiyle..
Cephede kazandığımız zaferi taçlandırmamız gerekirken..
Masada kaybettiğimiz apaçık karşımızda dururken..
Hangi akla hizmet ediyorsak..
“Lozan bir zaferdir” diye oturup övünüyoruz..
Ve bir de..
Sanki Lozan’da adları yazılıp, Türkiye’ye bırakılan adalardan, şimdi Yunanistan’a verilen bir adacık, bir kayalık varmış gibi..
“Lozan’da aldık, AK Parti iktidarı verdi” diye suç bastırmaya kalkışıyoruz..
Merak ediyorum..
24 Temmuz’un her yıldönümünde, meydanlara çıkıp, “AK Parti Ege adalarına sahip çıkmadı” diyen İP’lilere, ulusalcı subaylara sormak istiyorum..
“Bana bir tane, Lozan anlaşmasında ismi yazılarak Türkiye’ye bırakılmış, ama AK Parti iktidarı döneminde ilgisizlikten dolayı Yunanistan’ın fiilen hakimiyet kurduğu ada gösterir misiniz?”
“Lozan zaferdir” diyorsunuz.
Kurtuluş Savaşı sonrasında, cephedeki zaferden daha büyük bir zafer olarak tanıttığınız Lozan anlaşmasında, adı yazılı olup da Türkiye’ye bırakılan hangi adada, bugün Türkiye’nin hakimiyeti yok?
Zafer dediğiniz Lozan’da, ismini yazmadan, muallakta bıraktığınız adaların hesabını, şimdi AK Parti’den mi soracaksınız?
Lozan eğer bir zafer ise, burnumuzun dibindeki adaların, Türkiye’ye kaldığı da, o sözleşmede açıkça yazılı olmalı idi.
Yazmamışsınız..
Muallakta bırakmışsınız..
Ama, gözle görünen mesafedeki adaları, Yunan’a bırakmışsınız..
Şimdi kalkıyorsunuz..
“Şu kayalıkta niye yokuz? Bu taşlıkta niye asker bulundurmuyoruz?” diyorsunuz..
Madem Lozan zafer..
Zafer olan sözleşmede yazsaydınız, tek tek adaların isimlerini, kime bırakıldığını, şimdi de sorma hakkınız olurdu, “Lozan’da bize bırakılan kayalık, niye şimdi bizde değil” diye..
Olayın bu yönü bir tarafa..
Kurtuluş Savaşı sonrasında, burnumuzun dibindeki adanın Yunanistan’a verilmesini zafer olarak yorumlayanlara sormamız lazım..
“Yunanistan, Kurtuluş Savaşı’nı kaybettiği halde, Lozan sözleşmesinde o adaları kendisine nasıl yazdırdı?”
Öyle ya..
Hem savaş kaybedeceksiniz..
Denize döküleceksiniz..
Hem adalar sizin olacak..
Hem de adaları size teslim edenler, bunun yazılı olduğu sözleşmeyi kendilerinin başarısı olarak gösterecekler..
Nasıl olur böyle bir şey, lütfen açıklar mısınız?
Herkes dürüst olmalı..
“Anadolu insanının fedakarlıkları ile cephede savaşı kazandık ama..
Lozan’da aynı başarıyı gösteremedik” itirafını yapmalı..
Yoksa, sadece kendimizi kandırırız..
Küçücük çocuklar bile, bu palavralara inanmaz..
Sorarlar adama: “Yunanistan’ı yendi isek, adaları niye verdik?”
Varsa bir cevabınız, buyrun verin..
Ama lütfen, millattan öncesinin tarihi ile başlayıp, bize hikaye anlatmayın..
(YENİ AKİT)
Etiketler: Ali İhsan KarahasanoğluYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR