logo

14 Kasım 2018

Başucu kaynağı


Taha Kılınç
t.kilinc@gmail.com

Bugünleri anlamanın ve anlamlandırmanın yegâne yolunun, bugünlere nasıl gelindiğini anlamaktan geçtiğine inandığımız için, meraklı ve ilgili arkadaşlarla uzun yıllardır tarih okumaları yapmaya çalışıyoruz. İslâm’ın ilk yıllarından günümüze, doğudan-batıya, Müslümanların ahvâline dair temel kaynaklar, kronolojiler, biyografiler, hatıratlar, seyahatnameler ilgi ve dikkat alanımızda. Belli periyotlarla bir araya gelip, okunan metinlerin tahlil ve tartışmalarını yaptığımız toplantılarsa, keyifli ve akılda kalıcı birer paylaşıma dönüşüyor. İstanbul içinde ve dışında, çeşitli yaş gruplarından, bu uzun ve sabır gerektiren işe alaka duyanların artışı da, hamd vesilesi.

Okunacak eserleri seçerken temel kıstaslarımız şunlar: Duygu yerine bilgi vermeli. Hamaset ve coşku uyandırmak yerine, soru sordurmalı ve tefekküre sevk etmeli. Koşuyorsak bizi durdurup soluklandırmalı; ayaktaysak oturtmalı. Tarihî olayları sebep-sonuç zincirinden koparmadan aktarmalı, arka plan ve geniş çerçeveye dair malumat da sunmalı. Mümkün olduğunca objektif biçimde kaleme alınmış olmalı. Kaynak bakımından şüphe barındırmamalı. Duru ve yalın bir dille yazılmalı; her yere çekilebilecek elastik bir üslup kullanılmamalı. Okunup bitirildiğinde, ufuk açmalı ve vakit kaybı hissi uyandırmamalı. Öncesi ve sonrası kıyaslandığında, kitabı okumuş olmak, zihinde ciddi bir hareketliliğe ve inşiraha sebep olmalı…
Maalesef kaydını düşerek ifade edeyim ki, tüm bu kıstasları bir arada ve iki kapak arasında barındıran eserlere ulaşmak, oldukça zahmet istiyor. “Her anlamda bizden isimler kaleme almış olsun, yazarları İslâm coğrafyasının içinden çıksın, hassasiyetlerimizi taşısın” şartlarını da eklersek hele, gönül rahatlığıyla okuyacak metin bulmak tümden zorlaşıyor. Bu nedenle, kitap okuma listelerimizde yabancı yazarların eserleri ciddi bir yekûn teşkil ediyor; yerli ve bizden kaynaklar, istisna olarak kalıyor. Daha çok dünyanın çeşitli üniversite ve akademilerinde kaleme alınmış “bize dair” kitapları okuyarak, “bizi” anlamaya çalışıyoruz velhasıl. Neresinden bakarsanız, trajik bir durum. Neresinden bakarsanız, daha yolun ne kadar başında olduğumuzu hatırlatan acı bir gerçeklik.

Daha önce de bu köşede sözünü etmiştim: Modern dönemde Kudüs’ün en kapsamlı biyografisinin ve tarihinin -üstelik oldukça tarafgir ve önyargılı- bir Yahudi (Simon Sebag Montefiore) tarafından yazılmış olması, temel meselelerimize bakışımız ve gayretimizin seviyesi bakımından ibret vericidir.

***

Onursal başkanlığını Muhammed Emin Yıldırım’ın yaptığı İstanbul merkezli Siyer Vakfı, geçtiğimiz pazar günü harika bir kaynak eserin tanıtımını yaptı. Vakıf bünyesindeki Siyer Yayınları tarafından yayımlanan “İslâm Tarihi ve Medeniyeti Külliyatı”ydı tanıtılan eser. Aynı anda TÜYAP Kitap Fuarı’nda imza günüm de olduğu için toplantıya katılamasam da, tanıtımı sosyal medya üzerinden heyecanla izledim. Eserin içeriğine dair yapılan konuşmalardan istifade ettim. İmzadan sonra fuardan ayrılmadan, Siyer Yayınları’nın standında külliyatı ayrıntılı bir şekilde inceleme imkânı da buldum.

Prof. Dr. Mehmet Şeker’in genel koordinatörlüğünde yayımlanan “İslâm Tarihi ve Medeniyeti Külliyatı”, 15 cilt ve yaklaşık 10 bin sayfadan oluşuyor. Hepsi de alanında uzman 200’den fazla akademisyenin kaleme aldığı 250’ye yakın başlık, başlangıcından günümüze İslâm tarihinin bütün safahatını gözler önüne seriyor. Küçük devletlerden büyük imparatorluklara, doğudan batıya, Müslümanların her bir coğrafyada bıraktığı siyasî, askerî, sosyal ve kültürel iz, külliyatın sayfalarında yerini almış. Anlatımı destekleyen fotoğraf, kroki, kronoloji ve kaynakça bölümleri, daha fazlasını isteyen okurlar için gerçek bir hazine değerinde.

“İslâm Tarihi ve Medeniyeti Külliyatı”nın yayımlanmasıyla birlikte, artık tarih okumalarımız için gerçek bir başucu kaynağına da kavuşmuş olduk. Rahatlıkla referans verebileceğimiz, şahit gösterebileceğimiz ve soru sahiplerini yönlendirebileceğimiz bir kaynak… Yukarıda bahsettiğim kıstasları tamamen karşılayan, tümüyle yerli ve bizden bir kaynak…

***

Bu tür çok sayfalı ve çok ciltli külliyatlar, her zaman bir handikapla karşı karşıyadır: Yayımlandığında herkes avuçları patlarcasına alkışlar ve tebrik yağdırır. Ancak gerçekten meraklı ve ilgili okurlar, genellikle bu eserleri satın alacak maddî imkâna sahip olmazlar. Kolaylıkla satın alıp kütüphanelerine yerleştirenler veya eşantiyon yoluyla elde edenlerse, genellikle oturup okumazlar; şöyle bir karıştırıp raflarda tozlanmaya terk ederler. Dolayısıyla, eser de yayımlandığıyla ve basıldığıyla kalır; yayımlayana prestij olur, daha öteye geçilmez.

Ümit edelim ki, “İslâm Tarihi ve Medeniyeti Külliyatı” bu yaygın akıbetle karşı karşıya kalmasın. Geniş kitlelere ulaşsın, meraklısı ve ilgilisi kolaylıkla erişip okuyabilsin, bilgi ve hikmetin ziyadeleşmesine hizmet etsin.

Projenin fikir bazında ortaya çıkış aşamasından matbaadaki işçisine, elimize ulaşmasına kadar her bir anına emek veren herkesin sa’yleri meşkûr, amelleri makbul, akıbetleri hayr olsun.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
433 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...