logo

5-10 seneye kalmaz…


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

Türkiye’nin nitelikli, kaliteli ve üretken eğitim modeli kuramama meselesi var. Yani eğitim sistemimiz niteliksiz ve kalitesizdir; ayrıca da dünya şartlarında rekabetçi ve üretken değildir. Mesele sadece eğitim sistemimizle ilişkilendirilip geçiştirilemez. Temelde düşünce sistemimiz, iş yapma alışkanlığımız ve ahlakımız da aynı oranda zayıftır.

Bununla birlikte hem eğitimde hem de kültürdeki yetersizlik siyasi irade tarafından da kabul ediliyor. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu bahiste söylenmiş birçok sözü vardır. “Olmadı, başaramadık” vs. kabilinden… Bir aşamadır. Ama ne yapılacağını bilmezsek, sadece gerçeği itiraf etmek işe yaramaz.

Erdoğan hafta içinde de “Almanya’da sordum ne kadar öğrenci var diye, aldığım cevap 3 milyon, bizde 8 milyona yakın. 5-10 sene sonra onları nitelik olarak geçeceğiz” dedi.

Almanya’da bize oranla daha az üniversite öğrencisi olması pek muhtemel ki nüfuslarının bize oranla yaşlı olmasıyla ilgilidir. Yoksa art arda açtığımız üniversitelere rağmen hala ortalama mezuniyet seviyemiz altı seneyi (orta ikiden terkiz!) geçmemiş olduğuna göre bu yolda yürüyecek daha çok yolumuz vardır. Ve ayrıca da mesele kaç üniversiteli gencimiz olduğundan çok dünyadan kaç öğrencinin yüksek öğrenim için ülkemizi tercih ettiği ve buna karşı bizden kaç öğrencinin Avrupa ve ABD’yi seçtiğidir. Öte yandan, uluslararası üniversite liginin ilk 100 ve ilk 500 listesinde yer alamamayı hatırlatmayalım. Küresel akreditasyona sahip bilime katkı kategorilerindeki puanlarımıza ise hiç girmeyelim. Çünkü böyle bir puanımız yoktur!

Yine de Cumhurbaşkanı’nın nitelik meselesini dert etmesi ve bunun için hedef koymasını önemsiyorum. Tabii ki Türkiye 5 veya 10 sene içinde nitelik olarak Avrupa’yı yakalayamaz. Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadara sahip olduğumuzu sistemin kalitesi ve niteliği açısından böyle bir şey mümkün olmadığı gibi, esasen herşey yolunda olsa bile bu kadar kısa sürede imkansızdır. Ancak, nitelikte yükselme hedefi süreye bağlı olmaksızın gerçekçidir. Türkiye gereğini yaparsa; yani bilime, araştırmaya, özgür düşünceyle, ifade hürriyetine önem verirse; bilhassa da liyakata hürmet ederse yol alabilir. Nitelik olarak dünya standardına yaklaşabilir. 5-10 sene içinde zirveye çıkamasa da gözle görünür mesafe katedebilir.
Ama şu anda bizim için daha yakın olan durumu da söyleyelim. 5-10 sene daha bu kafada gidersek, düşünce ve ilme saygı olmazsa, bilhassa eğitim sektöründe liyakatsiz adamların yükselişi devam ederse, aradaki mesafeyi kapatmak şöyle dursun, bir daha bu bahsi bile açamayız.

Ahmet Taşgetiren öteden beri eğitim meselesine kendini adamış bir isimdir. Dün köşesinde şunları söylüyordu:
“Gecikmiş işler var. Dünya ile aramızda açılmış mesafeler var. Gecikmiş işleri yapmak, açılmış mesafeleri kapatmak ve bu arada insan zayiatına izin vermemek. 18 milyon çocukta-gençte, bir saat kaybetsek 18 milyon saatlik bir kayıp gerçekleşiyor. Ben derim, bu işte biraz “Can havliyle” gayret etmek gerekiyor.”

Elhak doğrudur. O kadar gecikmiş iş var ki… Dünya hızlandıkça gecikmenin maliyeti artıyor ve mesafe kapatma imkanı da azalıyor. Şimdi böyle bir zamandayız. Herkesin yapay zeka yarışına, endüstri 4,0 rekabetine girdiği dünyada biz hala manşetlerde cehalete övgüleri ve birbirinden beter eğitimcilerin hikayelerini okuyoruz.

(KARAR)

Etiketler: » » » »
Share
499 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...