logo

26 Aralık 2018

Nihayetlenmemiş bir “sansür” hikayesi


Fatma Barbarosoğlu
f.barbarosoglu@gmail.com

Zaman zaman sosyoloji öğrencisi gençlerin, ilginç soruları ile karşılaşıyorum. Soruya benzeyen soruları her zaman severim. İlginç bulduğum sorulara sadece o an cevap vermekle kalmam bir de üzerine yazı yazarım. Bazen de soruyu soranların kavrayamadıkları cevap üzerine yazı yazarım. Aşağıda okuyacağınız yazı böyle ortaya çıktı.

Yüksek lisans yapmak isteyen iki arkadaş M ve S. bu isteklerine kavuşamamışlar. İkinci defa denedikleri sınav onları bir hayli üzmüş, iki kafadar hayatın içinde nasıl sosyolog olunur diye soruyor.

“Hayatın içinde nasıl sosyolog olunur?” sorusu müphem bir soru. Soruyu biraz açmalarını söyledim. Soruyu açmak yerine hayat hikayelerini anlattılar. Dertleri şu imiş, akademide sosyolog olma hayaline kavuşamıyoruz hayatın içinde nasıl kavuşuruz? Neyi kast ediyorsunuz dedim. Neyi kast ettiklerini tam olarak bilmiyorlardı. Çok çarpıcı işler yapmak istiyorlardı. Sosyoloji ve çarpıcı işler çok birbiriyle uyuşacak şeyler değil dedim.

Üstelik sizin çok ilginç bulduğunuz bir mesele kamuoyu için hiç de ilginç olmayabilir. Nasıl yani dediler.

Gazetemle aramda geçen “yarım kalan sansür hikayesini” naklettim onlara.

Olayın konusu bendenizin 26 Eylül 2018’de yayınlanan köşe yazım. https://www.yenisafak.com/yaza…

Salı günü gazeteye gönderdiğim yazı üzerine, değerli yazı işleri müdürümüz Mustafa Kahraman Bey isterseniz bu yazıyı yayınlamayalım dedi. 23 yıldır ilk defa böyle bir istek ile karşılaşıyorum.

Mustafa Bey, bu yazıyı yayınlamayalım demeden önce mesaj ile bu yazı gerçek mi kurmaca mı diye sormuştu. Gerçek.

Mustafa Bey’in ikinci tepkisi Nasıl olur, biz bunu niye bilmiyoruz şeklinde oldu.

Mustafa Bey’den önce olayı eşime anlattığımda eşimin ilk tepkisi de böyle olmuştu. Nasıl olur? Böyle bir olayı ben atlamazdım.

Olayı nakleden kişinin adını yazıda zikrediyordum üstelik bu olayı 40 kişilik bir grubun içinde dinledim. Mustafa Bey her şeye rağmen yazıyı geri çekmenin daha iyi olacağını söyledi. Gerekçesi internet siteleri yazıyı alıntılayacak beni üzecek paylaşımlarda bulunacaklardı.

Yazıyı çekmedim çünkü sosyal medya gözlemlerim ve deneylerim olayın Mustafa Kahraman’ın öngördüğü şekilde olmayacağını düşündürttü bana. Üstelik benim açımdan olayın doğruluğu ya da yanlışlığından ziyade Tito’nun arkasından efsanesinin tam da yaşadığı hayata uygun bir şekilde devam etmesiydi.

Mustafa Kahraman’ın bir haberci bakışıyla esasında manşetten girilecek yazı dediği yazı/m hiç ilgi görmedi. Hiçbir site alıntılamadı. (O sıralarda -5 Eylül’de- dört beş cümlelik market gözlemim ve cümlemin içinde geçen şile bezi elbiseli kadın ibaresi üzerinden attığım tivit ile linç edilmiş, tivit birkaç köşe yazısına konu olmuştu.)

Tito kendi cenaze törenini izlemiş mi izlememiş mi? Merak eden olmadı. Ama ahali bendenizin tivitinde yer alan şile bezi elbiseli kadının gerçek olmadığına dair yorumlar yapmaya doyamadı.

Tito yazısına ise sadece bir okuyucudan yorum geldi: “Barbarosoğlu’nun okuduğum en zayıf yazısıydı. Zorlama bir yazı olmuş”. Yazıyı zorlama bulan “okuyucu”nun yazıdan anladığı bendenizin Demirel eleştirisi yapmış olmasıydı.

Demirel eleştirisi yapılır yapılmasına da… Lakin Demirel’in sadece adı geçiyor yazıda, adının geçme sebebi de Tito’nun hasta yatağından izlediği kendi cenaze törenine katılan liderler arasında Demirel’in de olması.

Türkiye’de eleştiri yok. Korkarım bu gidişle hiç olmayacak. Çünkü eleştirinin ne olduğunu bilmeyen, kelime hazinesi kıt, kavram havuzu boş bir kitle, yazının, konuşmanın bütünlüğünü idrak etmekten giderek uzaklaşıyor.

Akademik kariyer bariyerlerine takılan iki genç kız ee diye baktılar yüzüme.

Ben bunu size niye anlattım? Bu olaydan nasıl bir önerme çıkardınız? Üzerinde düşünün hele dedim.

Uzunca bir süre hiç ses çıkmadı. Dün mesaj gönderdiler. Anlattığınızı bir yere yerleştiremedik.

Hayat ile ilimin çakıştığı yer tam da burasıdır: Yerleşmesi gerekeni yerine yerleştirmek/yerleştirememek.

İki olayı “ekran” üzerinden bütünleyememişler, hayatımıza giren yeni teknolojilerin yorum ve müdahaleyi nasıl değiştirip dönüştürebildiği üzerine kafa yormaya gerek duymamışlardı.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » » » »
Share
372 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...