logo

Suriye’de sıra barışa gelir mi ?


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

Arap Baharı’nın altına -Üstad’ın tabiriyle- bir ‘yekun hattı’ çizilse, netice, Trablusgarp savaşı zamanlarından daha kötü bir şekilde yıkılmış bir Libya, “Bura Yemen’dir, gülü çemendir, giden gelmiyor acep nedendir’ türküsünün söylendiği 1. Cihan Harbi zamanlarından daha fena halde altı üstüne getirilmiş bir Yemen, Sykes ile Picot’nun çölün ortasına dümdüz, kırmızı bir çizgi çizdiği tarihlerdeki Suriye’den daha perişan bir Suriye çıkar.

‘Geliyor’ diye sevindiğimiz ‘bahar’ buymuş işte!

Berbat ettik Suriye’yi.

Biz mi? Hayır. Tek başına biz değil.

Doğu, Batı, Kuzey, Güney… Hepimiz.

Evsizlerin, yurtsuzların, ölü kadınların, ölü çocukların, kimyevi ve gayrı kimyevi silahlarla yakılmış insanların, kavrulmuş toprakların hesabı sorulur mu?

Sorulur.

Biz mi soracağız? Veya Amerika mı soracak, Rusya mı, İran mı?

Keşke… Ama görünürde yok öyle bir ihtimal.

Bize sorulur.

Evvela Beşar’a sorulur ama başka mesullere de sorulur.

ABD’ye, Rusya’ya, İran’a…

Herkese kendi payı kadar.

***

Ölen öldüğüyle kalıyor.

Çoğu kez öldüren de öldürdüğüyle.

Hayat devam ediyor.

Savaş da devam ediyor.

Şu halde, ‘acı’yı veri olarak kabul edip, hayatın gerçeklerini konuşabiliriz.

Bütün Suriye trajedisinin içinde kendimize ait başarılar bulmamız mümkün.

Fırat Kalkanı ve Zeytin dalı bunlardandır.

Muhacirler şu anda Türkiye’nin kontrol ettiği bu bölgelere dönmeye, yerleşmeye başladılar.

Bir başarı da Türkiye’nin son saniyede İdlib katliamını durdurması.

Ümidi kesmiştik.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarı Putin’i durdurdu.

Evvelsi gün Boğaz’da, Vahdettin Köşkü’nde toplanan zirve de bir başarı sayılır.

Hatırlayın, ABD, Mısır, Suudi Arabistan, İngiltere, Ürdün, Almanya, Fransa toplanmışlardı. Adına ‘Small Group’ demişlerdi.

Ufak Grup.

Halbuki, az değil. 7 tane devlet var.

Fakat olmaması gerekip de olanlar, olması gerekip de olmayanlar bakar bakmaz görülüyor.

Hani Türkiye? Hani İran? Hani Rusya?

İstanbul’daki toplantıda da ABD ve İran yok.

İki toplantı teraziye konulsa hangisi ağır çekerdi?

Trump’ınki kalabalık olmasına rağmen hemen hemen aynı ağırlık. Belki İstanbul’daki, sayıca az, sadece 4 ama, içinde Türkiye ve Rusya olduğu için biraz daha ağır.

İki inisiyatif, Astana ve Cenevre veya Small Group ve Smaller Group, sonunda bir araya gelmek zorunda.

İki girişim -biraz da eksikleri tamamlanarak- tevhid edilmeyince sonuç tekemmül etmez.

Bu toplantıların en önemli tarafı, mevcut sorunların, mevcut şartların yanı sıra Suriye’nin geleceğinin de konuşulması.

Yani savaştan sonrasının.

Yani sulh durumunun.

Konuşula konuşula gerçekleşir belki.

Sıra barışa gelir.

Eksik veya tamam.

Eskiden ‘barış’ lafını pek sevmezdim. Şimdi fikrim değişti.

Matlup olan barışın iyisidir, adil olanıdır.

Ama, kötü bir barış bile ehven-i şerdir.

Felsefesini uzun uzadıya yapasım yok. Mükemmel bir fikir olmadığının farkındayım. Ama şu anda böyle düşünüyorum.

‘Kötü bir barış’ deyince hatırıma gelen ilk barış, Bosna-Hersek, Dayton anlaşması.

Gerçekten kötü bir barış. Ama savaştan ehven.

Hiç olmazsa masum insanlar gece gündüz öldürülmüyor.

Suriye’de de öldürülmesin.

Şu haliyle, Suriye’nin tarafına bakamıyorum bile.

Sulh olsun.

Katliamlar bitsin.

Evli evine, köylü köyüne gitsin.

(KARAR)

Etiketler:
Share
366 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...