logo

18 Kasım 2018

Ne güzeldir Cafer Turaç’ın ‘mutluluk fotoğrafı’


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

Trabzon’a giderken Ankara’yı teğet geçerdik. Çocuktuk daha, şehirden anlamazdık, işte, ufak ufak evler, dolaşık dolaşık yollar. Ankara’ya yaklaşırken ve Ankara’dan uzaklaşırken, her taraf kır.

1976 Mart’ını unutmam.

Mitinge geldik Ankara’ya.

Koca koca binalar. Gri, koyu gri, koyu kahve. Çok sıkıcı.

Devlet binalarıymış. Devlet, ne kadar soğuktu bize!

Böyle bir şehre bir daha gelmesem de olur.

Tatsız tuzsuz bir şehrin içinde, nasıl sıcak, nasıl güzel, nasıl temiz kendi şehrimizi kurduk, şimdi bile hayret ediyorum.

Demetevler’in vahşi ve çirkin gecekondu-apartmanlarının, Karşıyaka’nın pejmürdeliğinin, Keçiören’in, Mamak’ın sevimsizliğinin, Çankaya’nın yabancılığının, Kızılay’ın memuriliğinin… (Nedense başka bir kelime bulamadım. Şöyle düşünün. Zengin desem, zengin değil. Fakir desen, çok fakir de değil. Ankara şiveli, kof bir sosyetiklik.

Ankara şivesini seviyorum aslında. Sosyetiklikle yanyana gelince sırıtıyor.)

Daha bir sürü yavanlığın ortasında sanki kendi şehrimizi kurduk.

Şimdi o şehirden sağda solda dağınık kalıntılar var.

Ankara’ya gittiğim zaman, aslında onlara gidiyorum.

Neden gittim şimdi Ankara’ya?

Cafer Turaç yüzünden.

***

Harbiye’de talebeydi Cafer Turaç. Adı Turan Korkmaz’dı. (Yanlış mı yaptım Turan?)

Yaşar Kaplan’ın çıkardığı Aylık Dergi’de kendi imzasıyla şiirler yazardı.

O zaman aklıma gelirdi, iyi ki sorun olmuyor harbiye talebesinin böyle şiirler yazması.

Süleyman Özdil’le beğenirdik Turan’ın şiirlerini.

Şimdi nerede acaba o şiirler?

O kadar görüşüyoruz, sormamışım, Turan Korkmaz şiirlerini ne yaptı? O şiirleri red mi ediyor? Zannetmem, niye reddetsin?

O şiirler olmasa, Cafer Turaç da eksik olurdu.

O şiirler? Biraz savaşçı. Biraz rijit. Öyle hatırlıyorum.

Sonra, şiirinin sesi değişti Turan’ın.

Şiirindeki adı da değişti.

Cafer Turaç oldu.

Ankara’yı güzel yapan dostlardan biriydi Cafer Turaç.

Esmer, zarif, mahzun, lirik.

Lirik diye neye diyorum?

Herhalde şiirle mütenasip hal ve tavırlarına.

Yoksa, biliyorsunuz lirik, eski Yunandan gelir, ‘lir’ denen çalgı aleti eşliğinde okumaya müsait şiirler, metinler için kullanılır.

Yanlışım varsa düzeltin, benim aklımda öyle kalmış.

Halbuki, ilk görüşümde sorsalar, Allah bilir, ‘esmer, zarif, mahzun, lirik’ yerine ‘kara kuru bir delikanlı’ derdim.

Yahu, inci gibi, hatta inciden de güzel yazısı vardır Cafer Turaç’ın!

Yağmur Fotoğrafları’nı 11 Aralık 1987’de bana imzalamış. Nerede imzalamış?

Fatsa’da. Beni askere gönderdiği günlerde.

O yazılar, sayfalar dolusu olsa da, bozulmazdı, nasıl başarıyor bunu bilmiyorum.

Ben öyle karışık yazıyorum ki, yazdığım bazen ben de okuyamıyorum!

Açık gri bir çerçevenin içine yerleştirilmiş bir çalı. Ve bir kuru yaprak. Kitap kapağında bu fotoğraf var.

Altında da iki dize:

“sen bir sürgünsün hakkıyla yaşa bunu

sen bir ağacın altına gölgelenmiş bir uğultu”

***

Hüzün ilişti Cafer Turaç’ın şiirine, şiirinin sesi değişti dediğim o.

Eskisinde de vardı. Ama bu defa tonu ayarlanmış, bağırmayan, sessiz, olgun bir hüzün.

Ve şiirinde çizdiği resimlere bir zarafet.

“şimdi başını karın düşüşü gibi omuzlarıma yaslayabilirsin”

(Gece yarısı başlayan bir hüzünle şiiri.)

Hüzün, mutluluğu derinleştiriyor mu?

“ve gurbetlerde soyunup gözlerine sokulan şu gençliğim

deli saçlarına daldığı gün, hüzün bir akarsu gibi akacak şakaklarında

arasıra bir mendil yoklar gibi acılarımı yokladığım olacak”

Ankara’da hepimizi heyecanla ayağa kaldıran, Cafer Turaç’ın ‘Mutluluk Fotoğrafı’ şiiri olmuştur.

“meğer dostluklar da anayollara atılan bir çiçek demeti gibi hüzünle ezilirmiş

meğer sevgili kardeşim bu resimde oldukça mutlu görünmeliymişim ben

yanağımı bir kaynağa yaslarcasına tutmalıymışım karımın omuzuna

elim sana ait bir çaya şeker atar gibi tereddütsüz ve işlek olmalıymış

gözlerimde birşeyler infilak etmeliymiş, bir yıldız kayarcasına, bir suna

uçup gitmeliymiş ben gülünce (dudaklarımın genişliğince olmalıymış gülümsemem)”

Böyle başlıyor Mutluluk Fotoğrafı şiiri.

Gerisini, merak eden bulsun okusun.

Şiiri ve kendisi hayatımda yer eden bir dosttur Cafer Turaç.

(Dosttur, şikayetim olunca kendisine iletirim.)

Bir gün, adice bir kumpasa düşmüştü. Üzülmüştük. Çünkü haksızlıktı bu!

O gün yazmak istemiştim bu yazıyı.

Bugüne kısmetmiş.

(KARAR)

Etiketler:
Share
437 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...